Muhammet Mağ geleneksel sanatların iki şapkalı isimlerinden. Hem tezhip sanatçısı hem hattat. Hattı ustası, Türkiye'nin önde gelen hat sanatçılarından, Hasan Çelebi'nin yanında öğrenmiş. Hat konusunda ustasından icazet almış olsa bile, hâlâ kendisini onun çırağı olarak görüyor. Ustası gibi Erzurumlu Muhammet Bey. Sanılmasın ki yolları Erzurum'da kesişiyor. Güzel sanatlar öğrencisi iken, eline bir sergi bileti geçiyor. Hasan Çelebi'nin hat sergisi... Yer İstanbul. Bin bir zorlukla, sergiye katılıp hemen geri dönmek üzere İstanbul'a geliyor. Ustasını buluyor, tanışıyor. Hemen geri dönmesine razı olmuyor Hasan Çelebi bu genç sanat aşığının. Misafir ediyor. O dönem Muhammet Bey tezhip öğrencisi. Sonraları telefon görüşmeleri artıyor aralarında. Hal, hatır sormalar derken yıllar sonra İstanbul'a gelmesine vesile oluyor ustası Muhammet Bey'in. Maddi, manevi olanca gücüyle arkasına duruyor öğrencisinin. "Ben ustamdan sadece hattı değil, insan olmayı, bu sanatın ruhani boyutunu da öğrendim" diyor Muhammet Bey ve şöyle devam ediyor: "Bizim sanatlarımızda kibir olmamalı. Ben ustamdan sadece hattı değil, insanın ne demek olduğunu öğrendim. Ustam Hasan Çelebi bize sanatın yanında, işin asıl boyutu olan bu sırlardı da öğretirdi..."
ARAYIŞ OLMADAN SANAT OLMAZ
Hat çalışmalarına başladığından bu yana çeyrek asrı geride bırakın Muhammet Mağ, geçtiğimiz günlerde Teşvikiye'de bulunan Biriz Sanat Galerisi'nde "Hiç" adını verdiği bir sergi açtı. Türkiye'nin sayılı tezhip ustalarından biri olarak gösterilen ve birçok sanat koleksiyonunda çok sayıda eseri bulunan hat ve tezhip sanatçısı Muhammet Mağ yeni sergisi hakkında şunları söylüyor: "Sergi, ebru üzerine işlenmek şartıyla, modern çizgiler, temel sanat eğitimi kuramları düzleminde, insanın kendi hayatını anlatan süreçteki yaşanmışlığı ifade eden bir koleksiyon. Hiç, aslında insanın kendisidir. Mesela levhanın birinde koca bir 'hiç' yazdık. Yani insan kendini büyük görür ama aslında evrene baktığınızda küçük bir zerredir. Tamamen bizim kültürümüze, inancımıza ait donelerle beraber, insanın doğumundan ölümüne olan süreci 10 eserde anlatmaya çalıştık." Muhammet Mağ kendi tarzını ve sanatını ortaya koyarken önemli bir noktanın altını çiziyor ve "Geleneğe bağlıyım ama bağımlı değilim" diyor ve devam ediyor: "İnsanın sevinçleri ve acıları vardır. Hiçbir şair oturduğu yerden şiir yazamaz.
Hiçbir ressam 'Canım sıkıldı, bir resim yapayım' demez. Temelde bir arayış, acılar, sevinçler, hüzünler vardır. Aslında temelde, insanın kendisi var. Biz sanatkarlar toplumsal olayları ya da rahatsız olduğumuz durumları, sokak ortasında bağırarak dile getiremeyiz. Şair şiire döker. Bizim gibiler de kağıt üzerine kalemle yazar." Serginin küratörü Ahmet Cihat Sancar ise sergiyi ve hedeflerini şu sözlerle özetliyor: "Hat sanatı, bir mabet sanatından ibaret değil. Birçok yerde farklı şekillerde görebileceğimiz bir sanat. Sergiyi, Türk İslam sanatlarının dünya üzerinde yeniden layık olduğu ihtişama kavuşması için bir başlangıç noktası olarak görüyoruz.
Daha önce de Beylerbeyi Sanat olarak 'Milli Kültür Sanat Hamlesi' adlı bir proje başlattık. Yakın zamanda 20 şehirde yapacağımız sergiler, konferanslar, toplantılarla ve düzenlenecek atölye çalışmalarıyla, bunları ülkemize anlatmaya ve dünyaya duyurmaya gayret edeceğiz. Bu çalışmayı önemsiyoruz. Çünkü Türk İslam sanatlarının hakiki manada olması gereken yerde olmadığını, gerekli ehemmiyetin verilmediğini düşünüyoruz." Koleksiyonda yer alan "Hiç'in Yeniden Doğuşu" adlı çalışmaya da değinen küratör Sancar "Bu eserin ilk kısmında bir siyahlık görüyoruz. Aslında mezar taşını andıran bir ebru çalışmasıdır. Ebru çalışmasının üzerine de yine altınla bezenmiş 'hiç' yazısını görebiliyoruz. Mezar taşından itibaren altınla bezenme sebebi, tuba ağacının kökünün inancımızda altın olması hasebiyle böyle bir eser ortaya konuldu. İnsanın doğumu gibi ölümünün de süslü olduğunu ifade ediyor sanatçımız" diyor.
MUHAMMET MAĞ
Geleneği bilip onu ileri taşımalıyız
Yıllarca ebru, hat, tezhip gibi sanatlarımıza geleneksel sanatlar dediler ve diyorlar. Aslında bu sanatların genel şemsiyesi ve adı İslam Sanatları'dır. Önce bunu çözmemiz lazım... Bir de son dönem sanatla zanaat arasındaki fark ortadan kalkıyor. Ortada sanattan çok zanaat kaldı. Tabii ki her sanatın içinde zanaat da vardır. Ama sanatı, sanatçının üretkenliğini, hayal gücünü ortadan kaldırdığınızda ortada eser kalmıyor. Geleneği bilip, onu ileriye taşımak için özgün olmaktan, yenilikten korkmamak gerekiyor. Aksi takdirde sanat ilerleyemez.