İnsanın foyası mutlaka akar. 'Kaçarı kurtuluru' yoktur bunun.
Foya deyince şöyle:
Basit bir cam parçasını, elmas diye yutturabilmek için arka plana, taşın altına yansıtıcı, parıldayıcı bir madde konuyor. Bir tür ayna sırrı. Bir göz boyama. İşte buna 'foya' deniyor. Dilimizdeki "foyası meydana çıktı" deyiminin anlamı bu.
Foya zamanla suyla, şunla bunla çıkınca, yani akınca acımasız gerçek de ortaya çıkmakta...
***
İnsan kendini daima foyalar. Sahte parıltılarla donatır. Çünkü kimse olduğu gibi görünmek istemez. Ya da göründüğü gibi olmaya gücü yetmez...
Hak dinler kalubeladan beri bu mevzuda bizi hep ikaz eder. Eder de, kim dinler?
Kimi makyaj bombardımanı yapar, aynalara sığmaz taşar. Sonra makyajı çıkınca kara gözlükler takar, sokağa çıkar. Sokakta sevgilisiyle karşılaşınca, a o da ne, tanımazdan gelir, eve kaçar: Aman makyajsız görmesin beni! Gerçek yüzünden utanır, saklar...
Kimi öyledir, kimi böyle...
Bunlar işin komedi tarafıdır. Bizi pek ilgilendirmez, ama bilmek zihni açar.
Aslen ideolojik foyalar mühimdir. Kimi gazetecidir, akademisyendir, işin kolay yolunu bulmuştur, dandirikten solcudur! Böylesine tipi tip sol, sadece bu ülkeye mahsustur.
Sonra bir bakarsınız, birine Amerikan fonundan yarım milyon dolar! Ötekine şu kadar...
Kelli ferli adamlar...
Foyadır akar.
Onu söylemek istiyorum...
***
Tarihte de emsalleri vardır. Mesela derviş Vahdetî örneği.
Kıbrıs'ta fukara doğmuş. İngiliz istihbaratına kapı kulu olmuş. Ardından payitahta gelmiş, saraya yanaşmış, reddedilince Abdülhamit'e karşı İslamcı muhalif kanat olaraktan Volkan gazetesini çıkarmış.
Derviş Vahdeti sakal-cübbe tam İslamcı şeklini almış. O gazetede en radikal başlıklar atılmış, en ateşperest yazılar yazılmış.
Hatta öyle olmuştur ki, yazarları arasında Said Nursî'de yer almıştır.
Darbe girişiminde, 31 Mart Vakasında 'şeriat istiyoruz' diye ayaklananların amiral gemisi olan gazeteye göre İngiliz kralı ve onun o dönemde müttefiki Rus çarı İslam'ın dostudurlar! Oysaki Volkan gazetesindeki iddiaların aksine
İngiltere yekten Osmanlı'yı bitirmek için her şeyi yapmaktadır. Ayrıca Rus Çarı 19. yüzyılda Şeyh Şamil ayaklanmasını kanlı şekilde bastırmış ve hatta bütün Kafkasya'daki Müslüman ahaliyi Osmanlı topraklarına zorunlu göçe, sürgüne tabii tutmuştur.
Şeriat isteyen ve radikal İslamcı bir dil kullanan Vahdetî için zamanın ünlü gazetecisi Ahmet Emin Yalman, hatıratında şunları yazar:
"Derviş Vahdetî adlı Kıbrıslı sarhoş arzuhalci, İngiliz istihbarat servisleri tarafından seçilmiş, İhtilâlci ajan olarak yetiştirilmiş, Volkan gazetesini ve İttihadı Muhammedî Cemiyeti'ni kurmak, yürütmek ve ortalığı ateşe vermek maksadı ile sahneye çıkarılmıştı. Volkan görünüşte İslamcı, özgürlükçü, hümanist bir yayın politikası izliyor, asıl görevi olan İngiliz taraftarlığını bu şekilde kamufle ediyordu. Bu, İngiliz casuslarının kullandığı klasik bir yöntemdir."
Vahdetî ise bir mektubunda, "Kraliçe adına verilen balolarda redingotlu, eldivenli bir adam olarak göründüm. Yükseldikçe ihtirasım arttı!" diye vaziyetini ifşa eder.
Finalde, Vahdetî'nin sterlin karşılığında alınmış hırsı Ayasofya'nın önünde darağacında biter...
***
Vahdetî ile FETÖ arasındaki benzerlik ve dolarla fonlanmış (dibine kadar bağımsız!) muhalif siteler arasındaki örgütlü kardeşlik o nedenle can yakar.
Bu noktada tarihe, ters köşelerden foya çıkaran bir ilimdir de denebilir...
Evet, insan boylu boyunca foyalı bir varlıktır.
Ve foyasını kendi kendine akıtmalıdır. Akıtmalı ve aynalarda kendine şöyle ferahfeza bir selam çakmalıdır.
Yoksa gün gelip şırrak diye foyası aktığında...
Maazallah ekşimiş suratıyla ortalıkta ibretlik, fosforlu bir lamba gibi kala kalır...