Pek çok kişinin tatlı yedikten sonra pişman olduğunu ama beslenmede yaptıkları yanlışlardan dolayı sık sık tatlı krizine girmekten kurtulamadıklarını belirten Diyetisyen Safiye Taş, uyarı ve önerilerde bulundu.
Genellikle öğleden sonraları kişilerde tatlıya eğilim olduğunu ifade eden Taş, "Tatlı krizine yakalanan kişinin öğle yemeğinde ne yediğini incelediğimizde genellikle kaliteli karbonhidrat almadığını, daha çok protein ağırlıklı beslendiğini görürüz. Tabii protein alındığı için vücut, şeker ihtiyacını karşılamak istiyor. En hızlı tatlılardan karşılayacağı için de tatlıya yöneliyor" diye konuştu.
Tatlı krizinin günde 2 litre suyun altında tüketen ya da meyve az ya da hiç tüketmeyen kişilerde görüldüğünü kaydeden Diyetisyen Taş şöyle konuştu:
"Diyet sürecinde tatlı veriyoruz ama gündelik yaşamdan daha az olmasını istiyoruz. Günlük hayatımıza girmesin, tadımlık olsun istiyoruz. Bir dilim yaş pasta nereden baksanız 500 kalori yani bir öğün yemeğin kalorisine eşit. Ancak 1.5 saat sonra tekrar acıkma hissi başlayacaktır, yani kalıcı bir besin değil. Tatlı krizini atlatmanın yolu sudan geçiyor. Su tüketimi önemli. Uyandıktan itibaren 2 litre su gün içine yayılarak içilirse tatlı isteği azalır. Suyun tadını sevmeyenler içerisine tarçın karıştırabilirler. Bu karışım tatlı isteğini de azaltır. Ayrıca mutlaka taze meyve ya da en kötü ihtimalle kuru meyve yenilebilir. Hem kuru meyveden karbonhidrat ihtiyacı da karşılanır."
Tatlı krizi denilince akla ilk çikolata yemenin geldiğini belirten Taş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çikolata sanılanın aksine sağlıksız değil ama tatlı krizine girilince kişi kendisini sınırlayamıyor, sorun burada. Bir kere başlayınca paketi bitirme durumu söz konusu. Bunu da engellemek için su ve meyve tüketelim. İllaki çikolata yemek istiyorsak, 3 küçük parça kareyle bunu sınırlandıralım. 3 küçük parça çikolata, bir porsiyon meyve ve 2 adet cevizle eşdeğer. Çikolatayı tercih edersek meyve ve cevizi yememek gerekiyor. Zaten her gün değil, haftada bir ya da iki kere tadımlık öneriyoruz."