Sözlükte "bir şeyin yarısını almak" anlamına gelen iştikāk kelimesi, terim olarak "aralarında mâna ilişkisi bulunan iki kelimeden birinin diğerinden alınması ve türetilmesi" demektir. Kendisinden türetilen asıl (kök) kelimeye müştâk (me'hûz) minh, ondan türeyen fer'î (tâli) kelimeye de müştâk (me'hûz) veya iştikāk adı verilir.
Arapça kelimelerin hepsinin müştak olduğunu veya hiçbirinin müştak sayılmadığını ileri süren iki uç görüşe karşılık çoğunluğun görüşü bu kelimelerin kısmen müştak, kısmen câmid olduğu şeklindedir (Süyûtî, I, 348). Klasik dilciler iştikakı fiile has bir hadise olarak görürken Basralı dil âlimleri türeyen bütün kelimelerin aslının masdar, Kûfeliler ise mâzi kipinin müzekker üçüncü tekil şahsı olduğunu söylemişlerdir. Abdullah Emîn, Fuâd Hannâ Tarzî ve Emîl Bedî' Ya'kūb gibi çağdaş araştırmacılar, Arapça'da türemiş kelimelerin asıllarının sadece masdar veya mâzi fiil olmadığını, mekân, kabile ve organ isimleri gibi somut isimler, tabiat seslerinin taklidinden meydana gelen isimlerle (onomatope) mâna harfleri (edatlar) gibi kelimelerin de bu arada sayılması gerektiğini örnekleriyle açıklamışlardır.
Klasik dilciler üç tür iştikaktan söz etmişlerdir. 1. el-İştikāku's-sagīr. Kipleri ayrı olmakla birlikte asıl harfleriyle sıralanışları aynı olan ve aralarında anlam ilişkisi bulunan kelimeler arasındaki türemedir. Arap dilini zenginleştiren vasıtalardan olan bu türde iştikak kolayca farkedilebilir. Bu sebeple türe küçük iştikak adı verildiği gibi iştikak denilince ilk akla gelen tür olması dolayısıyla "el-iştikāku'l-âm", ayrıca fiil türevlerini kapsadığından "el-iştikāku's-sarfî" adı da verilmiştir. Sülâsî ve rubâî mücerred fiillerin masdarlarından fiil ve isim kategorisinde birçok kelimenin ve mücerred fiillerden mezîd fiil kalıplarının türemesi bu nevi iştikaktır. İbn Fâris'in hacimli sözlüğü Muʿcemü meḳāyîsi'l-luġa'sında uyguladığı "mekāyîs" sistemi bu tür iştikaka girer. Bu sisteme göre bir kökün altında "mekāyîs / usul" olarak adlandırdığı, birçok türevi ilgilendiren ortak asıl anlamlar tesbit edilerek ilgili türevlerin anlam ve iştikak durumuna bu anlam altında yer verilmiştir. Bu temel anlamlardan hiçbiriyle mâna ve iştikak ilgisi bulunmayan kelimeler de "tebâyün / tebâud / infirâd / adem-i inkıyâs" adıyla ayrı olarak zikredilmiştir. Eser bu sistemiyle kendisinden sonra yazılan sözlükleri etkilemiştir. Sâgānî'nin el-ʿUbâb'ında, Zebîdî'nin Tâcü'l-ʿarûs'unda, Luis Ma'lûf el-Yesûî'nin el-Müncid'inde onun tesiri görülmektedir. 2. el-İştikāku'l-kebîr. Aynı harflerden oluşan, ancak sıralanışları farklı olan ve aralarında anlam ilişkisi bulunan kelimeler arasındaki türemedir (جذب ← جبذ، حمد ← مدح، يئس ← أيس gibi). Bu nevi türemeye "el-kalbü'l-mekânî" de (harflerin yer değiştirdiği iştikak) denilmiştir. Arap dilinde birçok örneği bulunan bu tür kelimeler hakkında Asmaî, İbnü's-Sikkît, Ebü'l-Kāsım ez-Zeccâcî ve Ahmed Fâris eş-Şidyâk gibi âlimler "el-kalb, el-kalb ve'l-ibdâl, el-muâkabe ve'n-nezâir" vb. adlarla müstakil eserler kaleme almışlardır. Bu kelimelerde asıl ile fer'i belirlemek güç olduğundan bunun için bazı ölçülerden söz edilmiştir. Arapça'nın ilk sözlüğünü yazan Halîl b. Ahmed'in Kitâbü'l-ʿAyn'ında uyguladığı taklîb (takālîb) sistemi de bu tür iştikaka dahildir. Bu sisteme göre aynı kökü oluşturan harflerin farklı dizilişleriyle elde edilen tâli kökler arasında iştikak ve anlam ilgisi olduğu ileri sürülür. İbn Düreyd Cemheretü'l-luġa, Ebû Ali el-Kālî el-Bâriʿ, Ezherî Tehẕîbü'l-luġa, İbn Sîde el-Muḥkem, Zebîdî Muḫtaṣarü'l-ʿAyn adlı sözlüklerinde bu sistemi uygulamışlardır. 3. el-İştikāku'l-ekber. İki asıl harfiyle anlamı aynı olan veya harfleri arasında mahreç birliği ya da yakınlığı bulunan iki kelime arasındaki türemeye denir (مدح ← مده، هتل ← هتن gibi). "Lugavî ibdâl" adı da verilen bu nevi kelimeler hakkında Ebû Ubeyde et-Teymî, Asmaî, İbnü's-Sikkît, Zeccâcî, Ebü't-Tayyib el-Lugavî ve Ahmed Fâris eş-Şidyâk gibi âlimler "el-ibdâl, el-kalb, el-muâkabe ve'n-nezâir" vb. adlarla eser telif etmişlerdir. Bu iştikaklardan ilki kıyasî ve umumi olduğundan sarf âlimlerinin, diğerleri ise daha çok sözlükçülerin alanına girer.
İki kelimeden, terkip veya cümleden bazı harflerin atılıp diğer bir kısmının alınması suretiyle sunî bir kelime oluşturulmasına "el-iştikāku'l-kübbâr" denilmiş ve bu tür, gramer kitaplarında "en-naht" adıyla müstakil olarak ele alınmıştır. Bu yolla türetilen yeni kelimeye "menhût", kendisinden türetme yapılan unsura da "menhût minh" denir (عبد الشمس ← عبشم، عبد الدار ← عبدر، الحمد لله ← حمدلة gibi).
Arap dilinin gelişme ve zenginleşmesinde önemli payı olan iştikak konusunda erken dönemlerden itibaren birçok eser kaleme alınmıştır. Kutrub, Ahfeş el-Evsat, Müberred, Mufaddal ed-Dabbî, Zeccâc, İbnü's-Serrâc, Nehhâs, İbn Düreyd, İbn Hâleveyh, Muhammed b. Ahmed el-Vâilî, Asmaî, Ahmed b. Hâtim el-Bâhilî, Abdülmelik b. Kattân el-Mührî, Zeccâcî, Ebû Ubeyd el-Bekrî, Ali b. Muhammed el-Hârizmî, İbn Dürüsteveyh, Rummânî, Gulâm Sa'leb, İbnü'l-Kelbî, İbn Fâris, Şâtıbî, Süyûtî ve Şevkânî bu hususta eser yazan müellifler arasında zikredilebilir. Çoğunlukla "Kitâbü'l-İştikāk" veya "Kitâbu İştikākı'l-esmâ'" adıyla anılan bu eserlerde ya iştikak ilminin teorisi ele alınmış ya da belli konulardaki isimlerin iştikakı incelenmiştir. İbn Düreyd'in, Şuûbiyye'nin, Arap isimlerinin saçmalığı ve mantıksızlığı eleştirisine cevap vermek amacıyla yazdığı hacimli eseri Kitâbü'l-İştiḳāḳ'ta (İştiḳāḳu'l-esmâʾ / İştiḳāḳu esmâʾi'l-ḳabâʾil) Arap kabile isimlerinin (nşr. Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Kahire 1378/1958), Zeccâcî'nin İştiḳāḳu esmâʾillâh adlı eserinde (nşr. Abdülhüseyin el-Mübârek, Beyrut 1406/1986) Allah'ın isim ve sıfatlarının, Ali el-Hârizmî'nin İştiḳāḳu esmâʾi'l-mevâżıʿ ve'l-büldân'ında yer ve ülke adlarının iştikakı ele alınmıştır. Abdullah Emîn'in el-İştiḳāḳ'ı (Kahire 1376/1956), iştikak ilminin teori ve uygulamasına dair çağdaş ve kapsamlı bir eserdir.
İştikak, bedî' ilminde "aynı kökten birkaç kelimeyi bir sözde toplamak" anlamında bir cinas türü olarak kullanılır. "وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ" âyetinde (el-Felâk 113/5) iştikak cinası bulunmaktadır.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi