Yıllar önce ikizi Berk'le türkü ve flamenko harmanı bir işle çıktılar karşımıza ki, yer yerinden oynadı... O gün hayatımıza girdi Öykü Gürman güçlü ve hisli sesiyle, bir daha da çıkmadı. İkizi Berk flamenko aşkının peşinden gitti, İspanya'ya yerleşti. Orada müzik yapıyor. Öykü Gürman ise sayısız şarkıya imza attı bugüne kadar, bir de heybesinden oyunculuk çıktı... Oyunculukta da iddiasını ortaya koydu ve çok sevildi. Gürman bu kez, 80'lerde Burhan Çaçan'ın sesiyle ünlü olan Ayaz Geceler şarkısına yaptığı yorumla gündemde. Yakın dönemde evlenen ünlü sanatçıyla hem müzik ve oyunculuk kariyerini hem de aşkı konuştuk...
- 80'lerde ilk kez Burhan Çaçan'dan duyduğumuz, dönemin çok popüler bir şarkısıydı Ayaz Geceler... Bu kez bu şarkıyla karşımızdasınız. Sizdeki hikayesi nedir Ayaz Geceler'in?
- İkizim Berk ile yıllardır söylediğimiz farklı türdeki şarkıların içinde yer alan bir şarkıydı. Ara ara söylerdim ama sahne repertuvarıma dahil değildi. Bir gün boş günümde evde tek başıma temizlik yapmaya başladığımda ağzımdan bir anda dökülmeye başladı. Ben de mırıldanmaya başladım sonra tamamını söyledim. Temizlik bitene kadar üç-dört kere baştan sona söylediğimi fark ettim. Sonra neden bu şarkıyı yeniden günümüz anlayışı ile aranje ettirip yorumlamıyorum fikrine ısınmaya başladım. Sonra Sezgin Gezgin'e şarkıyı götürdüm. O, günümüz anlayışına ve bu çağın ruhuna uygun düzenlemesi ile bambaşka bir atmosferin oluşmasını sağladı. O dönemin ruhunu bu dünyaya aktarırken orijinal yapısına sadık ama dünyanın her yerinde dinlenebilecek düzeyde olmasına dikkat ettik. Dinleyicimden de gelen pozitif yorum ve tepkiler ekipçe mutlu olmamızı sağladı.
- Arabesk, türkü, sanat müziği, fantezi... Flamenkoyla birlikte tüm bu türlere de ilgi duydunuz hep. Ve sanki hepsinin bir sentezi oldu müziğinde. Sizi yine kardeşiniz Berk'le birlikte flamenko olarak düzenlenmiş bir türküyle tanımıştık. Flamenko ve Türk müziğinin farklı türleri arasında nasıl bir benzerlik var sizce? Hem müzikal hem de ruh olarak?
- Çocukluğumuzdan beri evde müzik sesi hep vardı. Annemden Türk müziği, babamdan yabancı müzik zevklerini ve birikimlerini edindik. Aslında ikisini organik olarak birbirinden ayırmak çok zor. Ruh ve tavır olarak birbirine bağlılar sadece. Farklı toprakların, dilin ve anlatımın başkalaştığını görüyoruz. Türk müziği bu topraklarda çocukluğumuzdan beri kulağımızda olan bir müzik türü. Hepimiz aşinayız. Söylenmesi ve icrası için belli bir üsluba ve tavra sahip olmak için iyi bir üstadın eğitiminden geçmek gerekiyor. Flamenkoda da bu yöntem kullanılıyor. Flamenkoda ilaveten vücut dili, dans, ayaklar ve eller de katkı sağlıyor. Ruhun ritmi, bedenin salınımlarıyla bütünleşiyor. Semazenler kendi ekseninde neyin kudretli gücüyle dönüyorlarsa, flamenkoda da dans edenler gitarın eşliğinde aynı devinimleri sergiliyor.
- Biz sizi şarkıcı bilirken içinizden müthiş bir de oyuncu çıktı... Oyunculuk yeteneğinizi nasıl keşfettiniz? Sonrasında kimler, nasıl yönlendirdi sizi oyunculuk konusunda?
- Cebinizde birikenler, yaşadıklarınız yani yaşam tecrübeleriniz, okuduklarınız, izledikleriniz, dinledikleriniz hepsi bir potada eğitimle birleşip bütünleşiyor. Çocukluğumdan beri çok izler, okur ve dinlerim. Tiyatro ve sinemayı hep başucumda tuttum. Eski Türk filmlerine hâlâ bayılırım ve çok taklit yapardım. Bu yeteneğimin olduğunun farkındaydım. Keman çalan, nota bilen, eğitimin gerekliliğine inanan biri olarak da Altan Gördüm ve Vahide Gördüm'den eğitim aldım. Sette de karşımdaki Zuhal Olcay, Osman Sınav gibi büyük isimleri izleyerek, fikirlerini alarak kendimi ilerlettim.
- Sesinizde hep hüzünle, coşkunun karışımı bir his geçer bana... Hem huzur verir, hem tatlı bir keder... Flamenko da biraz böyle sanki... Siz hiç düşündünüz mü bu konu üzerine. Sesinizi, şarkı söyleme stilinizi etkileyen unsurlar neler oldu sizce?
- Büyürken taşıdıklarınız. Bir akarsu gibi. Yatağında biriktirdikleri, karakteristik özelliğini belirliyor. Duygularınız sesinize yansıyor. Doğal yaşamın sarmal akışının izlerini söylediğimiz şarkılarda görebilirsiniz. Bazen doğuştan o duyguyu sesinizle yansıtmayı biliyorsunuz, bazen de eğitimle şekilleniyor. Tekniğin duyguyu öldürmemesi için doğallıktan yana olmak gerekiyor. Ufak bir sesiniz olur ama duygunuz öyle güçlüdür ki yer yerinden oynar.
- Bir müzisyen, bir sanatçı duyarlılığıyla aşk sizin için ne ifade ediyor? Bir kendini bulma yolculuğu mu, üretmek için bir yakıt mı, hayatın ta kendisi mi?
- Aşk büyülü bir yolculuk. İlk başlarda ayakların yerden kesilme hali. Sonra aynada kendinle kalma hali. Seni sana yeniden hatırlatıyor. Biri tarafından karşılıksız sevilmek, değer verilmesi, ortak paylaşım. Sobanın yanında kedi gibi kendine sarılıp huzurlu hissetme hali. Kalp ritmini, kimyanı, bakışını, ifadeni her şeyi etkiliyor. İklimin değişiyor. İçinde hoşgörü, saygı da olmalı. Üretiminize de yansıyor. Yazdığınız sözler, içinizden çıkan melodiler rengarenk oluyor. Aşk, hayatın her katmanında var. Eşyaya da duyabilirsiniz, bir çiçeğe de. Varoluş biçimi.
EVLİLİK TEKLİFİNİ PARİS'TE ALDIM
- Öncelikle tebrik ederim, yakında dönemde evlendiniz. Biraz magazin yapmaya müsaade varsa eşinizle nasıl tanıştığınızı, nasıl biri olduğunu, hangi yönlerinizle birbirinizi tamamladığınızı anlatır mısınız?
- Evlilik teklifi Paris'te geldi, çok güzeldi. Konsere gitmiştik, evlilik teklifinin geleceğini hissetmemiştim. Konser öncesinde bir turistik gezi, yürüyüş yapalım dedik ve sonrasında yemek yiyip ayrılacaktık. Eyfel'in önünde menajerim ve eşi hep beraber fotoğraf çekelim bir anımız olsun diye oraya gittik. Sonra menajerimin cebinden bir kutu Fatih'in eline doğru giderken, o zaman anladım ve çok heyecanlandım. Mutlu oldum. Beklemediğim bir anda, doğaçlama gelişmesi tam da bana göre oldu aslında. Ben böyle şeylerin, plan program dahilinde abartılı yapılmasını hiç seven biri değilim. O yüzden çok sade ve doğal gelişti. Bizim aşkımız paylaşımcı, güven dolu. Birbirimize karşı anlayışlı, hoşgörülü bir ilişki. Ben çok mutluyum. Bu anlamda işimi, mesleğimi, huylarımı, karakterimi, hayata bakış açımı anlayan ve buna destek veren, özellikle işimi yaparken her zaman yanımda olan beni koruyan, kollayan gerçekten benim mutluluğumdan mutlu olmayı seçen, bunu başarabilen biri Fatih.
BERK, İSPANYA'DA ÇOK MUTLU
- Kardeşiniz Berk'in İspanya'da yaşadığını biliyoruz. O neler yapıyor hayat ve müzik adına? Günleri nasıl geçiyor... Ortak bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz tekrar?
-Berk İspanya'da çok mutlu. Uzun zamandır o topraklarda yaşamak, flamenko yapmak hayaliydi. Festivallerde sahne alıyor, kendi gibi müzisyenlerle ortak üretimler ve sahne paylaşımlarını hayata geçiriyor. Müziğini yaptığı, sözlerini Niran Ünsal'ın yazdığı Unutuldum mu Yani'yi Berk'le birlikte söyledik. Ortak en yakın projemiz bu oldu. O iyi bir flamenko gitaristi, şarkıcı, aranjör, şarkı yazarı. Flamenko konusunda keskin sınırları var.