Hayat bir masaldır... Ama herkesin hikayesi, mutlu başlayıp mesut bitmez. Müslüm Gürses'in hayatı da öyleydi. İki kardeşini kaybetti, annesi, babası tarafından öldürüldü ve korkunç bir trafik kazası geçirdi. Onu öldü sanıp morga bile kaldırdılar. Aylarca yoğun bakımda kaldı, çıktığında ise kazadan kendisine miras olarak; dinmeyen baş ağrıları, kaybolan koku duyusu ve kulak çınlamaları kaldı. Gürses'in dramı 59 yıl sürdü. Sanatçı, 3 Mart 2013 günü ruhunu şu sözlerle teslim etti: "Hayat bana zordu ama güzeldi. Hakkınızı helal edin!" Gürses, geride yürek titreten şarkılar ve milyonlarca hayran bırakarak hep özlemini çektiği annesiyle buluşmak üzere aramızdan ayrıldı.
'SPOR AYAKKABI GİYDİREMEZDİK'
Peki sahne arkasında, sıradan hayatında Müslüm Gürses nasıl biriydi? Unutulmaz şarkıların bestecisi Burhan Bayar, Müslüm Gürses'in hayatının en yakın tanıklarından biri... Bayar, herkesin ona sırtını döndüğünde de Gürses'in yanındaydı, milyonlar onu alkışlarken de... Üstelik Bayar, en güzel şarkılarını hep Gürses için yazdı. Hasret Rüzgarları, Mutlu Ol Yeter gibi ölümsüz eserlerini verdiği Gürses'i, son nefesine kadar yalnız bırakmadı. Bayar, Gürses hakkında bakın neler anlattı: "Müslüm Baba, janti adamdı. Hep takım elbise giyerdi. Defalarca yalvarmamıza rağmen bir kez bile ona kot pantolon giydiremedik. Ha keza spor ayakkabı ve şorttan da hoşlanmazdı. Hayatı boyunca bu üç şeyden hep uzak durdu."
MEYVE KOKUSUNA HASRETTİ
Burhan Bayar, Müslüm Gürses'in geçirdiği ağır trafik kazası sonrası duyma probleminin yanı sıra koku alma yetisini de kaybettiğini söyledi. Bayar, yüzde 95 oranında koku alma kaybı yaşayan Gürses'le ilgili şu detayı aktardı: "Baba en çok meyvelerin kokusuna hasretti. Hep 'Karpuz, kavun, çilek nasıl kokuyor? Aynı çocukluğumuzdaki gibi mi?' diye sorardı. Koku almadığı için parfümü de gereksiz görürdü. Rahmetli Muhterem Hanım'a 'Parfüm sıkma Muhterem, ben kokusunu almıyorum zaten, hiç gerek yok' derdi."
PARAYA KIYMET VERMEZDİ
Müslüm Gürses'in ölmeden önce imza attığı son albüm olan 'Ervah-ı Ezelden-Veda'yı çıkaran Kadırga Müzik'in sahibi Yusuf Ziya Oran da Gürses'le ilgili önemli bilgiler verdi. Sanatçının 35 yıllık dostu olan ve son 10 yılını birlikte geçirdiği Oran, "Müslüm Baba, ne paraya kıymet verir, ne de hesap bilirdi. 35 yıllık dostluğumuz boyunca bir kez bile onun paradan konuştuğunu görmedim. Cebinde 200 lirası dahi olmazdı. Ama çok cömert ve yardımsever biriydi" diyor. Yapımcı Oran, Gürses'in kimseye kıyamayan bir yapısı olduğunu söyledi: "Mesela biriyle randevusu varsa kimseyi bekletmekten hoşlanmazdı. Acele eder, randevu saatinden mutlaka 10 dakika önce orada olurdu."
ÜVEY ANNESİNE BİLE SAHİP ÇIKTI
Yusuf Ziya Oran, Gürses'in merhametine bir de örnek verdi. Müslüm Gürses'in, annesini öldüren babasını affettiğini, ona sahip çıktığını hatırlattı ve ekledi: "Müslüm'ün babası, hapisten çıktıktan sonra evlendi. Üvey annesi Urfa'da yaşıyordu. Üvey anne, eşi öldükten sonra bir kez İstanbul'a geldi. Müslüm onu ağırladı, el üstünde tuttu. Kadın dönerken, Müslüm'den köyde bakmak ve hayatını idame ettirebilmek için bir koyun istedi. Müslüm, 'Olur mu öyle şey, bir tane değil sana 100 tane alırım' dedi ve aldı. Üvey annesi ne istediyse geri çevirmez, fazlasıyla yardımcı olurdu."
MİRAS NUR'UN YEĞENİNE KALDI
Yusuf Ziya Oran, Müslüm Gürses'in hayatı boyunca maddiyata önem vermediğini, bu nedenle mala mülke yatırım yapmadığını, çocuğu da olmadığı için kazandığını eşiyle birlikte harcadığını ya da muhtaçlara dağıttığını söyledi. Oran, bildiği kadarıyla Gürses'ten miras olarak sadece iki ev ile telif haklarının kaldığını söyleyip ekledi: "Müslüm Baba vefat ettiğinde ailesinden kimse kalmamıştı. Dolayısıyla miras eşine geçti. Muhterem Nur vefat edince kalan mallar ile Baba'nın tüm telif gelirleri Muhterem Hanım'ın ailesine, sanırım yeğenine kaldı" dedi. Muhterem Nur da eşinin vefatının ardından Bakırköy ve Anadolu Yakası'nda iki ev ile bir miktar paranın miras kaldığını, kendisinin de bir arsası olduğunu açıklamıştı. Muhterem Nur, Gürses'in hayatta kimsesininin kalmadığını, dolayısıyla varisinin de olmadığını belirtmişti. Nur, herkesin 30 bin liraya çıktığı konsere Gürses'in 10 bin liraya çıktığını, kazandıkları parayla da yurt dışına tatile gidip harcadıklarını açıklamıştı.
KLASİK MÜZİK DİNLER, BELGESEL İZLERDİ
Müslüm Gürses'in ev hallerini ise eşi Muhterem Nur, vefatından kısa bir süre önce Göksan Göktaş'a şöyle anlatmıştı: "Şarkıların seçimi konusunda çok titizdi. İçine sinmeyen şarkıyı asla okumazdı. Bazen ben 'Ne güzel şarkı, bunu okumalısın' derdim, kabul etmezdi. Kolay beğenmeyen ama asla ukalalık etmeyen biriydi... Evde hep klasik müzik dinlerdi. Bu müziğin yorgun ruhunu dinlendirdiğini söylerdi. Televizyonla da pek arası yoktu. Ama doğa belgeseli gördü mü kaçırmazdı."
'NASILSIN KEDİ KARDEŞ?'
Muhterem Nur, ayrıca şunları da anlatmıştı: "Müslüm, çok nahif bir insandı. Hayvanlara da çok düşkündü. Sokakta kedi görse yanına gider 'Nasılsın kedi kardeş' diye onunla konuşurdu. Sonra bana dönüp 'Şunun gözlerine bak Muhterem' derdi. İnsana nasıl iyi davranıyorsa, doğaya ve hayvanlara karşı da öyle merhametliydi. Bir de çok yardımseverdi. 'Bak Muhterem şu kimsenin, şöyle bir şeye ihtiyacı varmış, yardım etmek boynumuzun borcu' derdi. Az ama öz konuşurdu. Parayla hiç işi yoktu. Elini bile sürmezdi. Cebinde 50-100 lira taşır, onu harcayınca da bana 'Şuraya, buraya verdim' diye anlatırdı. Bana da hayatımız boyunca hiç paranın hesabını sormadı."
LÜKSTEN VE BORÇTAN KAÇINIRDI
Müslüm Gürses'in menajeri Nevzat Takmaz ise merhum sanatçıyı şöyle anlatmıştı: "Müslüm Abi, yeniliklere açık, dinlemeyi seven biriydi. Evden çıkmayı pek sevmezdi. Kitap okurdu... Abi kardeş gibi yaşadık yıllarca. Birlikte pek çok önemli projeye imza attık. O incelikleri olan, her şeyi düşünen özel bir adamdı. Hastalandığı dönem özel sağlık sigortası olmadığı için endişelenmiş ve lüks bir hastanede tedavi olmaktan çekinmişti. Hatta 'Hesap boyumuzu aşmasın Nevzat' diye endişesini dile getirmişti. Borca girmekten, lüks yaşantıdan kaçınırdı." Takmaz, Gürses'in bir Urfalı olarak kebabı çok sevdiğini, hatta hastanede günlerce baygın yattıktan sonra bir gece uyanıp kebap istediğini söylemişti.