Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Kaç tane yılbaşı var?

Önce tarımın, ardından yazının keşfi, beraberinde takvimi getirdi. Sıcak günleri serin günler, serin günleri soğuk günler takip ediyordu.
Sonra yine güneş...
Bu döngüde iki önemli tarih vardı: Tohum ekme ve hasat...
İşte 'yeni yıl' fikri buradan çıktı. Bilinen en eski yeni yıl festivali, dört bin yıl önce, bugünkü Bağdat'ın güney batısına düşen Babil'de yapılandı.
Çiftçiler ve onlardan geçinen yöneticiler, ekim döneminin başladığı mart ayının sonlarında Tarım Tanrısı Marduk'a şükranlarını iletirdi.
İşleri karıştıran Romalılar oldu. MÖ 153'te Senato, 1 Ocak'ı yeni yılın ilk günü ilan etti. Halbuki, ne ekim zamanıydı ocak, ne de hasat.
Kilisenin krallar karşısında güç kazanmasıyla olay iyice çığırından çıktı. Yeni yılı İngilizler 25 Mart'ta, Fransızlar Paskalya'da, İtalyanlar önce 25 Aralık'ta, sonra 15 Aralık'ta kutladılar.
Velhasıl 1 Ocak'ın genel kabul görmesi ve bugün olduğu gibi din-dışı bir anlam kazanarak yaygınlaşması için yüzyıllar geçmesi gerekti.
Gelelim bize... Osmanlı'daki durumu en güzel Refik Halit Karay anlatır. "Biz Müslümanlar, 1 Ocak'ın farkında bile değildik" der.
Dini açıdan Muharrem ayının, maliyecilik açısından da mart ayının ilk günü önemlidir. Ancak bunların kutlanma şekli günümüze kıyasla pek sönüktür.
Babası, Muharrem ayının birinci günü küçük Refik Halit'i, Yıldız Sarayı'ndaki Muharremiye denilen yeni yıl kutlamasına götürür.
Kalabalık hünkara selam ve teşekkürünü iletir. Padişah selamı almaya gelmez ama kese kese çeyrek altınlar gönderir. Hazır bulunanlar nasiplenir. Ancak mesela memurlar o gün tatil yapmaz.
Mali yılın başlangıcı olan 1 Mart'ta ise balıkhanede tören yapılır. Kurbanlar kesilir, dualar okunur. Ertesi gün bankacılar çalışmaz. Ama o kadar!
Yani Avrupa'nın Orta Çağı gibi, Osmanlı'da da "umumi bir yılbaşı" yoktur.
Tabiri caizse "yılbaşları" vardır.
Refik Halit'e göre Frenk yılbaşında kutlama yapılması Mütareke döneminde başlamış, Cumhuriyet dönemindeki takvim değişikliğiyle yoğunlaşmıştır.
Yazar olayı şöyle bağlar: "Ama dikkat ediniz: Bu adetin sadece eğlence tarafını almışızdır. Bizdekinin Hıristiyanlardaki gibi dinle hiç alakası yoktur."
Peyami Safa da Refik Halit gibi düşünmektedir. Özetle, "Biz Yılbaşı'nı, Hıristiyan ayini sanırdık. Meğer dünyanın her yerinde, İncil'in yasak ettiği günahları işlemeye vesile olan hoş bir eğlenceymiş" diyor.
Kıssadan hisse: Atalarımız işin özünü kavramış ve anlatmış; biz neyin tartışmasını yapıyoruz?

EŞEKLİ KUTLAMA
Eğlence mekanlarının 31 Aralık akşamı değişik etkinliklerle müşteri çekme çabası yeni değil elbette. Bunun en güzel örneklerinden biri 1956 yılından geliyor: İstanbul Hilton Oteli o yılbaşı Mecidiyeköy- Ayazağa arasındaki Kuştepe köyünden Mürdüm adlı bir eşeği getirir. Mürdüm, altı gün altı gece boyunca Hilton'da düzenlenen bütün Noel ve yılbaşı partilerine katılır. Şadırvan'dan Roof'a, otelin bütün etkinlik alanlarını dolaşır. Güzel gözleriyle insanları mutlu eder.

KIRMIZININ GÜCÜ
Bir süredir BİM, A101, Şok, Tedi gibi orta ve alt-orta sınıfa hitap eden mağazaların verdiği ilanları takip ediyorum. Müşterilerinin önemli bir bölümü dar ve sabit gelirli müşterilerden oluşan bu mağazalar, tüketici taleplerini iyi takip ediyor. Okullar mı açılıyor; ucuz kırtasiye ürünleri raflara çıkıyor... Sevgililer Günü mü yaklaşmakta; reyonlarda kalp şeklinde balonlar, çikolatalar baş gösteriyor. Hepsi de ehven fiyata. Hiç unutmam geçtiğimiz yaz biri haşema bile getirmişti. Geçen gün bunlardan birini gezerken ne göreyim? Kırmızı külot satılmakta! "Ne var bunda, yılbaşı yaklaşırken çok sayıda mağaza kırmızı kadın külotu satar" diye itiraz etmeden önce dinleyin: Külot, kadın değil, kırmızı bir erkek külotuydu! Hem de 'boxer' tipi. Bu bir müşteri talebi mi, yoksa cin bir üretici ile mağazacıların ortaklaşa kararı mı? Bilmiyorum. Ama belli ki birileri 31 Aralık gecesini 'renklendirme görevini', kadınlarla sınırlı tutmak yerine, cinsler arasında paylaştırmayı tercih etmiş.

GÜLMESEN DE GÜLÜMSE
Ortaya karışık birkaç apartma yeni yıl esprisi...
Yeni yıl fikri, eskisini kullanmayalım, yenisini alalım isteyen takvim üreticilerinin başının altından çıktı.
Yeni yıl dileğim: Arkadaşlarım beşer onar kilo alsınlar ki ben zayıflamak zorunda kalmayayım.
Efendim? Yeni yıl dileklerim mi? Karım henüz söylemedi.
İyimserler gece yarısına kadar otururlar ki yeni yılın gelişini görebilsinler... Kötümserlerin oturma sebebi ise eski yılın gidişini görmektir.
Ne! Yeni bir yıl daha mı? Her şeyi baştan mı yapacağım yani?
2014: Rejim yapacağım, 80 kilonun altına ineceğim... 2015: Yeni bir diyet reçetesi uygulayarak 100 kilonun altına düşeceğim. 2016: Bu yıl fazla kilolarıma karşı gerçekçi bir tavır alarak diyetisyene gideceğim. 2017: Her gün egzersiz yaparak kilo vereceğim. 2018: Haftada bir kere jimnastik salonuna gideceğim ve daha az kurabiye yiyeceğim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA