Hz. Musa bir gün Yüce Allah'a yalvarır. Ve şöyle sorar: "Ya Rabbi ben seni nerede arayayım? Nerede bulayım?" Yüce Allah Hz. Musa'ya şöyle vahyeder: "Musa! Beni kalbi kırıkların yanında ara. Ben onlara her gün ve gece bir kulaç yaklaşırım. Böyle olmasaydı helak olup giderlerdi." Abdullah Bin Selam'a soruluyor, deniliyor ki: "Kalbi kırıklar kimlerdir?" O şöyle cevap verir: "Yüce Allah'a aşırı sevgisinden dolayı başkalarına kalbini kapatan, bundan ötürüdür ki kalbi kırık olandır." (Ebu Nuaym, Hilye, 2/364 ) Kalbi Allah'tan başkasından uzak etmek elbette zor ve çetin imtihanı gerektiren bir mertebedir. Ona talip olmak da zordur, onun hakkını yerine getirmek de. Kalbini Rabb'ine açan sadece O'nunla ünsiyet -doygunluk- bulur. Gözü O'ndan başkasını görmez. Başkasını önemsemez de. Onun için aleyhinde konuşan ile lehinde konuşan arasında fark yoktur. Malı kaybettiğinde de, kazandığında da kalbinde bir kayma olmaz. Mütevazîdır. İhlâslıdır. Kin tutmaz. Nefret duymaz. Bunlara kalbini kapatmıştır. O'nun için tek şey; Rabbin rızasıdır. Yüce Allah Hz. Musa'ya sorar; "Seni niye seçtim ve sana neden hitap ettim Ey Musa biliyor musun?" der. Hz. Musa; "Hayır Ey Rabb'im" der. Yüce Allah cevap verir: "Çünkü hiç kimse senin kadar mütevazî davranamadı. Sen benim rızam için hep mütevazî davrandın. Ben de seni onun için seçtim." (İbn Recep Hanbeli, ezzüll, 142)
Şair Nabi'nin Hz. Peygamber aşkı
Osmanlı'nın ünlü şairlerinden biridir. Nâbi'nin içini Medine ve Hz. Resulü'nün aşkı yakmaktadır.
Bir fırsatını bulup yollara düşmek ister. Bir gün İstanbul'dan kalkan hac kafilesine dâhil olur.
İçinde bulunduğu kafile devrin âlimlerinden ve idarecilerinden oluşmaktadır. Medine'ye yaklaşılır, vakit gecedir. Ufukta Mescid-i Nebevi'nin minareleri görülünce durulur ve dua edilir. Herkes istirahate çekilir. Kutlu beldeye dinç ve dinlenmiş girilmek istenir.
Ancak Nâbi'yi bir türlü uyku tutmaz, büyük bir heyecanla çadırlarda dolanır durur. Bir an önce sabahın olmasını istemektedir.
Çadırların arasında deli gibi dolaşırken, idarecilerden valilerden birini, sırtını çadır direğine dayamış, ayağını peygamberin şehrine, Medine'ye doğru uzatmış olduğunu görür. Bu durum Nâbi'ye göre ciddi bir saygısızlıktır. Hemen idareciyi tutup sarsar ve edebe davet eder. Bu manzara karşısında hiç de tasalanmadığını görür ve şu muhteşem naat dilinden dökülmeye başlar. "Sakın terk-i edepten kuy-ı mahbub-ı Huda'dır bu/ Nazargâh-ı ilahidir Makam-ı Mustafa'dır bu/ Müraat-i edep şartıyla gir Nâbi bu dergâha/ Metaf-ı kutsiyandır cilvegah- ı enbiyadır bu." Anlamı özetle şöyledir: "Edebini takın.
Allah'ın sevgilisi olan Peygamber Efendimizin bulunduğu yerdesin.
Bu yer Allah'ın gözetlediği yerdir.
Rasulullah'ın makamıdır. Ey Nâbi bu dergaha edeple gir. Zira burası büyük meleklerin etrafında pervane olduğu bir yerdir."
Vali bu cümlelerden haylice rahatsız olur ve kin besler. Kervan, Medine'ye girdiği saatlerde müezzinler sabah ezanını okumaktadırlar.
Kervandakiler huşu içinde ezanı dinlerler. Ezanlar bitmiştir ama minarelerden bütün müezzinler: "Sakın terk-i edepten kuy-ı Mahbub-i Huda'dır bu/Nazargah-ı ilahidir Makam-ı Mustafa'dır bu" naatını okumaya başlamışlardır.
Herkes neler olduğunu birbirine sormaya başlar, herkes şaşkındır.
Ama büyük sır az sonra çözülür. Müezzinler bu naat'ın hikâyesini şöyle anlatırlar: "Gece Allah Resulü (s.a.v) rüyama girdi.
Ümmetimden çok sevdiğim Nâbi isminde birisi benim misafirim olarak geliyor. Kendisini bu naat'ı okuyarak karşılayın dedi. Bu satırlar bize rüyamızda öğretildi."
SORU-CEVAP
1Sabah namaz vakti ezanı duymasam da namaz kılabilir miyim?
Sabah namazının vakti 'imsak' vaktiyle girer. Takvim yapraklarındaki imsak vaktinin yazıldığı saat gelince, sabah namazını kılabilirsiniz. Ezanı duymanız veya beklemeniz gerekmez.
2Yüce Rabbimizin 99 adından başka adları da var mı?
Bize anmamız ve bilmemiz için iletilen isimlerinin sayısı 99 dur.
Yüce Allah'ın isimlerinin sayısal sınırı olmaz.
3Alacağımın peşinden koşarsam günah işlemiş olur muyum?
Hz. Peygamber (s.a.v) "Zengin olanın borcuna yatması zulümdür. Alacaklının alacağının peşinde koşması haktır" diye buyurur.
İmâm Şafii'nin Duâsı
O'ndan başka ilah yoktur.
O, üstündür, hikmet sahibidir.
Muhakkak ki Allah katında din, İslâm'dır. Ben de Allah'ın tanık olduğu şeye tanıklık ederim ve bu tanıklığı, Allah'a emanet ederim, onu bana kıyamet gününde versin. Allah'ım her türlü âfet ve belâdan, gece ve gündüz gelecek musibetlerden, kutsallığının nuruna, kutluluğunun büyüklüğüne, temizliğinin azametine sığınırım.
Hayırdan başka bizi her şeyden koru, bize yalnız hayır ver Allah'ım. Sığınacağım varlık sensin, sana sığınırım, sığınılacak yer sensin, sana iltica ederim, yalnız senden yardım dilerim, ey huzurunda zorbaların küçüldüğü, Fir'avunların boyunlarının eğildiği Rabbim. Senin yüzüstü bırakmandan, örttüğünü açmandan, senin zikrini unutmaktan, şükründen yüz çevirmekten sana sığınırım.
Gece ve gündüz, uykuda ve uyanıkken, hazarda ve seferde, hayatta ve ölünce senin himayendeyim. Seni anmak benim şiarım, seni övmek benim örtümdür. Senden başka ilah yoktur. Azametini yüceltmek için, zâtının yüceliğini anmak için seni tesbih eder, sana hamd ederim.
Ya Rabbi beni yüz üstü bırakma, kullarının şerrinden beni koru.