Hangi spor dalı olursa olsun, sporcuların en büyük kabusu sakatlıklar. Çok başarılı bir sporcu, talihsiz bir sakatlıkla kariyerine son vermek zorunda kalabilir. Röportaj yaptığım ortopedi dalında dünyaca ünlü isim Prof. Dr. Ömer Taşer, "Milan'ın golcüsü efsane Marco Van Basten'e hayrandım. 1993 yılında 28 yaşındayken ayak bileğinden sakatlanıp futbolu bırakmak zorunda kaldı. Bugünkü imkanlarla Van Basten kolayca tedavi edilebilir, en az 3-5 yıl daha o harika gollerine devam edebilirdi" demişti. İki yıl önce Prag'da bir parkurda omzunun üstüne düşen Hazal Nehir ile kariyerini, geçirdiği kazayı ve muhteşem geri dönüşünü konuştuk. Kıyaslamak elbette doğru değil ama fizyoterapistlerin de doktorlar kadar önemli işlere imza attığının unutulmaması için yaptım bu röportajı.
- Sondan mı başlasak; Madrid yakınlarındaki Cuenca isimli su kanalının üzerindeki üç parkurda mücadele ettiniz. Parkurdan ve sonuçtan bahseder misiniz?
- Yaklaşık iki ay önce Red Bull Türkiye ile birlikte harika bir projeyi tamamladık. Çekimler sırasında yağmur nedeniyle kanalda su olmaması gibi zorluklarla karşılaştık. Suyun gelmesini uzun saatler beklemek zorunda kaldık. Neyse ki sonunda çekimlere başlayabildik ve 87 basamaklı parkuru tamamladım. Diğer parkurları da başarıyla bitirdik. Bu proje benim için çok değerliydi ve benzer projelerde yer almayı umuyorum.
HER SEANSTA ZORLANIYORDUM
- Şimdi biraz geriye gitsek. Geçirdiğiniz ciddi bir sakatlık oldu. Ben hep izlerken "Hiç düşmüyorlar mı?" derdim... Bu kazayı görmek tatsız oldu. Kazayı ve sonrasında yaşadıklarınızı anlatır mısınız?
- İki yıl önce, Prag'daki 'Capstone'
çekimleri sırasında oldukça ciddi bir
sakatlık yaşadım. Düştüğüm anda
dirseğimin çıktığını anlamıştım.
Hemen hastaneye kaldırıldım
ve ilk müdahaleyi
orada aldım. Maalesef kolumu
yerine oturtamadılar ve
ameliyat olmak zorunda kaldım.
Ameliyattan sonra kolumdaki
demirleri görünce
moralim bozulmuştu. Türkiye'ye
döndükten sonra
ikinci bir ameliyat geçirdim
ve fizik tedavi sürecine
başladım. Yaklaşık dört ay
süren yoğun bir fizik tedaviyle
iyileşme sürecim
başladı. Şu anda yüzde
yüz iyileşmiş olmasam da
antrenmanlarıma devam
edebiliyorum ve oldukça
iyiyim. Umarım bundan
sonra böyle bir sakatlık
yaşamadan kariyerime
devam edebilirim.
- Dönüşünüzde fizyoterapistler sizi çok zorladı mı? Yoksa siz hemen parkurlara dönmeliyim diye onları mı zorladınız? Hiç "Artık yeter, ben de normal bir hayata döneyim" diye düşünmediniz mi?
- Aslında 3-4 ay boyunca haftada 3-4 gün
fizik tedaviye gittim. İstanbul'daki bu süreç
oldukça zordu. Fizyoterapistler gerçekten
çok çalıştırdı ve her seans sonunda ağladığımı
hatırlıyorum. Dirseğim ilk başladığımda
90 derecelik bir açıyla tamamen kapalıydı.
Hiç hareket ettiremiyordum. Üç ayın sonunda
ise dirseğimi tamamen açabilir hale geldim.
Ancak bu süreç çok zorluydu. Sürekli
çalışmak ve eklemin tekrar kapanmamasını sağlamak
gerekiyordu. Bunun yanında güçlendirme hareketleri
ve parkura dönüş için özel egzersizler de yaptım.
Kendimi aceleye getirmeden tamamen iyileşmek istedim.
Çünkü yeni bir sakatlık yaşamak istemezdim.
İKİ GÜNDE BIRAKIRSIN DEDİLER
- Artık en başa dönebiliriz. Parkur sporu Türkiye'de pek yaygın değil. Siz nasıl başladınız? Küçükken izlediğiniz çizgi filmler sizi etkilemiş olabilir mi? Neler izlerdiniz çocukken?
- Parkur maceram, 16 yaşında lisedeyken en yakın
arkadaşım sayesinde başladı. Bana 13. Bölge adlı bir
film göstermişti. O zamanlar parkurun sokaklarda yapılan
bir spor olduğunu bilmiyordum. Üniversitede
hip-hop grubumuz vardı ve ben breakdance yapıyordum.
Bir gün antrenman sırasında parkur yapan bir
grup geldi. Onlarla birlikte denemeye başlayınca bu
spora olan ilgim daha da arttı. Aslında parkura 20
yaşında başlamış oldum. Küçüklüğümden beri
breakdance'e ilgi duyuyordum. Hatta Benimle
Dans Eder Misin? programını izleyerek dans
etmeye başlamıştım. Breakdance, beni parkura
yönlendiren önemli bir etken oldu.
- Parkur dışında başka bir spor var mı ilgilendiğiniz?
- Başka bir spor olarak, kışın genellikle
koşmayı tercih ediyorum. Yaz aylarını
ise daha çok parkura ayırıyorum.
Dans etmek de benim için büyük
bir tutku. Breakdance'e eskisi
kadar vakit ayıramasam da halen
çok seviyorum. Parkurdan arta
kalan zamanlarımda dinlenmeyi
tercih ediyorum. Tırmanışa da
büyük ilgi duyuyorum. Özellikle
İngiltere'deki tırmanış salonları,
kış aylarında harika bir alternatif
oluyor. Hava kötü olduğunda
oraya gidip tırmanış yapabilmek
çok keyifli.
- Bu sporu yıllardır yapıyorsunuz. Yakın çevrenizin tepkileri nasıl?
- Ailem artık parkura alıştığı
için beni çok destekliyor.
Hatta en başta anneme parkurdan
bahsettiğimde, ne
olduğunu bilmiyordu. Ben
de ona açıkladım. 'İki güne
bırakırsın' demişti. Ancak
10 sene oldu ve hâlâ bu
sporu yapıyorum.
SİNEMA SEKTÖRÜ ZORMUŞ
- Sinema deneyimi de yaşadınız. Beyazperdenin büyüsü için neler düşünüyorsunuz?
- Yaklaşık dört sene önce çekilen Six Underground filminde oynama fırsatı buldum. Çekimler eğlenceli olsa da benim için ilk deneyim ve oldukça zorlayıcıydı. Sabah sekizden akşam on ikiye kadar süren yoğun çalışma temposu, kendime vakit ayırmama engel oldu. Sporcu olarak kariyerime odaklandığım için böyle uzun süreli projelerden uzak durmayı tercih ediyorum. Belki ileride tekrar oyunculuk deneyimi yaşayabilirim ama şu an için önceliğim spor.
EĞİTİM HAYATIM İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM
- Spor kariyerinizle birlikte eğitim hayatınız nasıl ilerledi?
- Parkura başladığımda ODTÜ'de birinci sınıftaydım. Ancak parkur, derslerime odaklanmama engel olmaya başladı. Sürekli antrenman yapıyor ve dışarıdaydım. Dersleri geçmekte zorlanınca mühendislik bölümünden ayrılmaya karar verdim. Aslında Erasmus yapmak ve parkuru yurt dışında geliştirmek istiyordum ama ODTÜ'de bu mümkün görünmüyordu. Bu yüzden Hacettepe Üniversitesi'ne geçiş yaptım. Hacettepe'de bir yıl okuduktan sonra İspanya'ya Erasmus'a gittim. İspanya'da parkurum çok gelişti ve yeni sponsorluklar aldım. Dönüşümden sonra ise sürekli yurt dışı yarışlarına katıldığım için okula devam edemedim. Eğitim hayatım parkur yüzünden etkilense de bu karardan hiç pişman değilim. Çok mutluyum.
PANDEMİDE BAHÇEMİ PARKUR YAPTIM
- Evinizin arka bahçesine mini parkur kurmuştunuz bir ara... Pandemi dönemi miydi?
- Pandemi döneminde evimin arkasında küçük bir antrenman alanı oluşturdum. Bu sayede dışarı çıkamasak bile düzenli olarak antrenman yapabildim. Başlarda, arkadaşımın olmaması ve beni destekleyecek kimsenin olmaması zor olsa da tüm dünya aynı durumu yaşadığı için motive olmaya çalıştım. Tek başıma yaptığım bu antrenmanlar sayesinde tekniklerimde büyük gelişmeler oldu. Evimdeki basit ekipmanlarla bile çok daha zorlu hareketler yapabiliyorum.