Hindistan'ın Uttar Pradeş eyaletinde Agra'nın 37 km. güneybatısında yer alır. Ekber Şah, Sikri köyü yakınlarında bir mağarada yaşayan Çiştiyye tarikatı şeyhlerinden Selîm Çiştî'yi ziyaret ettiğinde (1569) şeyhin erkek çocuğu olmayan sultana yakında bir oğlunun doğacağını müjdelemesi üzerine burada bir saray inşa ettirdi ve Selîm adını verdiği oğlunun (Cihangir) bu sarayda doğmasının ardından da çevresine başka muhteşem binaların yapılmasını emrederek burada bir şehir kurdu. 1574'te Gucerât seferinden zaferle dönünce de buraya Fetihpûr adını verdi. 1586'ya kadar on iki yıl süreyle Bâbürlüler'in başşehri olan Fetihpûr Sikri'yi devletin ve özellikle kendi döneminin ihtişamını yansıtacak şekilde mimari eserlerle süsledi; hatta bu faaliyetini burayı terkedip Agra'ya döndükten sonra da sürdürdü.
Tarihî şehrin harabeleri çok iyi korunmuş durumdadır ve halen Bâbürlü mimarisinin en göz alıcı eserlerinin sergilendiği bir açık müze olarak Hindistan'ın en fazla turist çeken yerlerinden birini teşkil etmektedir. Şehirdeki en önemli mimari eserlerden biri olup 979 (1571-72) yılında bitirilen Fetihpûr Sikri Ulucamii, Mescid-i Harâm'dan sonra müslümanların ikinci büyük mâbedi olması amacıyla inşa edilmiş dünyada benzeri bulunmayan muhteşem bir yapıdır ve özellikle Bülend Dervâze adıyla bilinen zafer takı niteliğindeki 1602 tarihli ana giriş kapısı ile ünlüdür (geniş bilgi için bk. FETİHPÛR SİKRİ ULUCAMİİ). Caminin arkasındaki alana Selîm Çiştî ile torunu İslâm Han'ın türbeleri, caminin aşağısına ise saray ve hükümet binaları ile aşevleri, çarşılar, kervansaraylar ve hamamlar yapılmıştır. Sarayın bölümlerini oluşturan Dîvân-ı Hâs, Penç Mahal, Dîvân-ı Âm, harem daireleri ve hükümet binaları birbiriyle bağlantılı inşa edilmiş ve etrafı duvarla çevrilen bu külliye Hâthî Pol (filler kapısı) denilen büyük bir kapı ile dışarıya açılmıştır. Ortasında sekiz köşeli bir sütunun yükseldiği tek bir mekândan ibaret olan Dîvân-ı Hâs, bu şehirdeki ulucami gibi dünyada bir benzeri bulunmayan ilginç bir yapıya sahiptir (geniş bilgi için bk. DİVANHÂNE). Dîvân-ı Âm ise 111 tane cumba tarzında duvar bölmesiyle çevrilmiş ve batı tarafına sultanın tahtı yerleştirilmiş genişçe bir mekândan oluşur. Seksen dört simetrik sütunla inşa edilen Penç Mahal, her katı biraz daha küçülen beş katlı bir binadır ve yine değişik bir görünüm arzetmektedir. Hâthî Pol'ün aşağı tarafında, doğruluğu kanıtlanmayan bir iddiaya göre Ekber Şah'ın şehri terketmesine suyunun bozulması sebep olan Fetihpûr'un özel su sistemi ve kuyusu yer alır. Yine bu mevkide seyir kulesi olarak kullanıldığı tahmin edilen ünlü Hiran Menâr (geyik kulesi) bulunmaktadır. Şehirdeki kervansaraylar tamamen harap durumdadır.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi