1- Türkiye neden hem Rusya ile hem de İsrail ile ilişkilerini yeniden güçlendirmek istedi, bozuk ilişkilerin Türkiye için maliyeti neydi?
Bu tür gerilimlerin kaçınılmaz maliyetleri olur. Bunlar ekonomik, siyasal ve diplomatik alanlarda olabilir.
Bu alanların her biri gerginlik yaşayan taraflar için çok can sıkıcı bir durumdur. Fakat güvenlik riskleri en tehlikelisidir. Özellikle Rusya ile yaşadığımız gerilim çerçevesinde ekonomik maliyetler sıkça dile getiriliyor.
Ticaretin kısıtlanması ve turizmin durması gibi konular ele alınıyor.
Evet bunlar önemlidir. Fakat devletlerin hesaplamalarında siyasi ve güvenlik riskleri kadar merkezi role sahip olamazlar. Suriye'deki iç savaş tıkandı. Tıkanma terör ve çekişme doğurdu. Türkiye'nin ortağı ABD terörle mücadelede ortaklık sorumluluklarını yerine getirmek yerine PYD'ye destek oldu. Türkiye şimdi buna bir cevap üretiyor.
Güvenlik politikaları çerçevesinde yeni alternatifler oluşturmaya gayret ediyor. Böylece hem istihbarat kabiliyetini hem manevra alanını hem de ortaklık cazibesini artırabilir.
2- Rusya ile ilişkilerin tarihine bakıldığında uçak krizinden önceki iyi ilişkilerin bir istisna olduğu görülüyor. Suriye ve hatta Kırım bu durumdayken ilişkilerin yeniden düzelmesi mümkün mü?
Aslında Rusya ve Türkiye tarih boyunca hiçbir zaman doğal müttefik olmamıştır. Aksine Türkiye ve Rusya birbirlerinin doğal rakibidir.
Kafkaslar, Karadeniz ve Balkanlar başlıca mücadele alanlarıdır. Bugün Suriye de bu alanlardan biri haline dönüştü. Tabii ki sık sık dile getirilen tarihi ve jeopolitik faktörler bu iki ülkenin birbirlerine bakışlarını ve ilişkilerini şekillendirmektedir. Fakat bu iki faktörden daha önemlisi uluslararası sistemdeki güç dağılımıdır.
Halihazırdaki uluslararası şartlar sıcak ilişkiler sürdürmek için uygun bir ortam oluşturmuyor. Suriye'deki iç savaş devam ettiği müddetçe yani bölgesel güç dengelerine ABD doğrudan müdahil olmadığı müddetçe bu iki ülke arasındaki ilişkiler pürüzlü olacaktır. ABD, Rusya'nın Suriye'ye girişine göz yumduğu günden bu yana iki ülke arasındaki gerilim otomatik olarak artarak Kasım 2015'teki uçak düşürme olayına kadar vardı. Bu artan gerilimin nedeni Obama tarzı beleşçiliktir.
Bu beleşçilik sürdükçe istikrarsızlık artar ve böyle bir ortamda Rusya ve Türkiye zaman zaman karşı karşıya gelebilir. Fakat bu ilişkiyi krizlerden uzak tutmak da mümkündür.
Eğer bu başarılabilirse, Türkiye'nin işbirliği için alternatiflerini artırması başta ABD olmak üzere diğer aktörlerin de Türkiye'ye karşı daha dikkatli ve duyarlı davranmasını sağlayacaktır.
3- İsrail ve özellikle de Rusya ile ilişkilerin düzelmesinin Suriye'ye yansıması nasıl olur?
Kısa ve orta vadede Suriye'de bir çözüm görünmüyor maalesef.
Suriye'de herhangi bir çözüm ABD, Rusya, Türkiye ve İran'ın ortak bir çözüme ikna olmasıyla olur. ABD başta tek başına hareket ederek Suriye'de çözüm üretebilirdi. Fakat Rusya girdikten sonra artık onu hesap dışı tutamaz. Rusya ise Suriye savaşını tek başına dönüştüremez ve dikkat edilecek olursa Halep'te kilitlenme yaşandı. Diğer taraftan hem Rusya hem de ABD Suriye'ye sınırı olan Türkiye'yi hesap dışı bırakamıyor.
Türkiye'ye rağmen bir çözüm de mümkün görünmüyor. İran ise sahada gerçekten çarpışan bir aktör olarak etkinliğe sahip. O da kolay kolay devre dışı bırakılamaz. İran ve Türkiye'nin devre dışı kalmasının tek yolu Rusya ve ABD'nin anlaşmasıdır.
Bu ise uzak bir ihtimaldir.
ABD, Rusya'nın Halep'ten öteye geçmesine müsaade etmek istemeyecektir.
Fakat Türkiye ve Rusya sorunlu oldukça ABD, Türkiye'nin önceliklerini göz ardı edebiliyor.
Rusya ile yapılan anlaşma artık ABD'nin elinden bu enstrümanı almak anlamına gelir. Yani Rusya ile Türkiye çok sıcak ve devamlı ilişki geliştirmese bile, ABD'nin kendi pozisyonunu yeniden değerlendirmesini sağlayabilir. Dahası Rusya ile Kuzey Suriye üzerine varılabilecek bir anlaşma Türkiye'nin her türlü terörle mücadelesinde hayati bir rol oynayacaktır. Türkiye'nin Rusya'ya Halep'i teklif etmesi bile ABD'nin PYD'ye olan desteğini kesmesi sonucunu doğuracaktır.
İlaveten İsrail ile varılan anlaşma bölgesel denklemler açısından Türkiye'nin alternatiflerini artırabileceği gibi istihbarat işbirliği sağlanabilmesi durumunda terörle mücadelesinde de katkı sunacaktır.
4- Atatürk Havalimanı'ndaki terör saldırısının ilişkileri düzeltme çabasının hemen ardından gelmesi bir rastlantı mı, yoksa bir bağlantı aranmalı mı?
Bu bir rastlantı değildir. Fakat bu ülkelerle yapılan anlaşmaların terör saldırılarını doğurduğunu söylemek de doğru olmaz. Aksine ülkemizin uzun süredir maruz kaldığı terör saldırıları bu yakınlaşmaları doğurmuştur denebilir. Yani Türkiye'nin Rusya ve İsrail ile olan yakınlaşması terörün kaynağı olan Suriye'de çözüm arayışının bir sonucudur. Terörle mücadele Suriye'den başlamalıdır. Bu nedenle Türkiye Suriye'de alternatiflerini artırmanın peşinde olduğu için bu yakınlaşmalar gerçekleşmektedir.
5- Türkiye "değerli yalnızlık" olarak formüle edilen ilkelere dayalı dış politikadan uzaklaşıyor mu?
Bunun bir dış politika ilkesi olduğunu söylemek mümkün değil. Bu kavram daha ziyade diğer devletlere yöneltilmiş bir eleştiriydi. Türkiye'nin demokratik dönüşüme verdiği desteği göstermek için kullanıldı. Aslında herkes yalnız. Herkes kendi başının çaresine bakmak durumunda. Bu yalnızlık hali Türkiye'ye has değil. Fakat diğerleri Suriye ile sınır komşusu değil. Bu nedenle Suriye'deki iç savaştan Türkiye kadar etkilenmiyorlar. İşbirliğine Türkiye kadar ihtiyaç hissetmediklerini düşünüyorlar. Yeni dönemde Türkiye'nin önceliği dönüşümünden ziyade güvenlik riskleridir. Bu yüzden alternatifleri artırmaya daha fazla özen gösterecektir.
6- Rusya ve İsrail adımlarından sonra Türkiye, Mısır ve Esed yönetimiyle de ilişki kurar mı?
Mısır ile bir yakınlaşma mümkündür ama Esed ile bir yakınlaşma gereksizdir. Bu zaman zaman dile getiriliyor ancak kimse Esed ile bir yakınlaşmanın somut getirisinin ne olabileceğini söylemiyor. Hepimiz biliyoruz ki Esed kendi başına gerçek bir aktör değildir. Sadece sembolik bir değeri vardır. Rusya ve İran gibi destekçilerinin Suriye'deki hareketlerini kolaylaştırdığı için tercih edilmektedir. Bu haliyle odaklanılması gereken adresler Rusya ve İran'dır. Bu ülkeler Esed'den daha kullanışlısını buldukları gün o aktörü destekleyecektir.
Bu nedenle etkin bir aktör olmayan Esed ile bir yakınlaşma stratejik anlamda bile gereksizdir. Aynı şekilde Mısır ile yaşanacak bir yakınlaşmanın da önemli katkısı olacağı düşünülemez. Mısır kısa ve orta vadede bağımsız bir aktör olmaktan uzak olduğu için bağımsız katkısının olması da beklenemez.