1 PKK'nın şehirlerde başlattığı 1 çatışmaları HDP nasıl gördü?
7 Haziran seçimleri sürecinde HDP Eşbaşkanı Demirtaş PKK'ya silahı ancak HDP'nin bıraktırabileceğini söylerken, Kandil'in çatışmaları tekrar başlatmasının ardından PKK'nın belirlediği, çerçevesini oluşturduğu siyaseti uygulayan bir aparat vazifesi gördü. Bu süreçte PKK'nın eylemlerini meşrulaştırmaya çalıştı. HDP yöneticileri Washington, Moskova, Brüksel gibi Batı başkentlerine giderek PKK ve PYD'ye uluslararası destek talebinde bulundu. Bununla da kalmadı, PKK'nın canlı bomba eylemlerini bile eleştiremedi. Hatta bazı milletvekilleri canlı bombanın ailesinin taziye çadırına giderek destek verdi. En nihayetinde bölge halkının değil, PKK'nın çıkarlarını savundu.
2 Bu bağlamda HDP ve PKK'ya yönelik Altan Tan'ın eleştirileri ne anlama geliyor?
İlk defa HDP içerisinden birisi, PKK'nın şehirlerde gerçekleştirdiği bombalı saldırıları "terör eylemi" olarak değerlendirdi. Açıkça PKK'nın bölgede çatışmaları başlatması ve şehirlerde kazdığı hendek siyasetinin yanlış olduğunu dile getirdi. Tan'ın söylediklerinde ikinci önemli husus, uluslararası siyasette Türkiye ile kavgası olanların, Tayyip Erdoğan'ı iktidardan düşürmek isteyenlerin, Erdoğan'ı istemeyen beyaz Türklerin, sol sosyalist marjinal grupların ve ABD, Rusya, Almanya gibi ülkelerin siyasi kavgalarını "Kürtlere yaptırdığı" ve "Kürtleri bir kiralık katil gibi" kullandığının yine ilk kez bu açıklıkta ifade edilmesiydi. Üçüncü önemli nokta, HDP'nin muhafazakar dindar Kürt toplumunu temsil etmekten uzak olduğu ve HDP'nin sol, sosyalist çevrelerin tahakkümünde olduğu tespitiydi. Burada önemli olan husus, Altan Tan'ın eleştirilerinin arkasında durarak kendi cephesini genişletip genişletemeyeceği meselesidir.
3 Altan Tan'ın açıklamaları üzerinden bakıldığında HDP'nin bölünmesi ya da yeni bir siyasi oluşum mümkün mü?
PKK ve HDP bileşenleri, bölgede kendi kontrolleri dışında siyasi ve toplumsal bir hareketin çıkmasını engellemek için bugüne kadar iki farklı siyaset izlediler. Bunlardan biri, baskı ve tehditle kendilerine muhalif olabilecek siyasi partileri, kişileri ve örgütlü yapıları yıldırma ve pasifize etme politikasıydı. Kendilerine yönelik eleştiri getiren Kürt aydınlarına karşı kampanya halinde belirli söylemleri dolaşıma sokarak bu kişileri itibarsızlaştırmaya ve değersizleştirmeye çalıştılar. İzledikleri diğer siyaset ise, bölgede ağırlığı olabilecek örgütlü yapıları ve önemli aileleri farklı oluşumlar altında organize ederek, kendi kontrolleri altında tutmak. PKK-HDP ve bileşenlerinin tarihinde kendilerine rakip olabilecek yapıları tasfiye geleneği önemli bir yer tutar. Daha ilk kurulduğu dönemlerde,12 Eylül öncesi Kürtlerin içerisinden çıkmış ne kadar sol örgüt varsa hepsini tehdit, baskı gibi yöntemlerle bertaraf etti. Sonraki süreçlerde, riyakar bir siyasetle demokrasi kelimesini ağızlarından düşürmeseler de Kürtleri bile "AKP Kürtleri" ve "halkımız" diye ikiye ayırdılar. Nihayetinde de Kürt siyasetinin çoğullaşmasını engellemek için tüm çabaları gösterdiler. Diğer taraftan HDP içinden bir grubun ayrılarak yeni bir parti kurma süreci zor olsa da imkansız değil. Özellikle son dönemde PKK'nın gittikçe sadece bölgede değil büyük şehirlerde de canlı bomba saldırıları ile DAİŞ'leşmesi, HDP'nin tüm yapılanmasıyla PKK'nın eylemlerini meşrulaştırması bölge halkında gittikçe HDP'ye karşı bir mesafe oluşmuştur. Bölge halkının çoğu 7 Haziran'dan sonra HDP'nin kendilerini selamete ulaştıracak bir parti olmadığını görmeye başladılar. Dolayısıyla HDP'li radikal sol siyasetçilere karşı HDP'nin muhafazakar tabanında oluşan tepkiler yeni bir siyasi oluşumu tetikleyebilir.
4 Dokunulmazlıkların kaldırıldığı durumda HDP bundan sonra nasıl bir siyaset izleyecek?
HDP, dokunulmazlık meselesini son dönemde kendi tabanından gelen eleştirileri ve öfkeyi bertaraf etmek için kullanacak. Milletvekillerinin yargılanmasını ve yargının vereceği muhtemel tutuklama süreçlerini bir şova çevirecek. Mağduriyet oluşturarak tabanıyla oluşan mesafenin yok edilmesi ve HDP içinde yaşanan çatlak ve tartışmaları perdelemek için bu süreç bir fırsata dönüştürülmeye çalışılacak. Özellikle Türkiye'de iktidar ve AK Parti karşıtı çevreleri, gazetecileri ve akademisyenleri harekete geçirerek mağduriyet psikolojisini sürekli hale getirmeye yönelecek. Diğer taraftan uluslararası çevrelerde bu mağduriyet söylemini dolaşıma sokarak, iktidar aleyhine bir kampanyanın oluşması için çabalayacak. Ancak PKK'nın saldırılarına devam ettiği sürece HDP'nin bu çabaları fazla yankı uyandırmayacaktır. Devlet sahada bu kadar şehit verirken, HDP'nin PKK'ya açık destek veren unsurlarının cezalandırılmaması da özellikle güvenlik bürokrasisi içinde bir huzursuzluğa yol açacaktır. Güvenlik bürokrasisi bölgede PKK ile mücadele ederken, halka karşı titiz bir yaklaşım sergilediği için, PKK planladığı amaca ulaşamadı. Benzer bir titizlik muhtemel bir yargılama ve tutuklama süreçlerinde de takip edilmesi halinde, HDP buradan devşireceği mağduriyet söylemini etkili hale getiremeyecektir.