"Leoparın kuyruğunu tutma, tutarsan da bırakma..."
Afrika ülkesi Zimbabwe'ye atfedilen yukarıdaki atasözü, soruna bulaşmamayı, ama bulaşınca da sonuna kadar gitmeyi salık veren bir öğüt. ABD, NATO üyeliğimizin ilk zamanlarından bu tarafa Türkiye için leopar metaforuyla sembolize edilecek bir statüdeydi. 'Dokunulmazdı'. Artık bu evrenin sonuna geldik.
Bunun son somut göstergelerinden biri ABD'nin, uzun yıllardır Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA) görevlisi ve irtibat elemanı olarak çalıştırdığı Metin Topuz'a dokunulmuş olması. Topuz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmanın delili niteliğindeki HTS (telefon trafiği) kayıtları ve görüntüler göz önüne alındığında leoparın kuyruğunu simgeliyor. Başsavcılığın hazırladığı 4 Ekim 2017 tarihli tutuklama talebindeki ilk cümle önemli:
"Fetullahçı Silahlı Terör Örgütü hakkında Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümeti ile birlikte anayasal düzeni hedef alan 17-25 Aralık yargısal darbe girişiminin arkasında kim ya da kimlerin bulunduğunu tespit etmeye yönelik, Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2017/96115 numaralı soruşturma dosyası üzerinden yürütülen soruşturma esnasında..."
AMAÇ 17-25 BAĞLANTISINI ÇÖZMEK
Bu cümlede soruşturmanın ana maksadı belirtilmiş oluyor: 17-25 yargı darbesi girişiminin arkasındaki gücü saptamak. Bir adım ötesine geçip şöyle de okuyabilirsiniz bu cümleyi: ABD ile 17-25 arasındaki ilişkiyi ve bunun illiyet (nedensellik) bağını tespit etmek. Çünkü 17-25 Aralık'ın olağan şüphelisi ABD.
Savcılık, bu bağı Metin Topuz üzerinden kuruyor. Bunu da Topuz'un 17-25 Aralık'ın planlayıcısı ve icracısı olan polislerle bağlantılarını gözler önüne sererek yapıyor. SABAH Özel İstihbarat Şefi Nazif Karaman'ın 13 Ekim'de haberleştirdiği dosyayı esas kabul ederek bu polislerin kimler olduğuna bakalım:
Mutlu Ekizoğlu, Mahir Çakallı (Bylock kriptografik iletişim sisteminin kullanıcısı olduğu bilhassa not düşülmüş), Yakup Saygılı (ByLock'çu), Nazmi Ardıç (ByLock'çu), Yasin Topçu (ByLock'çu), Kazım Aksoy (ByLock'çu), Mehmet Akif Üner (ByLock'çu), Arif İbiş (ByLock'çu), İbrahim Şener, Serdar Güldalı (By- Lock'çu), Özcan Bulduk (ByLock'çu) ve Oğuzhan Ceylan (ByLock'çu).
Bütün bu isimlerin ortak noktası şu: 17-25 Aralık yargı darbesi girişimini planlayıp icra eden şebeke içinde yer aldıkları gerekçesiyle tutuklu olarak yargılanmaları.
17 ARALIK SAVCISI İLE İRTİBAT
Metin Topuz, ifadesinde bu kişilerle iltisaklı olduğunu inkâr etmiyor. Deliller sabit olduğu için inkâr etme şansı da yok. Kaldı ki pek çok polisle uzun yıllardır irtibatı olan ve ABD adına zaman zaman İstanbul Emniyeti'ne gelen bir isim Metin Topuz. Yıllardır Vatan Emniyet'e girip çıkan biri. Kamera kayıtları bir yana eskiden de görenler var.
Dosyaya göre Metin Topuz, Zekeriya Öz ile de görüşmüş. Bir DEA görevlisinin 'narkotik soruşturmalar' yürütmeyen FETÖ savcısı ile irtibat kurması hukuk diliyle 'hayatın olağan akışına aykırı'. Üstelik Zekeriya Öz'ün Çağlayan'da görev yaptığı bir dönemde. Bu dönem, Öz'ün 17 Aralık soruşturmasını yürüttüğü ve Vatan Emniyet'e gidip gövde gösterisi yaptığı dönem.
Topuz'un 17-25 Aralık'a ilgisini ispatlayan bir başka kanıt da WhatsApp yazışmaları. Hürriyet'ten Toygun Atilla'nın 27 Ekim'de yayınlanan haberine göre Topuz, Amerikalılarla sırf Reza Zarrab hakkındaki gelişmeleri aktarmak için bir WhatsApp grubu kurmuş. Gruptaki konuşmalarda Zarrab'ın Miami'de tutuklandığı ve 'konuşmasının beklendiği' cümlesi var.
Bütün bu kanıtlar, Türkiye'nin, İstanbul Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma üzerinden leoparın kuyruğunu bilerek tuttuğunu ve bırakmaya da niyeti olmadığını gösteriyor. ABD de, Topuz'u 'kuyruğu' kabul ediyor olmalı ki, tutuklama kararından sonra ilişkileri, 'vize krizi' ile -en azından bir süreliğine- diplomatik çıkmaza sokmayı bile göze aldı. Bakalım 'leoparın kuyruğu' dosyasından başka neler çıkacak?