Ukrayna krizi, 2013 sonlarında Rus yanlısı Viktor Yanukoviç yönetimine karşı Ukrayna'nın Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşmesi yönünde taleplerde bulunmak amacıyla Kiev Meydanı'nda yapılan gösteriler ile birlikte ortaya çıktı. Yanukoviç AB ile imzalanan ortaklık antlaşmasının uygulanması hazırlıklarını durdurunca Batılı devletlerin de teşvikiyle Kasım 2013'te Batı yanlısı kesimler tarafından kitlesel gösteriler yapılmaya başlandı. Gösterilerin sonunda Yanukoviç ülkeden kaçmak zorunda kaldı ve hükümet düştü.
Daha çok ülkenin doğusunda ve güneyinde yaşayan Yanukoviç destekçilerinin de Ukrayna'daki gelişmelere tepki göstermek amacıyla gösteriler yapmaya başlamasından sonra ülkede büyük bir kriz patlak verdi. Gösteriler kısa sürede taraflar arasında sıcak bir çatışmaya ve ülkedeki muhalefet ise Rusya yanlısı isyancılara dönüştü. Rus ordusunun ve özel kuvvetlerinin müdahalesi ve desteği ile Mart 2014'te Rus yanlıları doğudaki Donetsk ve Luhansk bölgelerini işgal etti ve bu bölgelerin bağımsızlığı ilan etti. Bunun yanında Rusya ülkenin güneyinde bulunan özerk bölge Kırım'ı da ilhak etti.
Batılı devletlerin teşvikiyle Rusya yanlısı bir siyasetçiye karşı başlatılan gösteriler ülkenin bölünmesiyle neticelendi. Diğer bir deyişle, iç siyasette yaşanan gelişmeler kısa sürede Rusya'ya karşı Batılı devletlerin doğrudan veya dolaylı olarak müdahil olduğu bölgesel ve küresel bir krize evrildi. Rusya'nın, Batılı devletlerin Ukrayna'da etkin olma çabalarına karşı sert bir tavır takınması üzerine ülkede Moskova lehine yeni bir statüko oluştu.
Biden'ın yönetime gelmesinden sonra ABD ile NATO'nun izlediği Rusya karşıtı siyaset sonrasında Ukrayna'nın işgal altındaki topraklarının kurtarılması gündeme geldi ve Ukrayna krizi yeniden patlak verdi. ABD, 2008 Gürcistan ve 2014 Ukrayna'da Rusya'ya karşı yaşadığı kayıpların rövanşını almak, baskı uygulayarak Rusya'yı Çin'den uzaklaştırmak ve belki de Rusya'yı Ukrayna'da bir bataklığa çekip bölgesel ve küresel etkinliğini azaltmak amacıyla yeniden Rusya'yı hedef tahtasına oturtması mevcut krizin temel nedenleri arasında görülebilir. Ukrayna da, Azerbaycan'ın Ermenistan işgali altındaki topraklarını özgürleştirdiği bir konjonktürde Batı'nın bu Rusya karşıtı siyasetinden yararlanarak toprak bütünlüğünü sağlamak istemektedir.
Rusya'ya askeri olarak karşılık verecek durumda bulunmayan ABD ve diğer Batılı devletlerin Ukrayna ile ilgili Moskova'ya geri adım attırma ihtimali düşüktür. Her şey bir tarafa Ukrayna bir NATO üyesi olmadığından bir askeri çatışma durumunda bu ülkenin Rusya'ya karşı savunulması çok güç olacaktır. Ukrayna'nın doğu bölgelerine asker göndermesi durumunda bölgeye büyük bir askeri yığınak yapan Rusya'nın cevaben bölgeyi işgal etme ihtimali çok yüksektir.
Bu nedenle öyle görünüyor ki Ukrayna sorununun askeri bir çözümü yoktur. Çünkü 2008'de Gürcistan'ın, 2014'te Ukrayna'nın ve 2020'de Ermenistan'ın Batı'dan beklediği askeri destek büyük ihtimalle bugün yine Ukrayna'ya gelmeyecektir. Böyle olunca Batılı devletlerin tepkisi de sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla diplomatik yöntemlere ağırlık verecek olan Batılı devletler Rusya'ya farklı ve belki daha ağır ekonomik yaptırımlar devreye sokacaklardır. Rusya'nın bankaları başta olmak üzere ekonomik aktörlerine yönelik ambargoları ağırlaştıracaklardır.
Ülkelerini yeniden bir küresel güç merkezi yapmaya çalışan Rus yetkililer –özellikle ülkedeki Avrasyacı kesim için– Ukrayna'sız bir Rusya düşünülemez. Gelecekte Ukrayna'nın Batı ittifakının bir parçası olması durumunda Rusya, ülkeyi kendisi için tehdit oluşturmayacak bir duruma düşürmek için tedbirler alacaktır. Ukrayna'nın Karadeniz'deki kıyılarını azaltması ve Azak Denizi'ne hakim olması bu stratejinin yalnızca bir parçası olacaktır.
Rusya ile çok ciddi bir güç asimetrisi bulunduğundan dolayı Ukrayna'nın Batılı devletlerle ilişkilerini geliştirmenin dışında pek bir alternatifi yoktur. Ancak Ukraynalı yetkililer Batılı devletlerin imkanlarının sınırlı olduğunu, daha da kötüsü gerektiğinde Ukrayna'yı kendi menfaatleri doğrultusunda Rusya ile müzakere masasına koyacaklarını unutmadan siyaset yapmak zorundadır. Rusya'dan tehdit algılayan diğer bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye öncelik vermesi gereken Ukrayna bir süre daha Rusya ile Batılı devletler arasında kalmaya ve uluslararası siyasetin gündemi devam edecek gibi. Ukrayna'nın iddialarında haklı olması ona bir diplomatik üstünlük sağlayabilir ancak maalesef güç politikasının hakim olduğu günümüzde sorunlarının üstesinden gelmesine yeterli olmaz.