Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

İnsan suya dönmek ister kısaca

İnsan bazen yavaşlamak ister. Rızık motorundaki sorumlulukları, vazifeleri bir an için unutmak, bir durup gidişata, hayatına, kendine bir bakmak ister.
İşte o anlarda kişinin bir aynanın karşısında oturmasına, konuşup bakışıp kendini sınavdan geçirmesine karışılmaz. Karışılmamalıdır.
Bence bizim 'Saklı Medeniyetimizin' en büyük sırrı da budur: İnsan bazen zamanı yavaşlatmalı ve kendiyle baş başa kalmalıdır. Ezanlar bunu hatırlatır...
Herkesin dokunulmaz bir kendinle kalma hakkı vardır. Olmalıdır. Ancak o zaman insan olanı biteni, kendini fark eder, özeleştirisini yapar, tekâmül eder. Bunun bir şekli şemaili yoktur. Kimi zikreder, kimi fikreder. Kimi namazdadır, kimi meditasyonda. Kimi coşar şiir söyler, belki de müzik dinler, kimi de susar, sus pus olur oturur.
Öyle de olur, böyle de olur. Herkesin sınavı kendiyledir...

***

Ne ahlâk zabıtaları görürsün dünya sınavında iki seksendirler. Ne güzel ahlâklar görürsün, sokakta yatan berduştan sıhhatli bir hikmet gibi coşar.
Ne beyaz yakalılar geçer önünden ne markalar ne altın rozetler. "Hakikati bulduk, reçete bizde" diye kürsülü tafralı dolanan tipler. Bakarsın, pıtır pıtır dökülmektedir üstlerinden cıvatalar, contalar. Paslı plastik bir iz bırakırlar geçtikleri yerlerde. Robotlar vardır evet, makine yağları ceplerinde...
Ne meyhaneler vardır, gizem orada çözülmüştür. Ne sokak araları vardır duvarlara zaman-ötesi bir problemin cevabı yazılmıştır.
Halkın sözlüğüne sahip olmayanlar, Fransız'dır hayata. Bunun dindarı dinsizi olmaz. Beş lisan bilseler de Kutsal Kitabı ana dilinden hatmetseler de turisttirler sokağa. Aval aval bakıp dururlar yeryüzüne ve gökyüzüne asılmış olan işaretlere, ayetlere... Bir de üstelik alıp sallamazlar mı bir azarlama gibi ellerinde! Hadi be...
Ağzından izbandut laflar eksilmeyen ne bilgiçler vardır. Zoru görünce kütüphanesine saklanır ve ne vakti kerahatçiler vardır, çilingir sofrasından kalkar da tankların önünde set yapar, sıralanır.
Hangi diyarın, hangi sevdasını koklarsan kokla, ölçü önemlidir. Ölçüyü kaçırırsan her şifa zehir olur. Dengelerin ve altın oranların içinde yaşadığını unutan, dengeyi bozan kendini de bozar, bozmuştur da!

***

"Bunları yazacağına içindeki hayvanı terbiye etmek için uğraşsana evladım" diye konuşur kimi vakit İçimdeki İhtiyar...
Hop eder içim! Hop eder o böyle sorduğunda. "Nasıl yani?" derim, otomatiğe bağlarım. Sorulara soruyla cevap vermeyi, vakit kazanmayı bilirim. Bilirim, başkalarına doğru konuşmak kolaydır, kendinle uğraşmaktan. Bilirim herkes kadar kaçak yolları.
Her sorunun cevabı yoktur ama insanda! Bilgelerle konuşurken hazırcevap çıkışlar işe yaramaz. İçimdeki İhtiyar konuşunca, ben susarım...
İnsan susunca düşünür:
Gençliğimizle, heyecanlar, vatan aşkları. Sömürge bir ülkenin göz yaşları ve evet bir dünya imparatorluğu yenilince uzun sürermiş kaybedişin travmaları... İbn Haldun olmasa da insan biliyormuş, yenilen yenenin zihniyetini giyiyor ve ona benzemek için aşağılık kompleksinden ölüyormuş...

***

Seslenirsem şimdi, Ey bilgeler bilgesi, ey 'Saklı Medeniyet' affet diye bizi!
Bak bu son üzüm salkımı senin için. Ne demek istediğini anladım demek için. Çünkü sen o üzüm tanesindesin. Çünkü sen Hallaç'sın Yunus'un heybesinde ve Bektaş'sın Mevlânâ'nın sözünde.
Merak etme Şems'i dinledik, dirildik: Kitaplarını nehre atmak için önce bir Kitabın olmalı, yoksa boş boş konuşma!
Aklettik yani elhamdülillah...
Lâkin bir şathiye var dilimin ucunda:
Hayat bir yerde insana kısa gelmiştir. Ya da insan hayata.
Âdem de dem de geçer, dere dökülür derya olur, gün eksilir, ah geçer.
İnsan sudan gelmiştir, suya dönmek ister kısaca...

***

Meraklısına: İyi seneler...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA