Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

‘Y Kuşağı’nın politik pazarı

Bizim jenerasyondan, yani X Kuşağı'ndan önceki ilk kuşağa 'Baby Boomers (Bebek Patlaması) Kuşağı' denir. 1946-1964 arasına tekabül eden bu dönem, İkinci Dünya Savaşı'nda azalan nüfusun etkisini ortadan kaldırmak için ailelerin çok çocuk yaptığı bir dönemdi.
Hitler, Mussolini gibi faşist liderlerden sonra doğan bu kuşağın çocukları, dünyada gelişen demokrasinin özgürlüğe cevaz veren olanaklarıyla büyüdüler. Bu yüzden olabildiğince politik ve otoriteyle çatışmalı bir doğaya sahiplerdi.
Bu nesilden -şimdi demode olmuş- Marksizm'in iddialı tezlerine, vaat ve ütopyalarına iman etmiş pek çok insan çıktı. 70'li yıllarda ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batı ülkelerindeki nihilistlerin, hippi ve 'rockerlar'ın yine bu nesilden çıkması da boşuna değildi.
Bu kuşağın atası olan kuşak, yani 1925-45 arasına doğanlara 'Silent and Lost' (Sessiz ve Kayıp) Kuşak' denildi. Bu nesle mensup olan büyüklerimiz, artık aramızdan ayrıldığı için onlara kelimenin mecazi ve hatta literal anlamıyla da 'Sessiz ve Kayıp Kuşak' demek mümkün. Hâlâ yaşayanlar ise iş hayatından büyük ölçüde çekildilerse de politik yaşamda hâlâ etkileri var. Zira en azından oy kullanıyorlar.
Bizden (X) sonra gelen Y ve Z kuşakları var. Bu yazının konusu da Y Kuşağı ve bu kuşağın, teoride 'politik pazar' denilen sahada nasıl bir karşılığının olduğu.
Aile, mahalle ve sokak etkisi ile büyümüş, konvansiyonel medya kültürü ile yoğrulmuş, ama aynı zamanda sosyal medyayı/teknolojiyi de etkin biçimde kullanan benim kuşak (65-79 arası doğanlar) ile daha ziyade aile dışı faktörlerle ve site kültürüyle büyümüş, kimi üyeleri 'sosyal medyaya doğan' Z kuşağı (2000 sonrası doğanlar) arasında köprü görevi gören bir kuşak olan Y Kuşağı'na (80-2000 arası doğanlar) mensup olanların vereceği oylar (eskiler rey derdi) bugünkü İstanbul seçimlerinde kritik rol oynayacak.
Bu nedenle eski CHP'li Zeki Çetin'in Arel Üniversitesi için hazırladığı tezden ve ayrıca yazdığı makaleden ilham alarak bu yazıyı kaleme aldım. Çetin, 'genç nesli' (Y Kuşağı kavramı İngilizce Generation Youth kelimesinden geliyor) anlamak üzere araştırmalar yapan ve biraz da bu yüzden parti yönetimi ile arası bozulmuş bir isim.
Başlamadan önce Çetin'in siyasi mazisine ilişkin birkaç not aktaralım ve mevcut CHP yönetimiyle neden ayrıştığını belirtelim. Zeki Çetin, CHP'nin marjinal görüşleri nedeniyle tepki çeken İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'ndan epey önce, 2003-2006 yılları arasında partinin İl Başkan Yardımcılığını yaptı, 2007-2010 arasında Bağcılar İlçe Başkanı idi.
Çetin, Kemal Kılıçdaroğlu yönetimine sunduğu 'açık sistem rasyonel örgüt teorisi' adlı bir çalışmanın (Bu çalışma 'CHP kabuğunu kırmalıdır' ana fikrini içeriyordu) yönetimde rahatsızlık yaratması üzerine ve ayrıca Muharrem İnce için imza topladığı gerekçesiyle Disiplin Kurulu'na sevk edildi ve partiden ihraç edildi.
Zeki Çetin, İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana Bilim Dalı için 'Stratejik Politik Pazarlama: Y Kuşağı'na Yönelik Politik Pazarlama Stratejilerinin Geliştirilmesi' başlıklı ilginç bir yüksek lisans tezi hazırladı. Hem bu tezi, hem de Çetin'in bu tezden yola çıkarak yazdığı makaleyi ayrıntılı biçimde inceledim.
Çetin'in tezinin ve makalesinin amacı, politik pazarlamanın uygulanacağı Y Kuşağı seçmeninin oyunu belirleyen faktörlerin etkisini ortaya koymak. Zira politik pazarda Y Kuşağı bir hedef olarak siyasi partiler açısından büyük önem arz ediyor.
Zeki Çetin, tezini ve makalesini yazmadan önce Y Kuşağı'na ait seçmenlerin oy verme davranışlarını anlamak için saha çalışması da yapmış. Çalışma, 61 soruluk ölçekten oluşan anket formunun, basit iradi örneklem yöntemiyle seçilen Y Kuşağı'na mensup 400 kişiye doldurtulmasıyla hazırlanmış. Elde edilen birincil veriler, frekans tablosu, tek yönlü varyans analizi, bağımsız örneklem t testi ve korelasyon tabloları vasıtasıyla yorumlanmış.
Tez ve makalede 'politik pazarlama' kavramı önemli bir yer tutuyor. Politik pazarlamanın bileşenleri şöyle açıklanmış: Lider, ürün, parti programı, adaylar, politik bedel/fiyat ve dağıtım. Lider, 'politik pazarlama'nın önemli bir ürün ögesi olarak gösteriliyor:
"Lider söylemleriyle kamuoyu önünde partinin imajına en çok katkı sağlayan kişidir. Parti lideri, karizması ve seçmen değerlendirmesinde söylem ve eylemleri ile partiyi bulunduğu noktadan farklı noktalara taşıyabilecek olan kişidir."


X KUŞAĞI'NIN 'STATÜ' KONSEPTİ!
Zeki Çetin'in makalesinde X Kuşağı'nın statü anlayışına dair bazı değerlendirmeler var. Çetin, bizim jenerasyon için aynen şöyle yazmış:
"1965 ve 1979 yılları arasında doğanları kapsamaktadır. Bebek Patlaması Kuşağı'nın hemen ardında olmaları münasebetiyle o kuşağın da etkisinde kalmışlardır. Yaşamlarında saygın bir statüye sahip olma, ekonomik ve sosyal alanda güçlü bir biçimde var olma sürecinde olmuşlardır. Para, sosyalleşme, yüksek statü olmazsa olmazları arasında yer almıştır." Son cümleye küçük bir şerh koyalım. Elbette her kuşağın iyisi kötüsü vardır. 'Her memleketin iyisi, kötüsü olduğu gibi'… Ama genel resimde bizim kuşağın bizden daha ideolojik 'Baby Boomers'lara oranla realist olduğu, iş hayatına daha uyumlu ve hayatın genelinde de diplomatik davrandığı söylenebilir. Bu nedenle kuşağın hedefini, para ve yüksek statü kavramlarıyla değil, genel olarak 'başarı' kavramıyla özetlemek yerinde olur.
Gelelim bizim alt kuşağa, yani tezin ve makalenin ana öznesi olan Y Kuşağı'na… Zeki Çetin'in makalesinden uzun bir alıntıyla devam edelim:
"Y Kuşağı, öncelikle kendinden evvelki tüm kuşaklardan farklı olarak sesini gürce çıkaran ve her türlü soruna başkaldırarak cevap verme niteliğini gösterebilen bir kuşaktır. Y'lerin, mobil iletişim araçlarıyla her türlü bilgiyi ve uygulamayı takip etmesi, pazarlamacıları, haklarını bilen ve gerektiğinde hesap soran aktif bir tüketici kitlesiyle karşı karşıya getirmiştir. Dürüstlükten uzak uygulamalar, şeffaf olmayan ve hesap vermekten kaçınan işletme yapıları, sosyal medyada hemen afişe edilerek kırmızı listeye alınmaktadır. Bu yüzden pazarlamacılar, her türlü mecradan tüketiciye ulaşırken, etik ve sorumluluk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmak ve tüketiciye karşı dürüst olmak zorundadır. (Yüzbaşıoğlu, 2012:33) Araştırma konumuzun kapsamında olan Y Kuşağı, özellikle sosyal bilimciler ve pazarlamacılar için oldukça önem arz eden bir kuşaktır. 'Sosyal bilimciler tarafından 1980-2000 yılları arasında dünyaya gelen ve Y Kuşağı olarak tanımlanan kuşak, ülkemiz nüfusunun da yüzde 33'ini oluşturmaktadır. Y Kuşağı kavramının aslı İngilizce Gen. Y'den gelmektedir. Açılımı ise Generation Youth, yani 'Genç Nesil'. Pazarlama dünyasının yeni gözde kitlesi olan Y Kuşağı'nın medya kullanım ve satın alma alışkanlıklarını anlamak için ABD'de yapılan araştırma, bu kuşağın kendinden öncekilerden çok daha farklı olduğunu göstermektedir. (Lüküslü, 2009:24) Y kuşağı teknolojiyle büyüdüğü için örgütlenmeleri daha hızlı olmaktadır. Özelikle otoriteye karşı başkaldırı da bulunsalar da yerine koyacakları bir sistemi düşünmemektedirler. Bu durum Y kuşağına yönelik bir eleştiri olarak alınabilir. (Tanyar, 2015:5-12)."


NÜFUSUN YÜZDE 33
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TUİK) verilerine göre Y Kuşağı, Türkiye'nin toplam nüfusunun yüzde 33'ünü oluşturuyor. Bu, çok ciddi bir oran. Bu yüzden siyasi partiler açısından Y Kuşağı seçimlerde belirleyici bir pozisyonda. Bu seçmen kitlesinin olası davranışlarının ve bu davranışlara yön veren faktörlerin tespit edilmesi son derece önemli. 23 Haziran seçimleri ve elbette sonraki seçimler için… Çoğunun oy kullandığı da düşünülürse… Zeki Çetin'in makalesinin sonuç bölümünde Y Kuşağı'nın yüzde 88,6'sının oy kullanıldığı belirtilmiş:
"Yapılan araştırma sonucunda, Y Kuşağı seçmen davranışına yön veren faktörlere göre bu seçmen grubunun kendisine has özellikler gösterdiğini ortaya koymuştur. Yaklaşık olarak yüzde 86.5'inin lise ve üstü eğitimi tamamladığını, yüzde 11.4'ünün düzensiz çalıştığını, yüzde 71.6'sının kendi işinde ve yahut başka bir işte çalıştığını, yüzde 17'sinin ise öğrenci, asker, ev hanımı vb. durumda olduğunu göstermektedir. Büyük çoğunluğunun ailelerinin aylık gelirlerinin Türkiye'de yoksulluk sınırının çok altında olduğu görülmektedir.
Y kuşağı seçmen grubunun siyasal görüşü ve oy verme hususu sorulduğunda ise yüzde 88.6'sının oy kullandığı yüzde 13.2'sinin oy kullanmadığı yüzde 44.7'sinin bir siyasal partiye üye olduğu, yüzde 55.3'ünün ise hiçbir partiye üye olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu da her iki gençten birinin parti üyesi olduğu durumunu göstermektedir.
Y kuşağının seçmen davranışında ulusal çevre faktörleri (0,280) önemli rol oynamaktadır. Daha sonra yakın çevresi (0,256) gelmektedir. Bu da Y kuşağının ülke gündemini takip ettikleri, kendi içerisinde politik tartışmalara en azından ülkenin gündemindeki konularla ilgili tartışmalara girdiklerini ve birbirlerini yüksek derecede etkilediklerini göstermektedir."


ARZU-İMKÂN PARADOKSU
Çetin'in hazırladığı tezde ise Y Kuşağı'nın genel özellikleri biraz da eleştirel biçimde şöyle sıralanmış:
"Araştırma konumuzun kapsamında olan Y Kuşağı, özellikle sosyal bilimciler ve pazarlamacılar için oldukça önem arz eden bir kuşaktır. Özgürlüğüne düşkün, teknolojiye tutkun bu yeni kuşak, otoriteye meydan okumayı seven, ailelerini de, patronu da sorgulayan bireylerden oluşmaktadır. Sadık değiller, hızlı düşünebiliyorlar, savaş ya da kıtlık görmedikleri için yoksulluk nedir bilmiyorlar. Kendilerini seviyor, kendilerine güveniyorlar.

İnterneti hayatına koyan esnek davranmayı ön planda tutan Y kuşağı otoriteyi reddetmesi, bağımsızlığına düşkün eski kuşaklar gibi uzun süreli çalışmayı istememesi, yaşamak için çalışmayı istemesi gibi özeliklere sahip olduğundan diğer kuşaklarla çatışma halindedir. Küresel dünyada sanal ortamın bir mahalleye dönüştüğü bu ortamda diğer kuşaklarca Y Kuşağı'na yönelik tembel, eleştiriye kapalı, saygısız, savurgan, işi sevmeyen, kibirli, sabırsız, egosu yüksek gibi eleştiriler de varlığını hissettirmiştir." Geniş bir kaynakçadan yararlanarak hazırlanan tez ve makalede yer alan kanaatleri -bu yazının diline tercüme ederek- şöyle toparlayalım:
Y Kuşağı, en az bizim kuşak kadar idealist, büyük hedefleri var. Ne var ki bizim kadar realist değiller. Bazen arzuları, imkânlarının ve hatta yeteneklerinin önüne de geçebiliyor. Ama kabul etmeliyiz ki nüfusun geniş bir kitlesini, üçte birini oluşturuyorlar. Yani ana akımlar… Diğer bütün jenerasyonlar nehrin kolları, bu kuşak ise gür, biraz da kontrolsüz akan bir nehrin ana yatağı gibi… Türkiye'yi politik tercihleriyle nereye götürecekleri bizi de ilgilendiriyor elbette. Bu yüzden tezin ve yazının konusu olan bu neslin, milli politik bilinç ve ahlakla yoğrulması elzem. Aksi takdirde Gezi Parkı operasyonunda olduğu gibi bizim insanımız, yani ülkemize ait bir 'mühimmat', ülkemize, devlete karşı kullanışlı hale gelebiliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA