Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Misyoner arkeologun ‘Zirve’ öyküsü

Thomas T. Tofilon misyoner bir arkeologtu. Tarihi eser kaçırıyordu. Türk ortağı İlker Çınar, onu ihbar etmekle kalmadı, gizli tanık olarak verdiği ifadeyle filmlere konu olacak Zirve Davası komplosunun üretilmesine sebep oldu. Aynı Çınar şimdi ifadesini değiştirerek Gülenistler’in komplosunu deşifre etti

"Hristiyanlığı, Pagan Roma'nın resmi dini haline getiren Aziz Pavlus'un memleketi Tarsus'ta esrarengiz bir Amerikalı misyonerle bir Türk, define avcılığı yaparken önemli tarihi eserler buldu. Yıl 2003'tü. Amerikalı -adı Thomas T. Tofilon'du- CAMA isimli gizemli bir misyonerlik örgütünün yöneticilerindendi. Sonradan tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili davanın görüleceği mahkemenin de teslim edeceği üzere iyi derece Türkçe biliyordu." Bu köşede 3 Mayıs 2015'te yayınlanan 'Komplonun Zirve'sinde define avcılığı' başlıklı yazı bu cümlelerle başlıyordu. Geçtiğimiz hafta aynı zamanda arkeolog olan 20. yüzyılın en önemli kadın casuslarından biri, belki de birincisi Gertrude Bell'in hikâyesini anlatmıştık. Gizli misyonerlik örgütünün yöneticisi Tofilon'un hikâyesi de Bell'inki ile paralellik arz ediyor. Amerikalı misyoner Tofilon'un Türk ortağı, 1986 ile 2005 yılları arasında Türkiye'yi il il dolaşıp misyonerlik faaliyeti yürüttüğü söylenen İlker Çınar idi. Türkiye; bu ismi, Malatya'daki Zirve Cinayeti Davası'nda sıkça duydu. Zira bu dava, bütünüyle Çınar'ın, Deniz Uygar adıyla gizli tanık olarak verdiği ifadenin üzerine kurgulandı. Tofilon'un planı, Tarsus'ta bulduğu Bizans dönemine ait kıymetli tarihi eserleri yurtdışına kaçırmaktı. Bu yüzden eserlerin bulunduğundan, ne Tarsus Müze Müdürlüğü'ne, ne de eski ortağı İlker Çınar'a söz etti. Eserlerin bir kısmını yurtdışına kaçırmayı başardı. Ama birini -bir sütun başınıyakalattığı için yargılandı. Define işinde aldatılan Çınar da, Tofilon'u gammazladı ve böylelikle Türkiye'de örneğine pek rastlanmayan türden bir define avcılığı macerası mahkemeye taşınmış oldu.

DEĞİŞEN İFADE
Muhtemelen CIA bağlantılı misyonerlik örgütünün yöneticisi Tofilon ile tarihi eser kaçakçılığına adı karışan ve sahte delillerle süslenmiş ifadeleriyle Zirve Davası'nın seyrini kökten değiştiren işte o İlker Çınar, geçtiğimiz aylarda -19 Şubat'ta- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) müfettişleri Serkan Ankıtcı, Şeref Ermiş ve Orhun Taşkın'a ifade verdi ve eski ifadelerinin 'iftira'dan ibaret olduğunu itiraf etti. Fikri takip adına bu ifadenin önemli kısımlarını dikkatinize sunuyorum: "İstanbul TEM Şube'de ifade verirken Gülen cemaati aleyhine herhangi bir cümle sarf etsem TEM Şube hemen üzerimde baskı kuruyordu. Gülen cemaatine hiç laf ettirmiyorlardı. ... Amaçları ellerindeki tüm dosyaları yalan dolanla Ergenekon'a bağlamaktı. Bunun içerisinde Zirve Yayınevi cinayeti de vardır. ...Bu dosya soruşturmaları kapsamında bana tanıklığım sürecinde baskı yaptıkları gibi gizli tanıkların da bu yapı tarafından baskı gördüğünü düşünüyorum." Gelelim İlker Çınar'ın eski ortağı misyoner arkeolog Thomas Tofilon ile ilgili ifadelerine... Diyor ki, "Ben Thomas T. Tofilon'u misyoner olarak birlikte çalışmamız nedeniyle tanırım. Kendisi 2000'li yıllarda tarihi eser kaçakçılığından yargılanarak hüküm giymiştir. Bu konuyu ihbar eden kişi benim." Oysa eski ifadelerinde "Misyonerlerin tarihi eser kaçakçılığı yaptığı iddiasını ortaya atarak misyonerleri itibarsızlaştırmak bir TUSHAD yöntemidir" demişti. Şimdi ise TUSHAD'ın Gülen Örgütü üretimi bir hayali yapı olduğunu söylüyor: "Tüm aşamalarda söz konusu ettiğim TUSHAD isimli birim de Paralel Yapı'nın konsensüs çerçevesinde kurduğu bir yapılanmadır." Zirve Davası, İlker Çınar'ın Gülen Örgütü'nün baskısıyla verdiği yalan ifadelerle manipüle edildi. Ama Çınar'ın bizzat içinde olduğu defineci misyoner Tofilon öyküsünde 'kurmaca' yok. Gülen Örgütü'nün kumpas davalarında çok ilginç, okunacak öyküler var. Özellikle de Zirve Davası dosyasında... Değme Hollywood senaryolarına taş çıkartacak cinsten öyküler bunlar. Define avcıları, misyonerler, gizli/ezoterik örgütler, polis şefleri, komplolar, sahte belgeler, yalancı tanıklar, ne ararsanız var. Öyle ki iddianameyi; iyi bir senarist ve yönetmen okusa tek yapacağı şey, hikâyeyi çekim senaryosuna dönüştürüp kamera arkasına geçmek. Senaryo sıkıntısı çeken Türk yapımcılara duyurulur.

GÜVENLİ EVDE İFADE ZORBALIĞI
Gülenistlerin gizli tanık olarak istediklerini söylettirdikleri İlker Çınar'a, vereceği ifadeyi dikte etmek için istihbarat terminolojisinde 'safe house' (güvenli ev) denilen bir ev tuttuğunu ve Çınar'ı buraya yerleştirdiğini yine Çınar'ın kendisi söylüyor: "Zekeriya Öz ve TEM Şube'de görevli Yurt Atayün ve diğer polisler beni İstanbul'da zorla bir yere kapatarak yaklaşık bir ay burada tuttular. Amaç, yürüttükleri dosyalara ilişkin beni el altında bulundurmak ve her dosyada tanık yapmak istemeleridir. İstanbul'da beni zorla tuttukları yer Halkalı'da bulunan TOKİ'ye ait bir evdir. Bu evin her tarafında kamera vardı ve resmen beni göz hapsinde tuttular."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA