Halife Hz. Ömer (r.a.) oturduğunda eğer yanında Ebu Musa el-eş'ârî (r.a.) varsa şöyle derdi: "Ebu Musa bize Rabb'ımızı hatırlat." Ebu Musa (r.a.) okumaya başlardı. Hz.Ömer ve etrafındakiler sessizce okunan ayetleri dinlerlerdi. Ayetleri hiçbir zaman kulak zevklerini tatmin için okumadılar. Hatta aşırı teganniyi-harfleri makama ve ses ahengine feda etmeyi hoş karşılamazlardı. Bunu haram sayarlardı. Hz. Osman sahabe içinde Kur'an'la en çok meşgul olanlardan biriydi. O şöyle derdi: "Kalplerimizi temizlemiş olsaydık asla Kur'an'a doymazdık." (Ebu Nuaym, Hilye, 2/300) Hasta yürekler Kur'an okuyuşuyla şifa buluyordu. Ağır hasta olan nice insan var ki, son nefeslerinde yanlarında Kur'an okunduğunda yürekleri yatışır acıları dinerdi.
KUR'AN OKUNMALIDIR
Camide hocalık yaptığım yıllarda bunu çok tecrübe ettim. Bazen ölmek üzere olan insanlarımız için bizi çağırırlardı. Giderdik. Hiç unutmam 1977'de Ankara'nın Akdere semtinde görevliyken, bir vatandaşımız için beni çağırdılar. Kalkıp gittim. Hasta yatağa uzanmış, yüzü gergin, siması kararmış bir haldeydi. Gözleri fıldır fıldır dönüyordu. Sanki binlerce vahşi hayvan görmüş gibi bir hal içindeydi. Ter içindeydi. Ailesinin ise dinle hiçbir ilgisi yoktu. Sonradan öğreniyorum tabii ki bunları. İçlerinde Kur'an okumayı bilen kimse yokmuş! Oturup Yasin Suresini okumaya başladım. Adam sesimi duymaya başlayınca gözleri normale döndü ve derin bir uykuya daldı. Okuduğum hiçbir ayeti anlamıyordu. Ama Kur'an'ın sesi bile adama yetti, kendine getirdi. Oradan kalkarken ailesine, "Sizin bir dininiz yok mu, hiç mi merak etmediniz, bir Fatiha'yı bile bilmiyor musunuz?" diye sitem ettim. Daha sonra ilgilendim o hastayla. Gömülmesine kadar aileye ve cenazeye sahip çıktım. Bu nedenle de, 'Anlamını bilmiyorsan okuma! Okumanın bir faydası olmaz' yorumlarına katılmıyorum. Elbette anlamını, tefsirini okuyalım. Bunun faydası tartışılmaz bile. Ama Kur'an-ı Kerim'in lafzı ve Arapça okunuşu kendi başına berekettir, rahmettir, hidayettir. Okunmalıdır.
"O SADAKA MALLARINI ÇIKARIN!"
Yaşı 63'tür. 20 sene içinde yeryüzündeki en büyük inkılâbı başarmıştır. Artık yorgundur. Çok özlediği Rabbine doğru yol alacaktır. Medine'deki odasındadır. Bir ara gözlerini açar. Mübarek başı Hz. Aişe'nin dizindedir. Hz. Aişe'ye sorar: "Evdeki emanet paraları ne yaptınız?" Hz. Aişe, "Seninle meşgulüz, ey Allah'ın elçisi! Hemen gönderirim" der. Peygamberimiz (sav) gözlerini yumar ve yüksek ateşin etkisiyle kendinden geçer. Hz. Aişe o telaştan paraları çıkarmaz, dağıtmaz. Biraz sonra Efendimiz (sav) gözlerini yeniden açar; "Aişe, ne yaptın o paraları?" diye sorar. Hz. Aişe'nin cevabı yine aynıdır. "Telaştan dağıtamadım." Hz. Peygamber (sav) sesini yükseltir: "Ben sana bu emanet paraları çıkar demedim mi? Rabbimin huzuruna, evimde emanet para varken gitmek istemiyorum. "Hz. Aişe telaşla paraları emanet eder ve fakirlere dağıtın der. Biraz sonra Peygamberimiz (sav) mübarek gözlerini açar. "Ne yaptın Aişe?" diye sorar. Hz. Aişe: "Vallahi dağıttım" cevabını verir. İşte o an gözlerinin içi güler; "Rabbimin huzuruna emanet parayla gitmeyeceğim" der. Bu sizin Peygamberiniz. Emanet para için bu kadar hassas. Bu denli dikkat çekici. Ya siz... Emaneti yerine getirebildiniz mi?
ZEYNEL ABİDİN'İN DUâSI
Rabbim! Günahlarım dilimi lâl etti, konuşamıyorum; zira elimde hiçbir gerekçe yoktur. Ben (günah) musibetimin esiri, amellerimin rehinesi, günahlarımın müdavimi, hedefimin şaşkınıyım. Kendimi sana karşı cüretkârca davranan, tehditlerini küçümseyen bedbahtlar yerine koydum Aman Allah'ım! Hangi cesaretle sana karşı cüretkârlık yaptım, kendimi hangi kuruntularla aldattım? Efendim! Ayak tökezlemelerime ve yüz üstü düşmelerime acı. Cehaletime hilminle, kötülüğüme iyiliğinle mukabele et. Ben günahımı ikrar, hatalarımı itiraf ediyorum, kendimi sana teslim ediyorum.
SORU-CEVAP
1- Boya fabrikasında çalışıyoruz. İş elbisesiyle namaz kılabilir miyiz?
Kan, idrar, şarap, dışkı ve benzeri necaset olmadıkça elbisenize değmiş veya dökülmüş olan maddeler namaz kılmanıza engel değildir. Badana, boya, madeni yağlar, pas ve kir namaza engel değildir.
2- Namazlarda 'tadil-i erkân' farzdır diye bir şey duydum. Açıklar mısınız?
'Tadil-i erkân' demek namazlardaki secde, kıyam, rükû, itidal gibi rükünleri yerli yerinde ve düzenli yapmak demektir. Mesela: Rükûdan doğrulduktan sonra bir süre ayakta bekleme (kavme) gibi durumlar tadil-i erkândan sayılır. Buna dikkat etmeden namaz kılan, namazdan hırsızlık yapana benzetilir. Üç mezhebe göre (Maliki-Şafii- Hanbelî) farzdır. Hanefilere göre ise vaciptir.
3- Bazen içimden kötü duygular geçiyor. Bundan sorumlu olur muyum?
Kötü şeyleri düşünmek insanın kalbinde manevi siyah lekeler oluşturur. Bir müddet sonra da insanın içindeki sakınma duygularını yok edebilir. Bu nedenle de kötü duyguları bastırmak en doğru çözümdür. Kendinizi hayırlı ve güzel işlerle meşgul ediniz. Ancak sadece düşünmekle, düşüncenizi eyleme geçirmedikçe günaha girmezsiniz. Ama zıddını yaparsanız, yani iyi işler yapmayı diler de yapamazsanız sevaba girersiniz. Sadece düşünmekle bile sevap kazanırsınız.