Çin'de başlayan ve 11 Mart'ta Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi (küresel salgın) olarak nitelendirilen koronavirüs (Covid-19) salgın sürecini Türkiye'nin her açıdan başarıyla yürüttüğü görülmektedir. Salgın henüz ülkemize ulaşmadan alınan önlemler ve ulaştıktan sonraki koruyucu ve tedavi edici tedbirler örnek alınacak niteliktedir. Sağlık Bakanlığının Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda bütün ülkede ve tüm kurumlarla birlikte koordineli bir şekilde yürüttüğü bu politikalar Türkiye'yi muadili ülkelerden olumlu olarak ayrıştırmıştır. Hatta Türkiye'den dört beş kat fazla milli gelire sahip Avrupa ülkelerinde sağlık sistemi çöküşlerine, medikal malzeme ve ilaç tedarik sıkıntılarına, hastanelerin ve yoğun bakım ünitelerinin kapasite sorunlarına, bakım evlerinde ölüme terk edilen yaşlılara ve salgının hızla kontrolden çıkışına şahit olduk. Sadece İtalya, Fransa, İspanya ve İngiltere gibi gelişmiş Batı ülkelerinde solunum cihazına ihtiyaç duyan hastalar arasında tercih yapıldığı ve bazı hastaların cihaz yetersizliğinden dolayı ölüme terk edildiği haberleri bile Türkiye'nin üstesinden geldiği tehlikenin büyüklüğünü ve mücadeledeki başarısını göstermeye yeterlidir.
Bu süreçte yeni siyasal sistemimizin sağladığı etkinlik ve hız sayesinde Cumhurbaşkanı'nın liderliğinde tüm devlet kurumlarının yeni döneme süratle adapte olduğunu ve salgına karşı hiçbir gecikmeye ve zafiyete izin verilmediğini gördük. Adalet Bakanlığı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu henüz salgının başlarında Bilim Kurulunun görüşleri doğrultusunda, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve STK'lar gibi paydaşlarıyla istişare içerisinde hızlı bir reaksiyon gösterdi. Acil ihtiyaç duyulan yasal ve idari düzenlemeler, ekonomik ve sosyal yaşamı etkileyecek yargısal tedbirler, büyük risk taşıyan kalabalık adliyeler ve cezaevleri konularında erkenden önlemler alındı.
Bu süreçte ülkemizde büyük yatırımlarla kurulan ve uzun yıllardır başarılı bir şekilde uygulanan dijital alt yapı yargı hizmetlerinde sürekliliği sağlamada önemli bir kolaylık sağlamıştır. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) avukatların ve vatandaşların yargı alanındaki işlemlerinin çok büyük bir kısmını adliyelere gitmeden yapmalarına imkan vermiştir. Ayrıca Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ve elektronik tebligat konularında yapılan düzenlemeler ve yatırımlar salgın riskine karşı alınan tedbirleri desteklemiştir. Acil veya tutuklu işler konusunda hem elektronik alt yapı kullanılmış hem de nöbetçi yargı mercileri belirlenmiştir. Türkiye geçmişte e-devlet uygulamalarına yaptığı yatırımların karşılığını bu dönemde almıştır.
Yargı ve hukuk alanında alınan tedbirlerle, salgınla mücadele yanında sosyal ve ekonomik yaşamın en az hasarla süreçten çıkması hedeflenmiştir. Kısa sürede çıkarılan bir yasa ile, yargıdaki tüm süreler durdurulmuş, duruşma ve müzakereler ertelenmiş, kısa çalışma ödeneği ve iş yeri kiraları gibi konularda düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca ilk defa İcra ve İflas Kanunu'nun 330. maddesi (fevkalade hallerde tatil) işletilmiş ve icra takipleri durdurulmuştur. Avukatlar, noterlikler ve adliye personeli ile ilgili gerekli tedbirler alınmış ve salgında büyük risk taşıyan cezaevlerini korumak amacıyla çok sayıda önlem hayata geçirilmiştir.
Erkenden alınan ve taviz verilmeden uygulanan tedbirler sayesinde salgınla mücadelede önemli mesafeler alındığı görülmüş ve 5 Mayıs tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından normalleşme takvimi açıklanmıştır. Yargıda Ramazan Bayramı sonrası başlayacak normalleşme ile duruşmalar ve durdurulan süreler 15 Haziran tarihinde yeniden başlayacak ve önemli oranda olağan çalışma düzenine geçilecektir. Ancak bu üç aylık sürenin ciddi bir iş yükü birikimine sebep olduğu ve 15 Haziran sonrası adliyelerde ve icra dairelerinde olağan dönemin üzerinde bir yoğunluğun olacağı anlaşılıyor. Bu sebeple UYAP sisteminin etkin kullanımına devam edilmesi, adliye personelinin elektronik olarak işlemlerin yapılmasını kolaylaştırması ve randevulu çalışılma gibi önlemlerin düşünülmesi gerekecektir. Özellikle büyük şehirlerdeki adliye binalarının büyüklüğü ve yoğunluğu büyük bir risk meydana getirmektedir.
Her ne kadar normalleşme takvimi açıklansa da, tamamen salgın öncesi döneme dönülemeyeceği ve sürecin tedbirli bir şekilde yürütüleceği görülüyor. Bu sebeple Adalet Bakanlığının şimdiden adliyelerde sosyal mesafe ve hijyen tedbirlerini içeren "yeni normale" uygun tedbirleri çalıştığı ve bu konuda tüm adliyeler için kılavuz hazırlığı yaptığı medyaya yansıdı. Yoğun sirkülasyonun olduğu adliyeler ve çok sayıda mahkumun bir arada yaşadığı cezaevlerinde bundan sonra da tedbirlerin üst düzeyde tutulması gerekecektir.