Muammer Kaddafi'nin uluslararası koalisyon saldırıları sonrası öldürülmesiyle birlikte Libya iç karışıklıklar ve çalkantılı süreçlere sahne oldu. Libya krizinin sonlandırılması adına başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere birçok uluslararası kurumun siyasal çözüm çabası sekteye uğratıldı. Bu anlamda birçok aktörün Libya'da kaosu derinleştirdiği ve şiddetten fayda sağladığı görülmektedir. Afrika Boynuzu, Yemen, Suriye gibi Ortadoğu'nun birçok noktasında kaosa sebebiyet veren ve şiddeti derinleştiren aktörlerin başında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gelmektedir. Bu çerçevede BAE'nin darbeci Halife Hafter desteği üzerinden Libya'daki insani krizin ve yıkımın baş müsebbiblerinden olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim BAE'nin Libya'da kullandığı Çin yapımı insansız hava araçlarla (drone) birçok sivili öldürdüğü ve ülkenin altyapısına ciddi hasar bıraktığı birçok uluslararası örgüt tarafından raporlanmıştır. Bununla birlikte Libya'daki iç savaşın devam etmesine ve insani krizin derinleşmesine sebep olan BAE dışında birçok aktör bulunmaktadır. Bunların başında ABD, Çin, Rusya, İtalya, Fransa ve İsveç gibi ülkeler gelmektedir. Mezkur aktörler Libya'daki karışıklık halini çıkarları uğruna kullanmaktadır. Bu anlamda birçok ulusal ve uluslararası şirket BAE ve desteklediği milislere silah tedarik ederek Libya'daki yıkımın paydaşı olmaktadır. Ayrıca NATO, Avrupa Birliği (AB) ve BM gibi yapısal ve işlevsel soruları olan birçok uluslararası örgüt ve uluslararası camia/kamuoyu krizin sonlandırılması, Hafter gibi gayri meşru aktörlerin zayıflatılması ve Esed rejimi gibi zalim rejimlerin iktidardan uzaklaştırılması noktasında sınıfta kalmaktadır.
Silah tedarikçileri
BAE'nin Libya'daki yıkıcı siyasetinin en büyük paydaşlarından birisi Amerika Birleşik Devletleri'dir. Bu anlamda ABD'nin Kuzey Afrika ve Ortadoğu'ya dair Obama döneminde başlayan ve Trump döneminde farklı saiklerle olsa büyük ölçüde aynı doğrultuda ilerleyen sorumluluğu müttefiklerine paslama ve maliyetlerden kurtulma/azaltma üzerine inşa edilen yeni politikası BAE'nin önünü açmıştır. Dolayısıyla BAE'nin Libya yıkımı büyük ölçüde Washington'ın strateji değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte BAE'nin yıkıcı siyasetini sürdürmesini sağlayan bir unsur da ABD'nin Libya siyasetindeki ikircikli tavrıdır. ABD her ne kadar Libya'daki tek meşru aktör olan Serrac hükümetini destekliyor olsa da Başkan Trump'ın Hafter'i öven ifadelerde bulunması Washington'ın Libya krizindeki ikircikli tavrını ortaya koymaktadır. Bu anlamda Muhammed bin Zayid ve darbeci Sisi ile görüşen Trump, Hafter ile telefon görüşmesi yaptıktan sonra Trablus'a saldırısını desteklediği iddia edilmiştir.Ayrıca ABD'nin Libya'da Rusya'nın artan rolüne odaklanması Abu Dabi'nin önünü açmaktadır. Son olarak ABD'nin BAE'nin en önemli silah tedarikçisi olması da Abu Dabi'nin Libya yıkımını kolaylaştırmaktadır. Nitekim BAE'nin silah kapasitesinin yaklaşık %60-65'i ABD'li şirketler tarafından tedarik edilmektedir. Sonuç olarak ABD BAE'nin Libya'daki yıkıcı siyasetinin önemli destekçilerinden birisidir.
BAE'nin Libya'daki yıkıcı siyasetinin bir diğer paydaşı ise Fransa'dır. Bu anlamda 2015'ten bu yana açık bir şekilde Hafter'e askeri destek sağlayan Fransa liberal değerlerine aykırı hareket etmektedir. Nitekim Fransa resmi söylem bazında Serrac hükümetini desteklemektedir. Buna rağmen BAE'nin en önemli silah tedarikçilerinden olan Fransa ile BAE birçok alanda işbirliği yapmaktadır. Macron'un 2017'de tekrar cumhurbaşkanlığı seçilmesinde bin Zayid'in lobi faaliyetlerinin de katkısı olduğu düşünüldüğünde Fransa-BAE ikilisinin Libya krizinde ortak hareket ettiği söylenebilir. Nitekim Fransa'nın BAE ve Hafter'e sağladığı askeri destek sonrası Hafter milisleri ülkenin doğusunu ve petrol altyapısı güçlü olan noktalarını ele geçirmişti. Öte yandan Fransa'nın Hafter'e yönelik siyasal alanda da desteği bulunmaktadır. Bu anlamda Fransa Fas'ın Suheyrat şehrinde yapılan anlaşma ile Libya'nın tek meşru aktörü olan Serrac hükümetine karşı Hafter'i de meşru gösterme çabasındadır. Nitekim Fransa 2017'de Serrac hükümeti ile Hafter arasında yapılan görüşmelere ev sahipliği yapmıştır. Bu görüşmelerde Libya'nın mezkur aktörler arasında paylaşılması ve Hafter'in meşru bir aktör olarak uluslararası topluma sunulması planlanmıştır. Bu plana İtalya gibi Libya'da diktatörlüğün yeniden inşa edilmesinden kaygı duyan aktörler dahi sıcak baksa da Fransa gibi aktörlerin siyasal çözümden uzak duran Hafter ve BAE'ye desteğinin sürmesi Libya'daki krizin sürmesine neden olmuştur.
BAE'ye silah tedarik ederek Libya'daki yıkıma ortak olan diğer aktörlerin başında Rusya gelmektedir. Moskova yönetimi Arap ayaklanmalarıyla birlikte saldırganlaşan BAE'ye Pantsir hava savunma sistemi, 1000 adet SA-19 tipi füze gibi birçok askeri mühimmat tedarik etmektedir. Ayrıca 2017 IDEX silah fuarında iki ülke arasında yaklaşık 800 milyon dolarlık anlaşma sağlanmıştır. Bu anlamda Rusya BAE'nin dolayısıyla Hafter'in en önemli silah tedarikçisi olmuştur. ABD, Fransa ve Rusya'nın dışında BAE'nin Libya'daki yıkımına Çin, İtalya, Hollanda, İspanya, Almanya, İngiltere, Finlandiya ve İsveç de ortak olmaktadır. Bu anlamda son on yıllık zaman diliminde BAE'ye yaklaşık olarak ABD 8 milyar, Fransa 3 milyar, Rusya 1.5 milyar, İtalya 700 milyon ve İsveç 500 milyon dolar silah satışı gerçekleştirmiştir. BAE küresel aktörlerin sağladığı bu destekle Yemen, Afrika Boynuzu, Suriye, Libya gibi bölgelerde istikrarsızlığı ve kaosu derinleştirmektedir.
Uluslararası toplum
BAE'nin Libya'daki yıkıcı siyasetinin sürmesini kolaylaştıran bir diğer unsur ise uluslararası toplumun krizin sonlandırılmasına dair henüz siyasi ve askeri çözüm üretememiş olmasıdır. Bu anlamda ilk olarak Avrupa'nın Libya savaşının sonlandırılması için yürüttüğü diplomasinin başarısız olduğu söylenebilir. Almanya'nın ev sahipliği yaptığı Berlin konferansında Libya'daki savaşan tarafların krizin sonlandırılması yönünde ortak görüş bildirmesine rağmen bu girişimin sahada başarısızlıkla sonuçlanması, Fransa ve İtalya'nın ekonomik ve güvenlik çıkarlarına odaklanması gibi nedenler Avrupa Birliği içinde Libya krizine yönelik ortak karar alınamadığını göstermektedir. Bu durum da BAE'nin Hafter'i destekleyerek Libya'daki yıkıcı siyasetinin sürmesine yol açmıştır. İkinci olarak BM'nin de BAE'nin yıkıcı siyasetini durdurmada başarısız olduğu görülmektedir. Bu anlamda BM Güvenlik Konseyi tarafından 2011'de alınan Libya'ya silah ambargosu kararı da korunamamıştır. Denetleme noktasında yetersiz kalan uluslararası toplumun önemli aktörleri BAE, Fransa, Ürdün, Çin, Rusya gibi ülkelerin darbeci Hafter'e silah tedarik etmesini durduramamıştır. Bu anlamda uluslararası toplumun Suriye-Yemen ve Libya örneklerindeki askeri ve siyasi çözüm üretememesi ve bu anlamdaki başarısızlığı uluslararası toplumun krizlere karşı yaklaşımının hukuksal ve insani olmadığını, daha çok çıkar odaklı olduğunu göstermektedir. Ayrıca BM'nin son yıllarda tartışılan yapısı da Libya'da BAE'nin yıkıcı siyasetine hizmet etmektedir. Bu anlamda Güvenlik Konseyi'nin Fransa, Rusya ve Çin gibi daimi üyeleri Hafter safında yer tutarken ABD'nin isteksiz tavrı krizin devam etmesine ve BAE'nin askeri yıkımını sürdürmesine olanak sağlamaktadır. Son olarak NATO'nun Libya'daki krizindeki isteksiz tavrı BAE'nin yıkıcı siyasetini kolaylaştırmaktadır. NATO'nun diplomatik çabanın ötesinde Serrac hükümetine askeri ve ekonomik bağlamında destek sağlaması Hafter ve BAE'nin yıkıcı siyasetini zayıflatabilir. Sonuç olarak Libya'daki iç savaşın ve insani krizin önemli müsebbiblerinden olan BAE gerek küresel aktörlerin sağladığı silah tedariği gerekse uluslararası toplumun önemli unsurlarının isteksiz ve yetersiz politikaları sayesinde yıkıcı siyasetini sürdürmektedir.