Sakarya’nın Taraklı ilçesinde az sayıda usta tarafından el emeğiyle üretilen ve coğrafi işarete kavuşan şimşir kaşık, bakteri üretmemenin yanı sıra besin değerini düşürmeme özellikleriyle dikkat çekiyor. Bin bir emekle üretilen kaşıklar ise dünyanın birçok ülkesine ihraç ediliyor.
Sakarya’nın Taraklı ilçesinde bin bir emekle az sayıda usta tarafından üretilen şimşir kaşık, bakteri üretmemenin yanı sıra besin değerini düşürmeme özellikleriyle biliniyor. Zamanın gözde meslekleri arasında olan kaşık oymacılığı günümüzde teknolojinin gelişmesiyle kaybolmaya yüz tuttu. Coğrafi işarete sahip olan kaşığın üretimi ise ustaların orman işletmelerinden aldıkları şimşir ağaçlarını kereste haline getirilmesi neticesiyle üretiliyor. Ağaçlar ıslatıldıktan sonra taslama nacağı ile ham odunlara kaşık taslağı veriliyor. Daha sonrasında kaşık keseri ile ‘iğnek’ adı verilen inceltme, oyma keseri ile ‘keselleme’ adı verilen oyma işlemlerinden geçen keresteler, ‘kaşık bıçağı’ adı verilen aparatla yontma yapılarak kaşık şekli veriliyor.
Çırak yetişmiyor
Taraklı ilçesine bağlı Alballar Mahallesi’nde yaşayan ve kendini bu meslekte son usta olarak gören 74 yaşındaki kaşık ustası Sabri Özşahin’in el emeği ile ürettiği, kaşık, çatal ve kepçe gibi ürünler Türkiye’nin birçok ilinin yanı sıra farklı ülkelere gönderiliyor. Yetiştirecek çırak bulunmadığını ve kaşıkları elle yapan ustanın az sayıda olduğunu belirten Özşahin, bu işle uğraşan herkesin makineyle üretim yaptığını dile getirdi.
Ata mesleğini sürdürüyor
Kaşığın tarihinden ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte zamanında elde yapılan kaşıkların makinelerde yapıldığını aktaran kaşık ustası Özşahin, “Biz bu işe başladığımız zaman köyümüzde okul falan yoktu. Ben dedem ve babam ile çalıştım kaşık odası dediğimiz yerde. Bize en hafif iş olan zımpara işinden başlatırlardı daha sonrasında aşama aşama ilerleyerek bu işe başladık. Şuanda da 60 seneyi geçti bu meslekte. Çırak yetiştirme konusunda şuanda elde yapan yok denecek kadar az bir elin parmaklarını geçmez. Şimdi artık çocuklar makinelerde yapıyor kaşıkları, kaşık mı? Kaşık ama bizim yaptığımız kaşıkları makinelerde yapamazlar. Kaşığın tarihi ise çok eskilere dayanır. Dedemden ve babamdan önce Hoca Ahmet Yesevi’nin kaşık ustalarının çırakları var. Hatta köyün adını bile kendileri koymuşlar Kaşıkçı Şeyhler diye ve bizim köyümüze çok yakın yaklaşık 2 kilometre. Herkes kaşık yapar ama bunlar bir birbirinden farklıdır. Bir atasözümüz vardır, ‘Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez’ diye bun anlamı ise her ustanın kaşığı ile yemek yenmez” dedi.
“En iyi kaşık şimşir ve zeytin ağacından olur”
En iyi kaşığın zeytin ve şimşir ağacından yapıldığını dile getiren Özşahin, “Zeytin ağacı da doğadaki zeytin ağacı olacak tarladaki değil sebebi ise tarladaki zeytin ağacının geni değişiyor aşılandığı zaman. Atalarımız saraylara çalışmışlar bu konu üzerine lokmalık kaşık diye eskiden daha çok yemek yeme üzerine olan kaşıktı şuanda da satılıyor ama yemek yeme aracı olarak değil. Zaten yemek yeme kaşığı üretimi yok denecek kadar az. Şimşir ağacı sıkıntılı bir ağaç, orman işletme müdürlükleri bunun üretimi yapamıyor doğal olarak bizde kereste bulamıyoruz bu konuda sıkıntımız var. Biz de bu keresteleri tahrip olduktan sonra odun diye toplarız ve orman işletme tarafından tahsis edildikten sonra alırız” diye konuştu.
“Teknolojiye direniyoruz ama yapacak bir şey yok”
Teknolojiye direnmeye çalıştıklarını belirten Özşahin, “Ben yemek yeme kaşığını 15 ile 20 lira arasında satıyorum. Makineyle yapan ise 1 liraya veriyor ve benden fazla kazanıyor. Makine üretiyor bin tane ben üretiyorum 5 tane 10 tane bu sebeple teknolojiye direniyoruz ama yapacak bir şey yok ben 60 seneyi devirdim bu ustalıkta devam ediyoruz. Ben mesleğimi severek yaptığım için bu işte başarılıyım. Makine belirli bir yere kadar kaşık yapar mesela sapını kalın yapar elin yaptığı esnekliği makine veremez. Çarşı ve pazarlarda gördüğünüz bütün kaşıklar makine üretimidir el yapımı kaşık bulamazsın kolay kolay” şeklinde konuştu.
“Ben bu işin maddi yönünü düşünmeden hocalık yapmaya razıyım”
Çırak bulunmadığı için kendisini bu meslekte son devir olarak gören ve bu mesleğin kurumlarda ders olarak verilmesini istediğini belirten Özşahin, “Bu meslek gidiyor artık çırak olmadığı için yetişmiyor. Bu işi anca Sakarya’da üniversite, halk eğitim müdürlükleri ve belediyeler bu üçlü destek verirse üniversitelere taşınırsa unutulmaya bilir. Ben bunu da çok istiyorum, üniversitede ben bu işin maddi yönünü düşünmeden hocalık yapmaya da razıyım” ifadelerini kullandı.
“Şimşir kaşıkla yemek yiyen insanda katiyen mide ağrısı, ağız ve diş sorunu olmaz”
El emeği ile üretilen kaşıkların Türkiye’nin yanı sıra birçok ülkeye ihraç edildiğini ve kaşığın faydalarından söz eden Özşahin, “Üniversiteler beni çok iyi tanır. Hocalarımız var benimle irtibata geçiyorlar. Mesela ben geçtiğimiz sene İngiltere’ye çalıştım. Hocalar benden alıp o bölgelere gönderiyorlar ve bu sene Amerika’ya gönderdiler. Çocuklara mama yedirmek için ufak kaşıklardan ama dediğimiz gibi çok üretemiyoruz. Elde ürettiğimiz için de sıkıntı çekiyoruz. Şimşir kaşığın faydası ise ağacından gelir şimşir ve zeytin ağacı bakteri almaz ve üretmez. Şimşir kaşıkla yemek yiyen insanda da katiyen mide ağrısı, ağız ve diş sorunu olmaz” dedi.
Yerel Haberler kategorisinde bulunan hiçbir habere herhangi bir editoryal müdahalede bulunulmamıştır. Anadolu Ajansı, İhlas Haber Ajansı, Demirören Haber Ajansı tarafından hazırlanan tüm Sakarya Haberleri, otomatik olarak servis edildiği şekilde bu sayfada yer almaktadır. Sakarya Haberleri bölümünde yer alan haberlerin tamamının hukuki muhatabı haberi servis eden ajanslardır.