SABAH'ın Nişantaşı'nda olduğu zamanlar... Rahmetli Aktüel'in bugünkü Zara'nın yerinde olduğu günler... Hayatımız ister istemez Nişantaşı kafelerinde geçerdi. Ve o yıllarda buralarda Türk kahvesi içilemezdi. Niye? Çünkü yoktu!
Çok değil, 15-20 yıl öncesinden bahsediyorum. Güzelim Türk kahvesi, henüz burjuva kafelerine girme hakkı kazanmamıştı!
Hemen hepsinde espresso, cappuccino içilirdi ama Türk kahvesi sorana, balıkçıya gidip kıymalı mercimek istemiş gibi bakılırdı!
Hayatta iyi şeyler de oluyor. Üçüncü dalga kahveciler bir yandan, yanında suyu ve lokumuyla tatlı biçimde sadece Türk kahvesi servis eden dükkânlar öbür yandan geldi. Bütün o şuursuz kafeler, zaman içinde menülerine Türk kahvesini de soktu.
Şimdi 15 yılı geri sarıp onlara en hafifinden "Oldu mu canım!" demek istiyor insan. Sanki 'düşük' bir şey talep etmişiz gibi aklı sıra bizi snobe eden o Nişantaşı garsonlarını falakaya yatırmak! İtalya'nın en prestijli kahve markalarından birinin çıkardığı Türk kahvesi paketiyle kafalarına kafalarına vurmak!
Caffe Vergnano, 1882'den beri kahve üreten Torinolu bir aile şirketi. İşe küçük bir bakkal dükkânı olarak başlamış, Kenya'da bir kahve fabrikası satın alarak şahlanmış sonra. İtalya'nın en makbul kahve markalarından şu an. Ve de en son haber: Yeni bir Türk kahvesi harmanı geliştirmiş ve dünya pazarına sunmuş durumda şu an.
İşbirliğinin mimarı Ülkü Kahraman Houssein (Mira) 2008'den bugüne uzanan süreci gururla anlattı. Çok haklı; şahane bir gelişme bu. Kültür transferi bir nevi...
Tattık: Gayet başarılı. Yaşasın: Dünya kahve falı bakacak!
Hem damağa hem dimağa
Toptancı market Metro'yu bilirsiniz. Güneşli'de onun bir de gastronomi platformu var ki, insanın (hele onca yolu gittikten sonra) yatıya kalası geliyor! Gastronometro'da zihin açan, besleyen, şaşırtan gastronomik deneyimler oluyor. Tadımlar, konuşmalar, değişik isimler, keşifler...
Şimdi de geç kahvaltılı sohbet dizileri başlattılar. Perşembe günkü ilk buluşmanın konusu 'Av'dı. Yemek araştırmacısı Nilhan Aras moderatörlüğünde üç de değerli muhabbetçi vardı: İktisat tarihçisi Mehmet Ali Kılıçbay, arkeolog ve gıda mühendisi Ahmet Uhri, sanat tarihçisi ve maden mühendisi Mehmet Kahyaoğlu.
Dinlediklerinizin ve yediklerinizin lezzetinin rekabet edebilmesi, bir kahvaltının damağa ve dimağa aynı anda bu denli hitap edebilmesi sık rastlanan durum değil. Zihnine ve eline sağlık Gastronometro!
Tarhana mantısıyla evine döndü
Muhittin Ülkü, İstanbullu lezzetperestlerin aşina olduğu bir isim. Downtown'dan Mikla'ya bu şehirde iz bırakan pek çok işletmede onun da izi var. İstanbul'dan bezip Kapadokya'ya yerleşmiş ve orada açtığı lokantasında (Muti) harikalar yaratmıştı. Tarhana mantısına bayılmış, dana yanağın yanında gelen ve başkası söylese inanmayacağım biçimde ondan rol çalan püresine çıldırmıştık (Tüyo: İncir ve portakal kabuğu koyuyor püreye). Şimdi 'kürkçü dükkânı'na geri geldi, tam da memleketine, evine, yuvasına döndü Muhittin Ülkü; Nişantaşı'na. Atiye sokakta, Blush'ın başında, özenli lezzetlerle buluşturuyor yine.
O şahane tarhana mantısı burada da çıkıyor karşımıza, oh! Atıştırmalık isterseniz, kızarmış zeytin, pastırmalı. Kıymalı böreğin içinde havuç, kişniş, nane, tarçın, üzüm, fıstık, sakız var. Kaz etli mantı, ahtapot ve kalamarlı iç pilav, dana kuyruk...
Fakat her ne yerseniz, finalde yanık sütlü dondurmadan tatmaya bakın. Tarsus'tan gelen bu güzellik, Antalya'nın en iyisi diye şişirilene bile meydan okur.
'Gastromühimler' İstanbul'daydı
Böyle netameli bir dönemde böyle sıkı isimleri İstanbul'da bir araya getirmek kolay iş değil. Sadece parayı bastırarak yapılabilecek şey değil. Ciddi emek, çaba, sabır demek... Food In Life dergisinin kurucusu Gökmen Sözen gerçekten çok uğraştı. Ama nihayetinde dünya şöhretlerini İstanbul'da gördü, bize de gösterdi.
Gastromasa adlı uluslararası gastronomi konferansı, geçtiğimiz cumartesi CVK Park Bosphorus'taydı (Eski Park Otel'de yani). Elena Arzak, Albert Adria, Andoni Luis Aduriz, Antonio Carluccio, Josean Alija gibi yıldızlar, yıldızlılar, kendi hikâyelerini anlattı.
Organizasyon çok daha iyi olabilirdi ama kabul edelim ki bu isimleri (ve daha pek çoğunu) böyle zor zamanlarda İstanbul'a getirmek bile başlı başına başarı... Gelecek yılki organizasyon için şimdiden güç kuvvet dileyelim.