Geçtiğimiz Pazar yapılan yerel seçimlere ittifakların damga vurduğunu gördük. Siyasi partiler bazı şehirlerde içinde bulundukları ittifakın desteğiyle kendi oylarının çok üzerinde oya ulaştı ve adeta iki partili yapılan seçimlerde partilerin oyları birbirlerine çok yaklaştı. Yakın sonuçlar, büyük sayılara ulaşan geçersiz oylar ve birleştirme tutanaklarındaki maddi hatalar itirazları beraberinde getirdi. Böylece başta İstanbul ve Ankara olmak üzere çok sayıda ilde itiraz ve şikayetlere bağlı tartışmalar gündemin birinci maddesi oldu.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki yaklaşık bir haftadır devam eden bu itiraz ve şikayetler seçim sürecinin doğal bir parçasıdır. Bu seçimde gerçekleşen itirazlar ve bunlar üzerine yapılan işlemler ilk defa olan ve daha önce yaşamadığımız olaylar değildir. Bütün seçimlerde arada büyük farkların olduğu zamanlarda dahi itirazlar olmuş ve oyların yeniden sayımından seçimlerin iptaline kadar çok çeşitli kararlar verilmiştir. Mevcut Anayasal ve yasal çerçeve içerisinde yetkili bağımsız seçim yargısı tarafından ve partilerin gözetiminde yürütülen bir süreç söz konusudur.
Bilindiği üzere Anayasa'ya göre seçimler bağımsız yargı organlarının yönetimi ve denetiminde yürütülür. Hatta Batı demokrasilerinde ilke seçimlerin yargı denetiminde olması iken Türkiye'de seçimler yargı organları tarafından hem yönetilmekte hem de denetlenmektedir. Bu organlar Yüksek Seçim Kurulu (YSK), il ve ilçe seçim kurullarıdır. YSK üyeleri (7 asıl ve 4 yedek üye) herhangi bir siyasi müdahale olmaksızın Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları tarafından kendi üyeleri arasından seçilmektedir. İl ve ilçe seçim kurulları da o il ve ilçedeki en kıdemli hakimlerden kurulmaktadır. Ayrıca hakimlerden oluşan bu kurulların tüm toplantıları ve müzakerelerine siyasi parti temsilcileri katılmaktadır. İşte itiraz ve şikayetleri karara bağlayan bu organlar itirazlar üzerine yapılan işlemleri de bizzat yönetmektedir. Örneğin yeniden yapılan sayımlarda ilçe seçim kurulu başkanlığından memurlar, ilçe seçim kurulu başkanı ve parti temsilcileri yer almaktadır. Yani yeniden sayım işlemleri de seçim yargı yargısı tarafından partilerin gözetiminde gerçekleşmektedir.
Seçim Kanunu'na göre "seçme yeterliliğine sahip tüm vatandaşlar, siyasi partiler, parti temsilcileri ve adaylar" seçim kurullarına itiraz ve şikayette bulunma hakkına sahiptir. Nitekim İstanbul dahil çok sayıda ilde sadece AK Parti değil CHP ve diğer partilerin de itirazları olmuştur. İtiraz süreci şu şekilde işlemektedir:
Kanun'a göre itirazın kabul edilmesi durumunda yetkili kurul yapılması gerekene de karar verir. Birleştirme tutanaklarında ya da sisteme aktarmalarda hata varsa bu tutanakların iptali ve yeni bir tutanak hazırlanması, geçersiz oylar veya oyların sayımında hata varsa oyların yeniden sayılması gibi kararlar alabilir. Eğer gerekiyorsa bazı durumlarda seçimler de yenilenebilir. Bu seçimlerde henüz seçimlerin iptali ve yenilenmesini gerektirecek usulsüzlüklere ve taleplere rastlanılmamıştır. Ancak hatırlanacağı üzere 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde itirazları değerlendiren YSK, Ağrı ve Yalova illerindeki belediye başkanlığı seçimlerini iptal etmiş ve 1 Haziran'da seçimler yenilenmiştir. Sonuçta Ağrı'da BDP ve Yalova'da çok küçük bir farkla CHP kazanmıştır. Aynı seçimde Bayburt'un Altıntepe, Erzincan'ın Tercan, Çankırı'nın Şabanözü, Aydın'ın Buharkent ve Tokat'ın Yeşilyurt ilçeleri gibi çok sayıda ilçe ve beldede seçimler iptal edilerek 1 Haziran'da yeniden seçim yapılmıştır. Ayrıca bütün partilerden gelen yüzlerce talebin bazıları kabul edilerek oylar yeniden sayılmıştır.
Sonuç olarak 31 Mart seçimleri sonrasındaki itirazlar ve bu itirazlar üzerine yapılan işlemler seçim hukuku içerisinde gerçekleştirilen ve Türkiye'nin seçim tecrübesinin yabancısı olmadığı mutat işlemlerdir. Bu sebeple seçimleri yöneten ve denetleyen seçim yargısına ve Türkiye'nin demokrasi tecrübesine güvenerek sürecin sonucunu beklemeliyiz.