Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Terörle istiklâl mücadelesi

Türkiye’nin FETÖ ve PKK ile mücadelesi etkin biçimde devam ediyor. FETÖ’yle mücadelede bürokratik aksaklıklar var. Hem PKK, hem de FETÖ ile mücadeleye istiklâl savaşı ruhunun kazandırılması gerekiyor

Son günlerin aktüel tartışma konusu ByLock ile ilgili yeni, önemli bir gelişmeyi haber vererek başlayalım: Genelkurmay Başkanlığı, geçtiğimiz günlerde FETÖ'nün gizli haberleşme uygulaması ByLock'u kullanan personelin isim listesini, haklarında işlem yapılmak üzere kuvvet komutanlıklarına gönderdi. Bu konuda işlem yapacak en önemli kuvvet komutanlığı olan Kara Kuvvetleri, ast birliklere (Kolordu düzeyine kadar) isim listesi yolladı ve listede yer alan personel hakkında idari soruşturma yapılması talimatını verdi. Söz konusu personelden, ByLock kullandığı ve suçlu olduğu tespit edilenler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulması da istenildi. İşlemin sonuçlarının da bir haftada, 24 Ekim'e kadar komutanlığa bildirilmesi emredildi.

Bu bilginin kaynağı -kendi rızasıyla açıklıyorum- emekli istihbaratçı albay Coşkun Başbuğ. Başbuğ, listeyle ilgili bu tür dolambaçlı yollara gidilmeden doğrudan işlem yapılması gerektiğini savunuyor ve ekliyor:

"Bu liste Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan Genelkurmay Başkanlığı'na gönderilmiştir. ByLock'u kullanan teröristtir. Kullananları, teknik imkânlar da sınırlı iken birkaç günde nasıl araştıracaksınız? Bu, ipe un sermektir. Zaten süre 24 Ekim'de dolduğu halde hakkında işlem yapılan basına yansımış karacı personel ismi yok. En tehlikeli kırmızı kod listesinin Kara Kuvvetleri'nde sümen altı edildiğinden endişeleniyorum."

Üç gün önce Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıklarından toplam 195 personel ihraç edildi. Ancak edindiğim bilgiye göre bu ihraçlar ByLock ile ilgili değil, daha önce yürütülen idari FETÖ soruşturmalarıyla ilgili. Kara Kuvvetleri'nin ByLock kullanan personelle ilgili idari soruşturmasındaki yöntem, bana Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel'in, FETÖ'cü Albay Muharrem Köse'ye "Sen Paralelci misin?" diye sormasını hatırlattı. Özel, 'Paralel' olduğu şüphe götürmeyen Köse'nin "Evet komutanım, ben Paralelciyim" demesini beklemiyordu herhalde! Köse, haliyle "Hayır komutanım," dedi ve sonra görevine devam etti.

EMEKLİ ALBAYDAN ÖZKÖK'E ELEŞTİRİ

Bir diğer eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, geçtiğimiz günlerde TBMM 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu'nca dinlendi. Özkök, kendi döneminde FETÖ örgütlenmesinden duydukları kaygıları hükümete ilettiklerini söyledi. Özkök'ün bu açıklamasına Başbakan Binali Yıldırım tepki gösterdi. Coşkun Başbuğ da Özkök'ün açıklamalarına karşı çıkıyor:

"Özkök 'Biz FETÖ'yü biliyorduk ve bu konuda hükümeti uyardık, hükümet bir şey yapmadı dedi. Özkök bu söyleminde samimi değildir. Daha kaba ifadeyle yalan söylüyor, kamuoyunu yanıltıyor. Madem biliyordunuz, hapis yatan bizler başta olmak üzere personelinizi bu tehdide karşı neden korumadınız. Bu tehdide yönelik Silahlı Kuvvetler içinde neden tedbir almadınız diye sorarlar size. Bu sorulara cevap da veremez. Çünkü hiçbir şey yapılmadı. FETÖ ile savaştığım için casuslukla, kadın pazarlamakla (İzmir Askeri Casusluk davasında) itham edildim.

Ben Türkiye'nin çeşitli illerinde FETÖ'yü anlatırken Ertuğrul Özkök 'Komutanların dikkatine' diye bir yazı yazdı. Yazı, beni ve bu konferansları hedef alıyordu. Yazının yayınladığı gün karargâha çağrıldım. Bana 'Sen ne anlatıyorsun konferanslarda?' diye soruldu. Sonra Genelkurmay Başkanlığı'nca konferansların durdurulduğu bildirildi bana. Bunun üzerine ben de 'Genelkurmay Başkanı Ertuğrul Özkök müydü, Hilmi Özkök müydü karıştırdım' diye kinayeli konuştum."

Eğer FETÖ bugünlere geldiyse bütün kurumların bunda sorumluluğu var. Sorumluluğu üzerinden atmak, hele de başkalarını suçlamak bu süreçte yapılacak en yanlış şey olur.

PKK İLE MÜCADELEDE SON DURUM

Terör örgütü PKK ile mücadele süreci de güvenlik kuvvetlerinin özverili çalışmaları ile başarı yüzdesi artarak devam ediyor. Ancak Türkiye'nin sadece terör örgütleriyle savaşmadığı, bir istiklâl mücadelesi verdiği bir dönemde sahada canını ortaya koyarak savaşan personelin silah, mühimmat ve teçhizat gereksinimleriyle ilgili meseleler var.

Bunlardan biri zırhlı personel taşıyıcısı Kobra'nın silah yazılımı ile ilgili. Kobraların bazı versiyonlarına İsrail yapımı kumanda kontrollü silah istasyonu üzerinde 12.7 mm M-2 Browning makinalı tüfekleri ya da 7.62 mm Fn-Mag makinalı tüfekleri takılıyor. Başüstü Silah Sistemi'nin (Overhead Weapon Stations / OWS) yazılımı İsrail Rafael firması üretimi. Sahada terörle mücadele eden personelin deyişiyle söylüyorum, İsrail ürünü bu yazılım bazen atışlarda 'kısa devre' yapıyor. Kimi zaman düğmeye basıldığı halde ateş almıyor, kimi zaman da basılmadığı halde atış yapıyor. Amerikan keskin nişancı tüfeği LMT ile Almanya'dan alınan Sig Sauer piyade tüfeklerinde de arıza çıkmış.

SUR'DA KESKİN NİŞANCI DAMLASI BULUNDU

Türkiye, bu istiklâl mücadelesini yürütürken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi liderliğinin tüm devlete, bürokrasiye yansıyacağı bir terörizmle mücadele konseptinin oluşturulması gerekiyor. Geçmişte elinde neredeyse Kalaşnikof'tan başka silah bulunmayan, ama bugün dış güçlerin Stinger dahi verdiği bir örgütle mücadele ediyoruz. Cizre'de PKK ve HDP'nin hain hendek kalkışmasını başlattığı süreçte bir Sırp keskin nişancı öldürülmüş, biri de yakalanmıştı. PKK adına Türkiye'ye karşı 'paralı askerlik' yapan pek çok Yabancı Terörist Savaşçı (YTS) var. Daha ilginci, Diyarbakır Sur'da kolluk kuvvetleri, yaptıkları bir operasyonda göz damlası buldular. Bu göz damlası sürekli dürbünden bakmak zorunda olan keskin nişancıların kullandığı türdendi.

Profesyonelce yetiştirilmiş ve teçhizat verilmiş teröristleri, güvenlik kuvvetlerimiz destansı bir mücadele ile bertaraf etti. Hendek kalkışmaları PKK için hezimet oldu. Ama Temmuz 2015'ten bu yana PKK ile mücadelede maalesef 800 şehit verdik. FETÖ, 15 Temmuz'da 242 vatanseveri şehit etti. DAEŞ'in terör saldırılarında da kolluk kuvveti/sivil pek çok şehit verdik.

Karşımızda asimetrik savaşa göre programlanmış, Ortadoğu'nun siyasetine uygun biçimde esneyen ve aynı üst akıl tarafından yönlendirilen terör örgütleri var. Bu mücadeleyi kazanacağız elbette. Yeni mücadele konsepti olan terörü yerinde vurma stratejisi ile ABD'nin 'önleyici saldırı' doktrininden farklı olarak meşru savunma hakkımızı kullanarak yapacağız bunu. Bu süreçte teröristle mücadeleyi terörizmle mücadele konseptine dönüştürmek ve bunu topluma anlatmak gerekiyor.

Terörle mücadelede ithal silah sistemlerinde zaman zaman ortaya çıkan aksaklıklar bize net biçimde şunu gösteriyor: Türkiye'nin savunma sanayiindeki atılımları, bağımsızlık mücadelemizin olmazsa olmazı ve bu atılımın devam etmesi gerekiyor. Bunun terörle mücadeledeki önemli sonuçlarından birini silahlı İHA'larla gördük. Üreticileri, NATO üyesi Türkiye'ye silahlı İHA vermezken yerli üretim Bayraktar muharip İHA'ları terörle mücadelede son bir yılda büyük yararlılıklar gösterdi. Türkiye gerçekten bağımsız olacaksa bunu ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz Nisan ayında koyduğu '2023'te ülkemizin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını tamamen ortadan kaldırmak' hedefini gerçekleştirerek başarabilir. Ve böylece kuruluşunun yüzüncü yılına eskisinden daha güçlü, bağımsız ve etkili bir ülke olarak girer.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA