24 Ağustos'ta başlayan Fırat Kalkanı Harekâtı dördüncü ayına girdi. Her şeyden önce askeri bir güçle sahada olmak Türkiye'yi daha fazla dikkate alınması gereken bir aktör durumuna taşıdı. Bu süre zarfında operasyonun spesifik hedefleri açısından bakıldığında oldukça başarılı bir şekilde devam ettiğini ifade etmek mümkün. Türkiye için önemli bir tehdit unsuruna dönüşen DEAŞ sınırdan temizlendi. Kasım başında TSK'nın yayınladığı haritaya göre Kilis'ten 27 km, Elbeyli'den 19 km, Çobanbey'den ise 9 km kadar içeri girildi. Şimdiye kadar DEAŞ'tan temizlenen alan yaklaşık 1.500 kilometre kare. Bu operasyon sonucunda güvenli bir bölgeye dönüşen ve yeniden inşa edilen Cerablus ve civarı Suriye krizinin çözümünde bir model olarak ön plana çıkmaya başladı. Bugün Halep'teki katliamlarla yüz yüze kalan siviller Halep'in doğusundan insani koridor açılmasına yönelik çağrılar yapıyor. Dolayısıyla Cerablus ve civarı, Halep'ten kaçan mülteciler için de potansiyel bir sığınak. Ayrıca PYD'nin Türkiye sınır hattı boyunca ilan ettiği kantonların birleşmesinin önüne de geçilmiş oldu. Yeni hedef oldukça kritik öneme sahip el-Bab ve öncü kuvvetler yeni hedef olarak belirlenen el-Bab'a ulaşmak üzere. Türkiye el-Bab'a yaklaştıkça tedirginliği artan iki unsur var:
Birincisi, el-Bab'dan sonra yeni hedef olarak belirlenecek Menbiç'te bulunan ve Türkiye'nin ısrarlarına rağmen buradan çekilmeyen PYD/ YPG güçleri. Geçtiğimiz hafta YPG'nin Menbiç'ten çekildiğine dair haberler yayıldı. Ancak bu konuda ihtiyatlı davranmak gerekir. YPG'nin çekilmesi kadar önemli olan şey Türkiye destekli muhaliflerin burada kontrolü sağlamış olmalarıdır.
El-Bab'ın kontrol altına alınması ikinci olarak Esed rejimi açısından tedirginlik yaratmakta. Muhalifler, el- Bab'ı kontrol etmeleri durumunda, Halep'in doğusundan ve kuzeyinden kuşatmayı kırmak için önemli bir koz elde etmiş olacaklar.
Bu durumun farkında olan rejim bir yandan el-Bab'ın güneyine yığınak yaparak muhaliflerin daha fazla ilerlemelerinin önüne geçmesini önlemeye dönük hazırlıklar yapıyor. Öte yandan Halep'i bir an önce düşürmek için yoğun operasyonlar gerçekleştiriyor. Hastane ve okulları bombalayarak sivil katliamları bir yıldırma stratejisi olarak kullanıyor.
Türkiye ne yapmalı?
Esed rejiminin perşembe sabahı Türk askerine karşı gerçekleştirdiği hava saldırısı da bu bağlamda okunabilir. Türkiye'nin kendine yönelik tehditleri bertaraf etmek amacıyla kendi sınırları dışında askeri bir operasyon gerçekleştiriyor olması bu tarz riskleri barındırıyor olsa da böylesi bir saldırı el- Bab kontrol altına alındıktan sonra beklenmekteydi. Konuşulan senaryo el-Bab'ın ele geçirilmesi sonucunda rejimle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin doğrudan karşı karşıya gelmesiydi. Ancak rejim beklenenden erken davranarak Türk askerine saldırdı. Bu saldırıyı Esed rejiminin kendi inisiyatifiyle ve Rusya'dan habersiz şekilde mi yoksa Rusya'nın bilgisi dahilinde mi gerçekleştirdiği konusunda açık bilgiler yok. Her iki ihtimal de mümkün. Sonuçta Esed'in de hâlâ bu çapta bir girişimde bulunabilecek bir kapasitesi mevcut ve tam da Türkiye ile Rusya'nın önemli ölçüde mutabakata vardığı bir dönemde böylesi bir kalkışma gerçekleştirmiş olması muhtemel. Eğer durum buysa burada böylesi bir saldırının yeniden gerçekleşmemesi için Rusya'nın gerekli önlemleri alması gerekiyor. Rusya'nın bilgisi dahilinde gerçekleştirmiş olması da muhtemel çünkü TSK destekli muhaliflerin el-Bab'ı, Rusya destekli Esed rejiminin Halep'i kimin daha önce kontrol edeceği oldukça kritik bir mesele ve bu anlamda kıyasıya bir yarış söz konusu. Bu durumda da beklenen şey Rusya'nın varılan mutabakat çerçevesinde hareket ederek bu tür adımlardan kaçınması ve bu saldırıları engellemesi.
Saldırı gerçekleşir gerçekleşmez konuşulan şey Türkiye'nin nasıl bir karşılık vereceği meselesi oldu. Türkiye'nin bu saldırı karşısında odaklanması gereken şey öncelikle böylesi bir saldırının bir daha gerçekleşmemesini temin etmek. Bunu da hem sahada daha fazla önlem alarak hem de Rusya'nın Esed üzerindeki etkisini harekete geçirerek temin edebilir. Daha geniş çerçevede ise Fırat Kalkanı Harekâtı'nın hedeflerinden sapmamak. El-Bab ve Menbiç'te tam anlamıyla kontrol sağlamak da operasyonun en yakın vadeli hedefleri olarak önümüzde duruyor. Nitekim bu saldırının amacı da Türkiye'yi Esed rejimi ile karşılıklı küçük çaplı saldırılarla ucu açık bir sürece itmek. Böylesi bir senaryo ise Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmayacak, aksine üç aydır elde ettiği kazanımları da tehlikeye atacaktır. Bu riskleri doğuracak hamleler yerine Türkiye öncelikle el-Bab ve Menbiç'e ve sonrasında atacağı adımlara odaklanmalı.