Uzun dönemdir sorunlu ilişkilere sahip olan Türkiye ve Irak, Kuzey Irak'ta gerçekleştirilen bağımsızlık referandumunu temel tehdit olarak gördüler ve bu ortak tehdide karşı birlikte hareket ettiler. Bu iş birliği kapısının açılması ile birlikte geçtiğimiz hafta içinde Irak Başbakanı İbadi Ankara'yı ziyaret etti. Başta Kuzey Irak olmak üzere ikili ilişkileri ilgilendiren birçok başlık var ve uzun zamandır ihmal edilen problemlere kapsamlı çözümler getirilmesi şart. Türkiye ve Irak arasında başlayan yeni dönemin bazı temel dinamikleri bulunmaktadır. İlişkilerin geleceğini büyük oranda bu dinamiklere iki tarafın nasıl yaklaşacağı hususu belirleyecektir.
Barzani yönetimi
Hiç şüphesiz bağımsızlık referandumu Ankara ve Bağdat'ın yakınlaşmasını tetikleyen temel dinamik oldu. Ortaya çıkan tehdit iki ülkenin ulusal güvenlik önceliği olarak müşterek hareket etmesini beraberinde getirdi. Son yıllarda Türkiye'nin Barzani yönetimi ile yoğun ilişkilere sahip olmasına rağmen Erbil'in referandum kararı son derece olumsuz bir adım oldu. Referandumun iptali yönünde Türkiye'nin ısrarlı çabaları ise karşılık bulmadı. Bu durum Türkiye'nin İran ve Irak ile eşgüdüm içinde olmasını beraberinde getirdi.
Türkiye açısından referandum bir kırmızı çizgi ve kati suretle bunun aşılmasına müsaade etmeyecek. Türkiye'nin Barzani yönetiminden beklentisi kritik eşiği aşmaması ve belirlenen makul sınırlar içinde hareket etmesidir. Bağımsız bir devlet kurma gibi heveslerin Barzani yönetimine nasıl bir maliyet çıkardığı ortadadır. Kerkük'te görüldüğü üzere bu tür maliyetlerin ağır sonuçlar üretmesi kaçınılmaz. Yeni bir sınır kapısı açılması ile Habur'un bypass edilmesi ve ortak askeri tatbikatların yapılması Erbil yönetimini daha da zor durumda bırakacaktır.
Barzani yönetimi Türkiye gibi çok değerli bir ortağına sırtını dönmenin bedelini ödüyor ve ödemeye devam edecek. Hiç ders alınmadığı üzere ABD tarafından ortada bırakılmanın acısını bir kez daha yaşadılar. Referandum iptal edildiği takdirde ekonomik ilişkilerin düzeltilmesi kolay ancak Türkiye artık alternatifsiz olmayacak. Yeni sınır kapısı Barzani yönetiminin bundan sonra atacağı her adımını kırk sefer düşünmesini gerektirecek. Elbette burada kritik husus Bağdat yönetiminin otoritesini tahkim ederken Ankara'nın ekonomik çıkarlarını göz ardı etmemesidir.
PKK sorunu
Türkiye-Irak ilişkilerinde en temel ve kritik konu PKK'nın Irak içindeki varlığıdır. Uzun yıllar boyunca iki ülkenin gerilim kaynağını PKK terörünün Irak coğrafyasında kolay hareket etmesi oluşturmuştur. Arap Baharı sonrası ortaya çıkan istikrarsızlık ve DEAŞ ile mücadele PKK'nın daha görünür olmasına fırsat tanımıştır. Bazı bölgelerde kalıcı olmanın yollarını arayan PKK yeni Kandiller üretmenin peşinde olmuştur. Elbette Türkiye açısından bu son derece kritik bir durum ve kısa vadede burada ortaya çıkabilecek bir yapılanma terörün artmasını kolaylaştıracaktır.
Irak Merkezi Hükümeti'nin PKK konusunda Türkiye'nin içini rahatlatacak adımlar atması şüphesiz yeni bir dönem için olmazsa olmaz şarttır. PKK'nın yedekte tutulması gibi hiçbir stratejik kazanımı olmayan bir politikanın uygulanması bundan sonraki süreç için ciddi bir vahamettir. Bağdat yönetiminin Ankara ile birlikte Kuzey Irak bölgesinde her türlü askeri angajmanı devreye sokması güven artırıcı bir hamle olacaktır. Geçmiş yıllarda Irak kaynaklı PKK terörünün bir daha yaşanmaması için mevcut işbirliğinin terörle mücadeleye tahvil edilmesi elzemdir. Bu açıdan gerek yeni üslerin kurulması gerekse de PKK'ya yönelik ortak operasyonların yapılması yeni dönemin ruhuna uyan adımlar olacaktır.
İran faktörü
Türkiye-Irak ilişkilerinde etkili olan bir diğer önemli dinamik İran faktörüdür. ABD'nin Irak müdahalesi sonrasında İran etkisinin her geçen gün arttığı ve son dönemdeki gelişmelerle birlikte Tahran nüfuzunun tamamen yerleştiği iddiaları oldukça yaygın. Özellikle Türkiye'nin Barzani yönetimine karşı olan tavrının İran lehine sonuçlar doğurduğu sıkça dile getirilmektedir. Irak içi dengelerin tamamen İran tarafına kaydığı ve bundan Türkiye'nin ekonomik çıkarlarının zarar göreceği vurgulanmaktadır.
Ortada somut bir tehdit varken Türkiye'nin İran ile ilişkilerini her düzeyde iyi tutması ve koordineli hareket etmesi öncelikle Irak'ın geleceği açısından olumlu bir adımdır. Zira her iki aktör de henüz tek başına Irak üzerinde söz söyleme lüksüne sahip değil. Güç dengeleri kimi zaman bir aktörün lehine fırsatlar ve sonuçlar üretebilir. Ancak köklü bir dışlama karşısında her iki aktörün de Irak'ta devreye sokabileceği onlarca enstrüman bulunmaktadır. Dolayısıyla Irak özelinde karşı karşıya gelmekten ziyade beraber hareket etmek Tahran ve Ankara'nın elini güçlendirmektedir. Elbette bu işbirliği Rakka'da yansıtıldığı gibi Suudi Arabistan ve bazı Körfez ülkelerini rahatsız edebilir. Ancak Türkiye'nin bölgesel güvenlik hassasiyetlerini göz ardı eden aktörlerin ucuz hamlelerinin bir karşılığı bulunmamaktadır.
Nihai olarak ifade edebiliriz ki Bağdat yönetiminin PKK sorunu ile ilgili samimi adımlar atması, İran ile Türkiye arasında dengeli bir tutum sergilemesi ve Barzani yönetimi konusunda Türkiye ile müşterek hareket etmesi durumunda ikili ilişkilerde sağlam bir zeminin inşa edilmesi ve yeni bölgesel düzene sorunsuz intibak edilmesini mümkün kılacaktır.