Öyle böyle değildi... Hani "patlama" diyorlar ya, bu durum tam da bu tabirin dolu dolu karşılığıydı. 2000'lerin sonu. Pop müzikte tekrar tekrar üstüne, ne yapılsa ne edilse 90'lardaki canlılık tutturulamıyor. Popüler müzik aleminin semalarında yıldız parlamıyor. Bu durum rock'çılara yarıyor ama ufak ufak. Yeraltının starları poptaki tükenmişliğe iyi geliyor... Tarkan bile Metmorfoz adlı albümüyle ortalığı canlandıramıyor. Hatta müzik otoritelerinden çok düşük not alıyor. İşte böyle bir ortamda, önce bir internet fenomeni olarak giriyorlar hayatımıza... Bir duvar dibinde yanlarına bir iki müzisyen arkadaşlarını daha alıp Evlerinin Önü Boyalı Direk türküsünü, flamenkonun alengirli aleminden şöyle bir geçirip çalmışlar... YouTube dediğiniz henüz bir yaşında var yok. İşte orada bir iki haftada milyonları geçmiş izlenme sayıları. Yer yerinden oynuyor, kim bunlar diye... Öykü-Berk kardeşler tabii ki bahsettiğimiz... Akabinde kısa bir sürede ilk albümleri Kısmet çıkıyor. Dönem için aranan kan bulunuyor... İşte o dönem, bu satırların yazarı Aktüel dergisinde kültür sanat editörü. Mevzuya sadece kuru bir söyleşi yapalım diye bakmıyoruz. Önce ikizlerle ilk röportajlarını yapıyoruz, saatlerce sürüyor. Sonra bir alışveriş merkezinde verecekleri ilk konseri izleyip, Öykü-Berk fırtınasına tutulan dinleyicilerle de konuşup söyleşinin ardına bir de dosya takıyoruz. Hatta o da yetmiyor, müzik yazarlarına "Nedir bu ikizlerin sırrı?" kabilinden görüşler alıyoruz... Buyurun size altı sayfalık Öykü-Berk dosyası... O günden bugüne 12 sene geçti. Berk İspanya'ya yerleşti. Müziğe yine flamenkoyla harmanladığı Türk ezgileriyle devam ediyor oralarda. Öykü Gürman artık sadece iyi bir şarkıcı değil, Türk izleyicisinden yıldızlı pekiyiler almış bir oyuncu... Gürman bugünlerde uzun aradan sonra yayınlanan yeni single'ı, bir Yıldız Tilbe bestesi olan Yine Sevenler Sevsin'in heyecanını yaşıyor. Biz de yıllar sonra ilk kez bir araya geldik, o ilk röportaj anımızdan başladık söze...
- Sizi 12 sene önce, ilk albüm, ilk röportaj heyecanınız, samimiyetiniz ve coşkunuzda gördüm bugün de. Bugün yine; dizi oyuncusu değil, şarkıcı Öykü Gürman'la konuşmaya geldim...
- (Gülüyor) Ben de, Berk de hiç unutmadık sizinle yaptığımız o ilk röportajı. Saklıyorum hâlâ o dergiyi. Tabii yıllar insanı değiştiriyor ister istemez. Pek çok yaşanmışlık giriyor araya. - Ne değişmiyor peki, ne kalıyor size yıllardan?
- Sabır kalıyor. Hayat sabrı öğretiyor.
- Bugün burada olmanız, artık Türkiye'nin en önemli dizilerinde başrol oynayan bir oyuncu olmanızın altında da o ilk albüm var değil mi?
-Tabii ki. Ve en çok da Berk'in emeği var....
-Daha ilk albümde çıtayı öyle yüksek bir yere koydunuz ki, Evlerinin Önü Boyalı Direk'le... Bu sizi müzikal anlamda sonraki yıllarda yordu mu?
- Yormaz mı! Araya tabii ki başka albümler, single'lar, düetler de girdi. Güzel işler de çıktı ama Berk'ten sonra açıkçası çok da aradığım şarkıları bulamadım. Tabii o dönemi şöyle düşünmek lazım, bazen pek çok parametre bir araya geliyor bir işin, bir şarkının patlaması için... O dönem böyle bir yenilik beklentisi varmış demek ki.
- Öyle yabana atılacak bir iş değil. Her ne kadar tek hit olarak Boyalı Direk hatırlansa da, flamenko tarzında çok önemli işler vardı. Yapma Bunu Bana, Kara Lahana... Müthiş Türk müziği ve flamenko sentezi işlerdi...
- İşte nedense onların popüler kültürde yeri olmadı. Onları hatırlayan yok. Aslında Berk'in küskünlüğü de biraz bu yüzden oldu... Popüler kültür başka bir alan. Güzel olan her şey popüler olmuyor.
ASİYE İLE GURUR DUYUYORUM
- Yeni şarkınız Yıldız Tilbe bestesi... Tilbe'yle ne zaman tanışmıştınız?
- İlk albüm çıktığında bize haber göndermişti. "Ben çok seviyorum onları. Buyursunlar tanışalım" diye. Gittik saatlerce sohbet ettik. Çaylar, kahveler. Şarkılar söyledik... Hatta Berk gitar çaldı. Hatta arada epey karmaşık, teknik flamenko ritimleri çalmıştı. Yıldız Hanım "Şöyle daha rahat anlaşılır bir ritim çal" demişti. Berk de "Onlar çok kolay ben çalamam" demişti. Berk'i çok iyi anlatıyor aslında bu anı. (Gülüyor) Bu arada Yıldız Tilbe benim için, Sezen Aksu gibi Türkiye'nin en önemli kadın ozanlarındandır. Hayranım...
- Sanki Tilbe'yle sizi buluşturan bir ortak nokta daha var gibi. İkiniz de şarkı söylerken, şarkının kendisi oluyorsunuz gibi gelmiştir bana hep. O şarkıyı giyiyorsunuz...
- Bunu duymak çok güzel. Şarkı söylemek yaşanmışlıklarla olgunlaşan bir yeti. Yetenek tabii önemli ama söylediğiniz sözün ne kadar hayatınızda karşılığı varsa o kadar geçiyor dinleyene. O kadar inandırıcı oluyor verdiğiniz his.
- Her ne kadar ilk albümden sonra başka çalışmalar da ortaya koysanız müzikte biraz sessiz kaldınız sanki...
Ben hiçbir şey için acele etmedim. Hep doğru şarkıları bekledim. Sadece yakaladığım bir ünü devam ettirmek için her işe atlamadım açıkçası. Düşünün bana yıllar önce, üstelik epeyce yüksek bir paraya magazin programı sunuculuğu bile teklif edildi. Ama ben bu yüzden çıkmamıştım yola. - Sonra dizi film oyunculuğu çıktı karşınıza...
- Her ne kadar kısa sürse de Urfalıyam Ezelden dizisinden oynamamın müziğime de katkısı oldu. Şarkıcıyım ve dizide oynadığım karakter de şarkı söylüyor. Daha ne olsun! Üç sezon süren Sen Anlat Karadeniz ise aynı ilk albüm gibi aşılması zor bir çıta olarak duruyor karşımda şu an. Oradaki Asiye rolü uzun süre kalacak benimle. Bundan da gurur duyuyorum.
Babam "Eğitim altı yaşında biter" derdi
Gürman'ın hayatındaki önemli dönemeçlere göz atarken, meseleyi ikizi Berk'ten ayırmak imkansız...
İşte kısa notlarla Gürman'ların hayatı...
4 Ağustos 1982'de Arnavutköy'ün dik yokuşlarından birinde Serap ve Musa Gürman'ın ikizleri olarak doğarlar. Berk, 10 dakikalık bir farkla abi olur! Köken olarak hem Karadenizli hem de Azeriler.
Anne ve babaları onlar dokuz yaşındayken ayrılan Gürman Kardeşler, ilk ve ortaokulda aynı sınıfta okuyorlar. Öykü, ilkokuldan sonra konservatuvarı kazanıyor ama aile "Dil öğrenmek şart önce bir kolej eğitimi alın" diye öneriyor! Lisede ayrılıyorlar, ikisi de farklı iki özel okula gidiyor.
Ama özel okul atmosferinde, diğer varlıklı yaşıtlarından farklılar. Arkadaşları çeşitli 'marka'lar üzerine uzmanlaşırken; ikizler çalıyor, söylüyor... Ayırt etmeden müziğin her durağına uğruyorlar. Hayatlarında, İbrahim Tatlıses de var, 'Maykıl Ceksın' da, rock da, flamenko da! Öykü'nün hayatından keman, Berk'in hayatından ise gitar çıkmıyor! Öykü lise döneminde keman öğrencisi bir grupla, dünyanın genç kemancılarının bir buluşmasına gidiyor. İki ay orada eğitim alıyor.
Babaları Boğaziçi Üniversitesi mezunu bir elektrik mühendisi. Kısa filmler çeken, sanatçı ruhlu bir baba! Sağlam bir dinleyici olarak müziğin her türüyle haşır neşir! Paco de Lucia da var arşivinde, Zeki Müren de...
Anneleri Serap Hanım, Selahattin Altınbaş'lardan, Ziya Taşkent'lerden el almış bir solist. Hatta hocalarının vaktiyle 'Yeni bir Muazzez Abacı doğuyor' demişliği bile var onun için.
Baba Musa Gürman, "Bir insanın ailedeki eğitimi altı yaşında biter" görüşünü savunurmuş. İkizlerin önüne 12 yaşındayken 'Felsefenin Temel İlkeleri' kitabını koyup; "Canınız sıkıldığında bir göz atın. Ama anlamadığınız vakit bana gelmeyin, kendiniz çözün" demiş...
Fatih her zaman yanımda oldu
- Klibinizde, erkek arkadaşınız Fatih Bey de oynuyor. Nasıl oldu?
- Fatih'e, Osman Hoca (Sınav) vaktiyle oyunculuk teklif etmişti. Hem fiziğini beğendiği hem de sinematografik bir yüzü olduğunu düşündüğü için. Ama ben "Hocam bir eve bir oyuncu yeter" diye Fatih'in kariyerini engelledim. Sonra klipteki rolle gönlünü aldık. Sade bir klip, zaten dört kişi ile çektik. Makyajımı kendim yaptım. Hijyenik ortamda çekildi yani. (Gülüyor) - Mesleğinizde destek görüyor musunuz Fatih Bey'den...
- Hem de çok. Fatih benim mesleğimin de aşkım olduğunu biliyor. Üç senedir birlikteyiz ve hayatımın dönüm noktası dediğim en önemli işleri bu dönemde yaptım, onun desteğiyle. Özel hayatta seçtiğimiz insanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi Fatih bana.