"Hareket ve dönme var olma sebebimiz. Kâinatta her şey dönüyor. Bütün kâinat, gezegenler hatta atom zerrecikleri dönerek var oluyor. İnsan topraktan gelir, toprağa döner. Sema etmek bu dönüşe katılarak varlıktan kurtulup sonsuza karışmaktır. Hiç olup, her şey olmak. Tasavvuf inancında her şey bir; aynı kaynaktan. Sema bu birliğin içinde kaybolmak, aşkla akışa katılmak. Kâinata ait ama ondan sadece bir zerrecik olduğunu idrak etmek..." Mavi gözlerinden belli belirsiz bir ışıltı yayılıyor... Sözünün etkisini artıran bir ışıltı bu. Tam 90 yaşında karşımızda oturan bu beyefendi... Mevlevi kültüründeki adıyla, kendisi bir sema dedesi. Neredeyse 50 yıldır sayısız semazen yetiştirdi, Mevleviliğe onun elleriyle adım attı pek çok kişi, Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği'nde.
SEMBOLLER DENİZİ
Hz. Mevlana'nın 746'ıncı vuslat yıl dönümü, Şeb-i Arus vesilesiyle hem Mevlevilik hem de bu yolun zikri olan sema ritüelini konuşmak için yanındayız... İzleyeni kendi iç aleminde bambaşka yerlere, derinliklere götüren sema ve semazenlerin giydiği kıyafetler neleri sembolize ediyor? Mevlevilik ve sema tam anlamıyla bir sembol denizi... Mevlana'nın anıldığı törenlerde icra edilen sema ayini, Mevleviliğin temel felsefesini yansıtan önemli sembolleri içeriyor. Sema genel olarak, kainatın oluşumunu, insanın alemde dirilişini, Allah'a olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip 'insan-ı kamil'e doğru yönelişini ifade ediyor. Asırlardır Mevlevi dervişlerince icra edilen ayinlerde semazenlerin giydiği kıyafetler de bu felsefenin önemli sembolleri arasında yer alıyor. Benliğinden ölü olan Mevlevi dervişinin, başındaki sikkesi nefsinin mezar taşı, giydiği beyaz tennuresi kefeni, sırtındaki hırkası ise kabri olarak kabul ediliyor. Semazen, ayin sırasında üstündeki siyah hırkayı çıkararak, sembolik olarak hakikate doğarken, kollarını bağlayarak da bir rakamını temsil ediyor. Derviş, böylece Allah'ın birliğine de şehadet etmiş oluyor.
NEFSİN KEFENİ: TENNURE
Semahane kainatı, sağ tarafı; görünen ve bilinen madde alemini, sol tarafı ise mana alemini temsil ediyor. Kudümün ilk vuruşu "Ol" emrinin anlatımını, ney 'insan-ı kamil', neyin üflenmesi ise İsrafil'in Sur'u üflemesini simgeliyor. Kalkarken yere el vurmak hem 'ol'manın hem Sur'u işitince kabirden kalkmanın sembolü. Tecelli rengi olan kırmızı renkli post üstündeki şeyh, Hazreti Mevlana'yı temsil ediyor. Semadaki selamlar zat, sıfat, fiil ve vahdet gibi tasavvuf anlamlarını taşıyor. Dört selam, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kademelerini anlatıyor. Dördüncü selamda; Allah'ın tek ve gerçek varlığı ile var oluş olan, vahdet durağından kıpırdamadan, ayak direyerek duruş anlatılıyor. Semazenin kıyafetine gelince; insanın kötü huylarının, yani nefsinin mezar taşını temsil eden sikkesi, nefsinin kefenini temsilen tennuresi, nefsini ise üstüne giymiş olduğu hırkası temsil eder. Semazen semaya başlarken hırkasını çıkarır ve manevi bir temizliğe adım atmış olur. Semazenin, kollarını çapraz bağlı olarak duruşu Allah'ın birliğini ifade eder. Kollarını iki yana açarak sağdan sola dönerken adeta kainatı bütün kalbiyle kucaklar gibidir. Gökyüzüne dönük olan sağ eli ile Hak'tan aldığını yeryüzüne dönük olan sol eli ile halka dağıtır. Burada ayrıca semazenin Hak'ta yok oluşu da vurgulanır.
ESTETİĞİN ARDINDAKİ MEŞAKKAT BURADA PİŞİYORLAR
İstanbul-Acıbadem'de bulunan Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği'ndeyiz. Dernek 1999'dan bu yana sema eğitimi veriyor. Yıllarca Galata Mevlevihanesi'nde, Mevlevi kültürünün sema ritüelini sadece buralı değil dünyanın dört bir yanından gelen insanlara tanıtan da onlar. Niyetimiz, artık dünya âlemin 'estetikliği' konusunda hemfikir olduğu bir sema gösterisini bir kez daha görüntülemek değil. "Semazen nasıl yetiştirilir?" sorusuna yanıt aramak, çalışmalara katılmak...
YÜZYILLARDIR ÇİVİLİ TAHTA
Sema eğitimini veren isim ise Kadri Yetiş, Mevlevi kültüründeki namıyla Kadri Dede. Kadri Yetiş 90 yaşında, Türk Hava Yolları'ndan emekli bir elektrik mühendisi. İlk gençliğinden beri bu kültürün içinde. Sayısız semazen yetiştirmiş bugüne kadar. "Ben elektrik mühendisiyim ya, çok şey biliyorum sanıyordum" diyor Yetiş, "Ama sonra bir baktım, öyle büyük bir elektrik şebekesi varmış ki kâinatta, hepimiz aynı trafoya bağlıyız... İşte sema, o ana trafoyu, kaynağı, kaynağımızı, Yaradan'ı bize hissettiren bir zikir... Bir semazen dönerken O'nunla, O'ndan olduğunu hisseder, varlığı O'nda kaybolur..." Semazen adayları ve usta semazenler bu kez nefsin kefenini sembolize eden heybetli beyaz tennureleriyle değil, nefsin mezar taşı saydıkları sikkeleriyle değil eşofmanlarıyla, günlük kıyafetleriyle karşımızdalar. Sema, yüzyıllardır çivili bir tahta üzerinde öğretiliyor. Kadri Dede de bu eğitimi aslına sadık kalarak vermeye devam ediyor. Yaklaşık bir metrekarelik bir tahta, ortasında pirinç bir çivi... Meşk tahtası diyor semazenler... Evvela tahtanın önünde baş keserek (selam vererek) çivinin etrafına sağ elle bolca sofra tuzu serpiyorlar.
Bu, ayaklar kaymasın diye bir önlem... Semazen sonra çiviyi sol ayak başparmağı ve ikinci parmağın arasına alarak çalışmaya başlıyor. Bu çalışma dengeyi sağlamak için yapılıyor. Tıpkı bir pergel gibi, sol ayağın sabit kalması bu çalışmadaki emeğe bağlı. Sol ayak sabit kalırken, sağ ayakla 360 derece dönüyor semazen. Buna "çark atmak" deniyor. Semazenlikte sol ayağa 'direk', sağ ayağa ise 'çark' adı veriliyor. Sağ ayağın dönüş gücüyle bütün vücut dönüş yapıyor. Bu arada sağ kol üstte olacak şekilde, kollar çapraz olarak bağlı. Dönerken 'kol açmak' ise çivili tahta eğitimi bittikten sonra öğretiliyor. Ardından çark atarak yürümek ve düz hat boyunca sağa sola sapmadan ilerleme faslı geliyor. Sema ayinine çıkabilecek kadar, bu işi öğrenmeye "sema çıkarmak" deniyor. Bunun süresi kişiden kişiye değişse bir semazenin olgunlaşması ortalama bir seneyi buluyor. Gelelim semazenlerin sıklıkla duydukları için, pek hazzetmedikleri meseleye... "Başları dönmüyor mu, mideleri bulanmıyor mu?"... Onlar her ne kadar bu soruları çok sık duyup, sıkılsalar da, bu kültüre dışarıdan bakanlar meraklarında haklılar aslında. İlk dönemlerde tabii ki, bazı sorunlar yaşıyor semazenler. Ufak tefek baş dönmeleri, mide bulantıları oluyor.
SAFRA ATMAK
Buna Mevlevi kültüründe "safra atmak" deniyor. "Kötülüklerden arınmak, iç temizliği" gibi derin anlamları da var bu tabirin. Fakat istikrarlı bir çalışmayla bunun da üstesinden geliyorlar. Sema sırasında sabit bir noktaya bakmak ise, -ki bu genelde sağ elin baş parmağı oluyor- baş dönmesini engelliyor.