Ölecek insanın ölüm zamanı gelince Hz. Azrail'in yardımcıları kişinin ruhunu boğazına kadar çekerler.
En son hamleyi yapması için işi o noktada bırakırlar. Hz.
Azrail ise ruhu boğazdan alır. (En'am, 61; İbn Kesir, Tefsir, 3, 458)
Hz. Azrail'in yanında rahmet ve azap melekleri vardır. Kişinin durumuna göre rahmet ve azap melekleri kişiyi alıp götürmesi gereken yere taşırlar. İyilerden ise cennete, kötülerden ise cehenneme taşırlar. Ölüm anında kötüler pişmanlık duyarlar çünkü o esnada perdeler sıyrılır ve o gideceği yeri görür. Elbette o esnada artık yapılacak tövbe geçersizdir. Kur'an-ı Kerim bu anı şöyle anlatıyor: "Allah ona buyurur ki: Ey insanoğlu!
Dünyadayken, bu günden gafletteydin.
Şimdi senden gaflet perdesi açtık. Artık bugün gözün keskindir. Gerçeği görüyorsun." (Ka'f,22)
Gerçeği görüyor ama, bu görüşün faydası yoktur artık. Ölüm anındaki telaşı, Kur'an şöyle hatırlatıyor: "Hayır! Can boğaza dayandığı, 'Kimdir bunu iyi edecek' dendiği, ölmek üzere olanın da bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman işte o gün sevk ediliş Rabbinedir." (Kıyamet, 26-27) artık o gün tevbe kapısı kapanmıştır.
Dönüş imkânı yoktur.
Müsaade istenemez. Ölüm ertelenemez.
Kaçacak yer yoktur. Fidye de kabul edilmez.
Kişi Rabbiyle baş başadır. Dünyadaki makamı mevkii, statüsü hiç anlam taşımamaktadır.
Ameli neyse, ona göre karşılık görecektir.
Ölüm esnasında ölecek kişide bazı haller görünür. Bunların bir kısmı iyiye, bir kısmı kötüye işarettir.
Önce ölmek üzere olan kişide görülen ve iyiye yorulacak hallere bakalım: "Kişinin alnı terler, gözleri yaşarır veya nemlenir. Burun delikleri şişer."
İşte bu haller iyiye işaret sayılmıştır.
Ölmek üzere olan kişideki alın terlemesini şöyle yorumlamışlardır: "Yüce Allah iyi olan bu kişiye son anda gideceği yeri gösterir.
Kişi Yüce Rabbin bu büyük bağışını görünce utanmaya başlar. Kendi kendine der ki: "Ama ben bu kadarını hak etmedim ki!"
İşte bu utancından dolayı utanmaya başlar.
Gözlerin yaşarması da sevinçtendir. Cennet ve bağışlanma haberi alınca kişinin gözleri yaşarır. Siz sevinçten ağlayan insanı görmüşsünüzdür, işte onun gibi...
Denilir ki, burun deliklerinin şişmesi de buna benzer. Çünkü insanın burun delikleri gülümseyince şişer, genişler. İşte ölmek üzere olan insana müjde verilince, öylesine burun delikleri kabarır.
Ölmek üzere olan kişide görülen bazı kötü haller vardır. Bunlar da şöyle sıralanmıştır:
Hırıltı, yüz rengi ve görüntüsünün çirkinleşmesi ve ağzın köpürmesi.
Bunlar da ölmek üzere olana meleklerin verdiği değersizliği, kişinin ölürken halinden memnun olmaması olarak yorumlanmıştır.
Tabii ki bu saydıklarımız herkes için bire bir isabetli olmayan haller olabilir. Bunlar genel tanımlamalardır. Bize düşen, kişide görülen her hali iyiye yorumlamaktır.
Çünkü onların halini sadece ve sadece Yüce Rabbimiz bilir. O âlem, örtülü bir âlemdir.
O âleme giden herkes rahmete, merhamete ve affa muhtaçtır. Giden herkes hakkında iyi konuşmak esastır. Zira Allah'ın elçisi Sevgili Peygamberimiz (sav), şöyle buyurdu: "Ölülerinizi hayırla anın." (Nesei, 1936)
"Allah'ım, ümmetimi koru, ümmetime acı!"
İbni Amr ibni As (ra) anlatıyor: Bir gün Resulullah (sav), Hz.
İbrahim (as) hakkındaki şu ayeti okudu: "Rabbim! Bu putlar insanların çoğunu yoldan çıkardılar.
Artık kim bana uyarsa bendendir; kim de bana karşı gelirse, elbette Sen çok bağışlayan, koruyup gözetensin." (İbrahim 14/36)
Ardından Hz. İsa'nın (as) Kur'an'daki şu sözlerini söyledi: "Onlara azab edersen, onlar zaten Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette Sen güç ve kudret sahibi, her şeyi yerli yerince yapansın." (el-Maide 5/118)
Daha sonra Peygamber Efendimiz (sav) ellerini açtı: "Allah'ım, ümmetimi koru, ümmetime acı!" diye dua etti ve ağladı.
Bunun üzerine Allah-u Teâlâ Hz. Peygamberin neden ağladığını bilse de sırf Peygamberinin dilinden duyulsun diye Cebrail'e emretti.
-Cibril (as) git Muhammed'e ve niçin ağladığını sor, buyurdu.
Cebrail de (as) ona geldi ve niçin ağladığını sordu. Resulü Ekrem (sav) ümmeti için duyduğu endişe yüzünden ağladığını söyledi. Onların azaba düşeceği endişesinden ağladığını söyledi.
Zaten Allah-u Teâlâ onun ne için ağladığını çok iyi bilmekteydi.
Cebrail (as) aldığı cevabı Allah-u Teâlâ'ya iletince, Cenab-ı Hak ona şöyle buyurdu:
-Cebrail! Muhammed'e git ve ona; Allah ümmetin hakkında seni razı edecek, seni asla üzmeyecek. Sen razı olacaksın.
Bunu dediğimi söyle! (Müslim, İman, 346)
İmam Zeynel Abidin'in duası
Ey güçsüzlerin yardımcısı, ey yoksulların hazinesi!
Ey gariplerin sahibi!
Ey dostlarının yardımcısı, ey düşmanların kahredicisi!
Ey gökleri yükselten!
Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan uzaksın.
Senden başka ilâh yok ki bize imdat etsin.
Eman ver bize, eman diliyoruz, bizi cehennemden kurtar!
Ey her şeyin evveli ve ahiri!
Ey her şeyin ilâhı ve sanatkârı!
Ey her şeyin rızk vereni ve yaratıcısı!
Ey her şeyi daraltan ve genişleten!
Ey her şeyi terbiye ve idare eden!
Ey her şeyi dönüştüren ve değiştiren!
Ey her şeyi dirilten ve öldüren!
Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan uzaksın. Senden başkailâh yok ki imdadımıza yetişsin.
Eman ver bize eman diliyoruz.
Bizi cehennemden kurtar."
SORU-CEVAP
1-Peygamberimizin tercih ettiği özel bir şifa duası var mı?
Peygamberimiz şu şifa duasını kendi için okurdu " Ey insanların Rabbi, acıyı gider, şifa ver. Sen şafisin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Senden bütün hastalıkları gideren bir şifa istiyoruz."
2-Makyajla abdest aldım, namaz kılabilir miyim?
Kullandığınız makyaj malzemesi haram veya necis, örneğin domuz yağı gibi bir üründen oluşmamışsa kılabilirsiniz...
3-Amelim eksik ve ibadetlerim az. Bu hal imanımın azlığına mı işaret eder?
Bazı âlimler amel imandan bir parçadır derler. İbadetin azlığı imanın azlığına işaret eder derler. Ama kabul gören anlayışa göre ibadet -amel- imandan bir parça değildir. Amelin azlığı, imanın azlığına değil, zayıflığına işaret ediyor olabilir.
İmanımız güçlü olursa amelimiz de daha düzgün olabilir.