el-Cemhere kim tarafından hazırlanmıştır?

el-Cemhere fi'l-luga ve Cemheretü'l-luga adlarıyla da anılır. Sözlük konusunda Kitâbü'l-ʿAyn ve Kitâbü'l-Cîm'den sonra kaleme alınmış üçüncü eser olan el-Cemhere'nin Arap lugatçılığının gelişmesinde önemli bir yeri vardır. İbn Düreyd, büyük bir âlim olduğunu söylediği Abdullah b. Muhammed b. Mîkâlî'ye ithaf ve takdim ettiği bu kitabının önsözünde eserin tertibi, harflerin özellikleri, çeşitleri, mahreçleri ve isimlerin vezinleri hakkında bilgi verir. Eserini çağdaşlarının bilgisizliği, edebî ilimlere karşı ilgisizliği sebebiyle yazdığını ve Arap dilinin büyük bir kısmını teşkil eden, aynı zamanda çok kullanılan kelimeleri toplamayı tasarladığından buna el-Cemhere (büyük kısım, ekseriyet) adını verdiğini ifade eder.

İbn Düreyd, sözlüğüne aldığı kelimelerin sıralanmasında Halîl b. Ahmed'in (ö. 170/786) Kitâbü'l-ʿAyn'ında uyguladığı aslî harflere dayalı sistemi bazı farklılıklarla takip etmiş, ancak onun kelimeleri harflerin mahreçlerine göre sıralama usulünden vazgeçerek alfabetik sıralamayı benimsemiştir. Buna göre kelimeler önce sünâî, sülâsî, rubâî, humâsî, lefîf, nevâdir vb. bablara ayrılmış daha sonra bu bablardaki kelimeler "hemze"den "yâ" harfine kadar alfabetik sıraya göre dizilmiştir. Aslî harflerine göre sıralanmış olan kelimelerle bunlardaki harflerin yerlerinin değişmesiyle meydana gelen kelimelerin mânaları aynı yerde kaydedilmiştir. Meselâ "btk" (ب ت ك) maddesinde önce bu kök, sonra da maklûbları olan "kbt" (ك ب ت) ve "ktb" (ك ت ب) maddeleri incelenmiş, "kbt" ve "ktb"nin alfabetik sıraları geldiğinde de daha önce geçtikleri yerlere işaret etmekle yetinilmiştir.

Kelimelerin aslî harflerine ve bunların sıralanışına göre on üç bölüm halinde düzenlenen el-Cemhere'nin on iki bölümü sözlüğe, son bölümü ise Arapça'nın muhtelif dil meselelerine ayrılmıştır. İbn Düreyd'in, çağdaşı olan dilcilerin ele aldığı klasik dil konularını değişik başlıklar altında ele aldığı bu bölüm, İbn Cinnî'nin (ö. 392/1002) el-Hasâʾis fi'n-nahv adlı eserini andıran bir dil bilgisi kitabı mahiyetindedir.

el-Cemhere'nin, müellifi henüz hayatta iken geniş yankılar uyandırdığı kaynaklarda zikredilmektedir. Makrîzî'nin bildirdiğine göre (Mez, I, 304-305), Fâtımî Halifesi Azîz-Billâh'ın kütüphanesinde 100 adet el-Cemhere nüshasının bulunması eserin gördüğü rağbetin bir işaretidir. Niftaveyh (ö. 323/935), meşhur dil âlimlerinin İbn Düreyd'in rivayetine güvenip söz konusu eserine sık sık başvurduklarını söyleyerek onu ve eserini över. Bununla beraber Arap lugatçılarının en meşhurlarından biri olan Muhammed b. Ahmed el-Ezherî (ö. 370/980) müellif aleyhinde bazı rivayetleri naklettikten sonra eserde sağlam ve orijinal bir bilgi bulamadığını ileri sürer.

İbn Düreyd bu eserini değişik zamanlarda ve İran, Basra, Bağdat gibi üç ayrı yerde ezberinden yazdırmış olduğu için el-Cemhere'nin nüshaları arasında farklılıklar meydana gelmiş, bazı kelimelerin rivayetinde, bazılarının da tertibinde birtakım hatalar ortaya çıkmıştır. Ancak ezberden yazdırılan böyle hacimli bir eserde telif tarzından doğan bazı yanlışların bulunması önemli bir kusur sayılmamalıdır. Bununla birlikte el-Cemhere'nin, aranan kelimelerin bulunması hususunda müellifinin iddia ettiği kolaylığı getirdiği söylenemez. Zaten eserin en belirgin kusuru tertibinin karışık olmasıdır.

el-Cemhere üzerinde ihtisar, ilâve ve yeniden tertip gibi bazı çalışmaların yapıldığı bilinmekteyse de bu çalışmaların hiçbiri günümüze kadar gelmemiştir (bk. Hüseyin Nassâr, II, 434). Eser Fr. Krenkow, Muhammed es-Sûretî ve Zeynelâbidîn el-Mûsevî tarafından üç cildi metin, biri fihrist olmak üzere dört cilt halinde neşredilmiştir (Haydarâbâd 1344-1351). Ayrıca bu neşirden Bağdat'taki Mektebetü'l-müsennâ ile Beyrut'taki Dâru Sâdır tarihsiz iki ofset baskı yapmışlardır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA