- Eşcinselliğin medyadaki temsili konusunda ne düşünüyorsunuz, 1990'lardaki aşağılayıcı bakışta bir değişim var mı?
- Bugün eşcinsellerin medyada temsili daha iyi diyorlar. Sözümona daha efendi bir dil varmış. Şimdi 90'lara bakınca ben diyorum ki, al birini vur ötekine! Al 1990'ları vur bugüne! Bence hiçbir fark yok. Son derece ayrımcı, seksist, maço söylem devam ediyor. Feci bir dil var. Kadına karşı olan dilde ilerleme olmadığı gibi, gaylere karşı dilde de hiçbir ilerleme yok. Daha maskeli yalnızca. 'Siyaseten doğruculuk' maskesi gibi bir maskeyi ara sıra takma gayreti görüyorsun, o kadar. Özelikle magazin haberlerinde medyamıza hakim olan dil, berbat.
- Peki ailelerin eşcinselliğe bakışı?
- Bakış açısı şu: "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, oğlum açığa çıkmasın, evlensin, çocuğu olsun, gayse de gay!" Feci bir toplumda yaşıyoruz. Kapalı kutu toplumu olduğumuz için, ciddi bir temsil sorunları var. Ezilmek, yok sayılmak... Bunları yaşıyorlar. - Okurlar Ramazan'ı koruma içgüdüsüyle olduğu kadar çekici bir erkek, bir arzu nesnesi olarak algılayabilirler mi? - Ramazan fahişelik yapıyor. 'Tokmakçılık' yapıyor aslında tam tabiriyle. Bu, Türkiye'deki bütün gay cinayetlerinde çok çok ciddi bir mevzu. "Aldım verdim, ben üstte miydim altta mıydım" meselesinin, bu kadar büyük bir aşk yaşayan bir çocuk için bile bu kadar majör bir sorun olduğunu göstermek istedim. Bu da bizim çok çok büyük bir yanlış algımız. Sen eğer 'fucker'san, aktif eşcinselsen, erkeğin önde gidenisin... Ama yok düzülmekten hoşlanıyorsan, o zaman gaysin! Bununla yüzleşmek ise Türkiye'de cinayet sebebi olabiliyor. Kitapta Ramazan bu yüzden cinayet işliyor. Ramazan'ın içinde çok büyük bir öfke var. İnsan bıçaklıyor. Ali'de ise böyle bir şey yok. Ramazan kimsesiz biri. Devlete emanet edilmiş ve devlet sistematik aralıklarla Ramazan'ın ırzına geçmiş.