Sonraki dönemlerde patrik kavramı hıristiyanlar tarafından özel itibara sahip piskoposlar için dinî bir unvan şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede ilk defa Kadıköy Konsili'nin (351) ardından Nazianzuslu Gregory bir saygı ifadesi olarak yaşlı piskoposları patrik sıfatıyla anmıştır. V. yüzyıldan itibaren daha özel bir mâna kazanan bu sıfat Roma ve İstanbul piskoposları için kullanılmış, İmparator I. Iustinianos zamanında (524-565) bir unvan haline gelmiştir. Iustinianos, 123. imparatorluk bildirgesinin/yasasının üçüncü bölümünde eski Roma, İstanbul, İskenderiye, Antakya ve Kudüs'ün en mübarek başpiskopos ve patriklerinden söz etmektedir. Iustinianos'un bu patrikliklerden bahsetmesi ve her patriğin kendine bağlı olan bölgeyi kilise kanunlarına göre idare etmesi, patrik sıfatının kendilerini havâri geleneğine dayandıran kiliselerin liderleri için kullanılan resmî bir unvan olduğunu ortaya koymaktadır. Patrik unvanı 692'deki Trullo Konsili'nin ikinci ve yedinci kanonlarıyla kilisenin resmî terminolojisine girmiştir.
Roma imparatorluk yasalarına göre bu beş patriklik hemen hemen eşit düzeye sahipti. Onların birbirini tanımaları, karşılıklı anlayış ve iş birliği içinde Îsâ Mesîh'in mistik bedeni olan kiliseyi idare etmeleri öngörülüyordu. Bunlar, kendi patrikliklerine başkanlık etmelerine rağmen diğer piskoposlardan daha yüksek bir piskoposluk gücüne sahip değildi. Hıristiyan geleneğine göre de bu beş piskoposluğun bütün piskoposları eşitti; çünkü hepsi de bir havâriye ulaşan silsileye katılmaktaydı ve hepsi doğru inancın muhafızları olarak görülüyordu. Bir patriğin piskoposluk gücünün diğer piskoposlarla aynı olmasına ve patriklik sıfatının temelde bir şeref pâyesi olarak kullanılmasına rağmen yine de patriğin kendi piskoposluk bölgesinin idarecisi rolünde olması ona birtakım imtiyazlar ve ahlâkî otorite sağlıyordu. Meselâ İstanbul, İskenderiye, Antakya ve Kudüs patriklerinin kendilerine bağlı olan bölgelerde yapılan piskoposluk seçimlerini onaylama ve bölgelerinin, başşehirlerinin yahut eyaletlerinin ana merkezlerinin metropolitlerini tayin etme hakkı Roma'ya aitti. Patrikler, ahlâkî konularda idareleri altındaki piskoposlar ve genel olarak kiliseyle ilgili şikâyetleri dinleme ve gerektiğinde piskoposları yargılama yetkisine sahipti. Aynı şekilde kendi bölgelerinde dinî konularda ortaya çıkan sorunları çözmek üzere bölgesel konsil/sinod toplama yetkileri vardı.
Patrikliklerin her biri otosefal karaktere sahipti, yani kendi idarecisini/patriğini kendisi seçebilmekteydi. Kilise terminolojisinde bu duruma Pentarcy (beş kiliseden müteşekkil yönetim) doktrini adı veriliyordu. Roma ve İstanbul patriklikleri arasında zaman zaman gerginlik yaşanmasına rağmen Pentarcy doktrini 1054'teki büyük bölünmeyle Katolik ve Ortodoks kiliselerinin tamamen birbirinden kopmasına kadar varlığını sürdürmüştür. Büyük bölünme sonucunda İstanbul Patrikliği, Ortodoks kilisesi başpiskoposluğunun merkezi haline gelmiştir. Rus Ortodoks Kilisesi'nin gelişmesi ve başpiskoposluğun XIV. yüzyılda Kiev'den yeni başşehir Moskova'ya taşınmasıyla birlikte bu kilisenin otosefalliği 1598'de resmen kabul edilmiştir. XIX. yüzyılda milliyetçilik akımının Avrupa'yı kuşatmasının ardından ortaya çıkan bağımsız devletler bünyesinde kendilerini bu devletlerle özdeşleştiren pek çok otosefal kilise ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu olarak patriklikler çoğalmış; başlangıçta sadece eskiliği, havâriler tarafından kurulması ve Roma İmparatorluğu bünyesindeki saygınlıkları dolayısıyla prestijli konumda olan beş başpiskoposluğun ruhanî idarecileri için kullanılan patrik unvanı bu çerçevenin dışına çıkmıştır.
Günümüzde Ortodoksluk bünyesindeki sekiz kilise patrikler tarafından yönetilmektedir. Bu kiliselerdeki patrik seçimlerinin o kilisenin kurallarına uygun biçimde yapılması öngörülmekle birlikte seçim daha çok patriklerin ikamet ettikleri bölgenin sinodları tarafından gerçekleştirilmektedir. Patrik unvanı bugün yaygın olarak daha ziyade Ortodoks kilisesiyle özdeşleştirilse de Venedik piskoposu gibi bazı Batı piskoposlarıyla Melkit ve Mârûnîler gibi Roma ile bağlantılı Doğu piskoposları, Mısır ve Hindistan'daki bazı Monofizit ve Nestûrî piskoposları patrik unvanını kullanmaktadır. Günümüzde Antakya, İskenderiye ve Kudüs patriklikleri bünyesinde birer Ortodoks ve Katolik patrik yanında Kadıköy Konsili öncesini temsil eden patrik bulunmaktadır.
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ