Zaman gazetesine kayyum atanmasının ardından Gülen cemaatine mensup kesimlerin demokrasi ve özgürlük anlayışları zirve yapmış durumda. Basın özgürlüğünün evrensel değerlerinden tutun da liberal ekonominin ve hür teşebbüsün ne demek olduğuna yönelik ezberlenmiş, birbirinin tekrarı olan cümleler kopyalanarak ve ikiye katlanarak dolaşıma sokulmakta. Oysa Gülen cemaatinin demokrasi ve özgürlük anlayışı, diğer alanlardaki paralel yapılanmasına benzer bir mahiyet arz etmekte ve bir illüzyondan ibaret. Cemaat, nasıl ki kendi çıkarları için devletin içinde paralel bir yapılanmaya gittiyse, özgürlük ve demokrasi vurgusunda da sadece Gülen hareketinin bekasına yönelik paralel bir demokrasi ve özgürlük anlayışı geliştirmiş durumda.
Bu durum bariz olarak, Cemaat medyası ve elitlerinin geçmiş ve mevcut konjonktürdeki demokrasi ve özgürlüklerle ilgili söylem ve eylemlerine bakılarak anlaşılabilir. Bugüne bakıldığında, bir taraftan basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve bireysel haklar gibi konularda kendi özgürlüklerinin kısıtlandığını söylerlerken; diğer taraftan kendilerine destek vermeyen ya da Gülen cemaatini eleştiren çevreleri sosyal medya üzerinden tehdit etmeye ve ötekileştirmeye devam etmektedirler.
Takiyyeciliğin iflası
Geçmişe yönelik bir okuma yapıldığında, Gülen cemaatiyle ilgili 'büyünün bozulması'yla birlikte, söz konusu hareketin, demokrasi, basın özgürlüğü, bireysel hak ve özgürlüklerle ilgili 'tedbirci' ve 'takiyeci' anlayışlarıyla ilgili birçok analiz yapıldı. Ama her defasında, Cemaat mensupları, siyasal iktidarla orantısız mücadele eden Cemaatin geçmiş günahlarının sorun edilmemesi gerektiğine yönelik çeşitli savunmalar geliştirdi. Ahmet Şık, Hanefi Avcı ve Nedim Şener'in, daha baskı aşamasında olan ve Gülen cemaatini eleştiren kitaplarından dolayı, tutuklanmalarının Cemaat medyasında iştiyakla ve hiç şüpheye mahal vermeyecek şekilde nasıl savunulduğu kendilerine hatırlatıldığında bunu duymazdan geldiler.
Geçmiş sorgulanmayacaksa o zaman mevcut duruma bakarak, Gülen Cemaati mensuplarının demokrasi ve özgürlük algıları ile ilgili ilk söylenmesi gereken husus, hala bu değerleri savunur gibi gözüküp araçsallaştırdığıdır. Mevcut siyasal iktidar ve Tayyip Erdoğan karşıtlığına eklemlenerek, söz konusu birikmiş enerjiden faydalanmanın yolu olarak, Cemaat bu kavramları içerde ve uluslararası mecralarda kullanmaktadırlar. Geçmişte 'hoşgörü' kavramı etrafında oluşturduğu imaja benzer olarak bugün de 'demokrasi ve özgürlük' söylemlerini dolaşımda tutmaktadır.
Şer siyaseti
İkinci söylenmesi gereken, birçok konuda, taktiksel, birbirine tezat, sahicilikten uzak ve inandırıcılığı olmayan söylem ve davranışları, demokrasi ve özgürlük vurgusunun da ilkelerden uzak ve konjonktürel olduğunun anlaşılması için yeterince açıklayıcıdır. Gülen cemaati yöneticilerinin, geçmişte siyaseti yıllarca şer olarak ezberlettiği neferlerine iktidar mücadelesi yaptırması ve Milliyetçi Kürt siyasetine karşı konumlandırdığı elitlerine ve tabanına, sonradan HDP için oy verme ve toplama görevi vermesi bu hususu örneklendirmesi için yeterlidir.
Gülen hareketinin kapalı formunun daha iyi anlaşılması için, söz konusu tutarsız ve ilkeden uzak ve pragmatik yaklaşımları, en azından toplumun farklı kesimlerine bir imkan sunmaktadır.