Makdisî, nasr b. ibrâhim

407 (1016) yılında Nablus'ta doğdu. Uzunca bir süre kaldığı Kudüs'e nisbetle Makdisî olarak tanındı. İbn Ebû Hâfız (bazı yazmalarda Hâit) künyesiyle de anılır. Temel ilimleri Nablus'ta tahsil ettikten sonra yirmi yaşlarında iken ilim yolculuğuna çıkarak Gazze, Kudüs, Sûr, Diyarbekir ve Meyyâfârikīn'a gitti. Sûr'da dört yıl süreyle Ebü'l-Feth Süleym b. Eyyûb er-Râzî'nin derslerine katıldı (437-440/1045-1048). Ayrıca bu şehirlerde Muhammed b. Beyân el-Kâzerûnî gibi âlimlerden fıkıh öğrendi. Hasan b. Ali el-Ahvâzî, İbn Mâkûlâ, Ebü'l-Hasan İbnü's-Simsâr, Ebü'l-Hasan Muhammed b. Avf el-Müzenî ve Ebü'l-Kāsım Ömer b. Ahmed el-Vâsıtî'den hadis dinledi. Ebû Zer el-Herevî ve Hasan b. Muhammed b. Ahmed b. Cümey' gibi âlimlerden icâzet aldı. Kudüs'te önceleri -muhtemelen kendisine nisbetle- Nasriyye, daha sonra Gazzâlî'nin anısına Gazzâliyye olarak adlandırılan zâviyede ders verdi. Safer 471'de (Ağustos 1078) Dımaşk'a, ardından Sûr'a geçti. Râfizîler'in muhalefetine rağmen ilmi yaymaya çalıştı. 480 (1087) yılında tekrar gittiği Dımaşk'a yerleşerek fetva, tedris ve hadis rivayetiyle meşgul oldu. Ebû Hâmid el-Gazzâlî burada Makdisî'nin fıkıh derslerine katılmış ve münazaralarda bulunmuştur. Kendisinden hadis dinleyenler arasında Hatîb el-Bağdâdî, İbnü'l-Kayserânî ve Ebû Bekir İbnü'l-Arabî gibi önemli şahsiyetler bulunmaktadır. Zehebî onun rivayet ettiği hadislerde bazı yanlışların olduğunu söylemektedir (Aʿlâmü'n-nübelâʾ, XIX, 140). Makdisî'nin tariki (mezhep imamının görüşlerini tesbitteki yöntemi), çağdaşları İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî ve Ebû İshak eş-Şîrâzî'nin tarikiyle kıyaslanarak daha üstün görülmüştür (İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ, LXII, 17-18).

Zühd ve takvâsıyla tanınan Makdisî, Dımaşk'ta kaldığı süre boyunca Nablus'taki bir arazisinin geliriyle geçinip kimseden yardım kabul etmedi. Rivayete göre Dımaşk'ta kendisini ziyarete gelen Suriye Selçuklu Meliki Tutuş'a ve oğlu Dukak'a iltifatta bulunmadı. Melik, Makdisî'ye sultanın tasarruf ettiği mallardan en helâlinin hangisi olduğunu sormuş ve "cizye gelirleri" cevabını almıştı. Daha sonra ilim ehline harcaması için kendisine bu gelirlerden bir miktar para göndermişse de Makdisî ihtiyaçları bulunmadığı gerekçesiyle bunu geri çevirmiştir. Makdisî 9 Muharrem 490 (27 Aralık 1096) tarihinde Dımaşk'ta vefat etti. Ölüm günü için Muharrem'in 10 ve 11'i de zikredilmektedir. Bâbüssagīr Kabristanı'nda Muâviye'nin kabrinin yakınına defnedilen Makdisî'nin kabri daha sonra ziyaretgâh haline geldi.

Eserleri. 1. Taḥrîmü nikâḥi'l-mütʿa (nşr. Hammâd el-Ensârî, Medine 1408/1987; Riyad 140?/198?). 2. el-Ḥücce ʿalâ ṭarîḳi'l-meḥâcce. Hadise dair olan eser üzerinde M. İbrâhim Muhammed Hârûn tarafından 1409 (1988) yılında el-Câmiatü'l-İslâmiyye'de Muḫtaṣaru Kitâbi'l-Ḥücce ʿalâ ṭarîḳi'l-meḥâcce adıyla bir doktora tezi hazırlanmıştır. 3. el-Emâlî. Yale Üniversitesi Kütüphanesi'nde bir cüzünün nüshası bulunmaktadır (Nemoy, s. 79). 4. Ḥikâyât ḥisân. Carl Brockelmann kaynaklarda adı geçmeyen bu eserin bir nüshasını kaydetmektedir (GAL Suppl., II, 913).

Makdisî'nin bunlardan başka el-İntiḫâbü'd-Dımaşḳī (on ciltten fazla), et-Tehẕîb ve't-taḳrîb, el-Kâfî ve el-Maḳṣûd adlı fıkıh eserleri yanında Erbaʿûn fi'l-ḥadîs̱, Menâḳıbü'l-İmâmi'ş-Şâfiʿî gibi bazı risâleleri ve Süleym b. Eyyûb er-Râzî'nin el-İşâre'si üzerine bir şerhinin olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. İbn Hacer el-Askalânî, okuduğu eserler arasında yer alan Makdisî'ye ait bir risâleyi Cüzʾ fîhi mecâlis fi'l-ʿilm ve ġayrih başlığıyla zikretmektedir (el-Muʿcemü'l-müfehres, s. 58).

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA