Talha Ahmet Erdem 24 yaşında. Altı yıldır judo ile ilgileniyor. Milli sporcu unvanına kavuşarak Down Sendromlular Dünya Judo Şampiyonası'nda altın madalya kazandı. Ve bu alanda Türkiye'ye ilk dünya şampiyonluğunu getiren isim oldu. Ama bu başarısı tesadüf değil. Ailesiyle birlikte çalıştı ve çabaladı. Hem Down sendromluların da çalıştığı Down Cafe Belsa'da çalıştı hem de antrenmanlarına gitti. Ama çalışırken yalnız değildi. Hem Down sendromlu arkadaşları hem de onu hiçbir zaman yalnız bırakmayan annesi vardı yanında. Sadece burada değil Talha'nın okuduğu okullarda, çocuğunun yanında olmak için iş bulup çalışmış anne Semiha Erdem. Hem yol arkadaşı hem de mesai arkadaşı olmuşlar. Baba Turhan Erdem ise eşine ve oğluna her zaman destek olmuş. Şampiyonla ve ailesiyle konuşmak için yağmurlu bir günde İzmit'te bulunan kafenin yolunu tutuyoruz. Ve ailenin sıcak karşılaması içimizi ısıtıyor. Gittiğimizde Ahmet, iş arkadaşlarına telefonundan şampiyonaya ait görüntüleri gösteriyordu. Yanına gidip "Senin için geldik" diyorum. "Hoş geldiniz, unvanım şampiyon alayım soruları" diyor. "Çok gururluyum ilk kez spor için yurt dışına gittim. Hep bu günü bekliyordum, madalya alacağımı hissetmiştim" diyerek başlıyor sözlerine. Elini masaya vuruyor ve "İstiklal Marşı'mızı okutmadan dönmeyeceğim dedim okuttum. Yine olsa yine okuturum" diyor. Biz konuşurken yanına gelen müşteriler "Ahmet sen misin?" diye soruyorlar. "Şampiyon Ahmet diyeceksiniz" diyor. Görünen o ki şampiyonluğu çok sevmiş. Dışarıda hiç kötü gözlerle karşılaştın mı diye soruyorum. Ahmet, "Çok bakanlar oluyordu. Benden korkanlar en büyük korkaktır" diyor kendinden emin şekilde. Haftanın beş günü kafede çalışıyormuş. Babası da oğlunun başarısından oldukça gururlu. Turhan Erdem, "Türk bayrağına sarıldığını görünce ağladım. Yaşattığı bu mutlulukla emeklerimizin karşılığını aldık. Hiçbir zaman eşimi kısıtlamadım. Gidin gezin, ne istiyorsanız yapın dedim. İyi ki de böyle yapmışım. Kendi işini kendi halledebiliyor. Antalya'da düzenlenecek olimpiyatlarda da inşallah başarı kazanırız" diyor. Ahmet giriyor hemen araya "Gelsinler onları da yenerim" diye. Sonra geçiyor tezganın başına. Annesi ile konuşmaya başlayınca çaylarımızı getiriyor. Şampiyonun elinden çay içiyoruz.
HAYATIN İÇİNDEYDİK
Semiha Erdem, "Kötü olaylara maruz kaldığımız zamanlar oldu. Farklı bakışları üzerimizde hissettik. Birçok aile kolay etkilenebiliyor. Ama biz güçlü durduk" diyerek zorluklarını anlatmaya başlıyor. Okuldaki öğrencilere tek tek Ahmet'in durumunu anlatarak down sendromu hakkında bilgi vermiş. Erdem: "Otizmli öğrencileri yuhalayan veliler kadar acımasız insanlarla karşılaşmadım. Karşılaşsam çok zor olurdu. Ahmet'in başarısı hem yaşanan bu olaya cevap oldu hem de 3 Aralık Dünya Engelliler haftasına denk gelmesi güzel bir tesadüf oldu. Velilerle çok sorun yaşamadım ama çocuklar acımasız olabiliyor. Zarar vereceklerini bilmeden uğraşıyorlar. Ben de bu yüzden önce sınıftaki öğrencilerin kalbini kazanıyordum. Ahmet'in durumunu anlatıp kabul ettiriyordum. "Rehber öğretmenleri ile anlaşamadığımız zamanlar oldu. Önüme bir sürü teorik bilgi koydular. Şunu yap, böyle davran diye. 'Onunla ben yaşıyorum böyle katı kurallar koyamazsınız' dedim. Mezun olduğu yıl Ahmet'e onur belgesi verdiler. Okul müdürü beni çağırdı 'Size bir teşekkür borcumuz var çünkü Ahmet'ten ve sizden çok şey öğrendik' dedi. Sonra bir anısını anlattı. Bir gün Ahmet'in sınıfının önünden geçerken içeriden kavga sesleri yükseliyormuş. Ahmet tahtanın önüne geçmiş ve 'Durun arkadaşlar yapmayın' deyip sınıfı susturmuş. Kavga eden iki çocuğu da barıştırmış." Yapı olarak çok sabırlı ve karamsarlığa düşmeyen biri Semiha Erdem. "Oğlumla hep hayatının içindeydik. Dışarı çıkardım. Birlikte oyun oynadık. Normal okullarda okudu. Kaynaştırma öğrencisi olmadı. 12 yıldır tek başına ulaşımı kullanabiliyor. Ama bu zamana gelene kadar ağladığım zamanlar çok oldu. Çocukken beni anlamadığını bildiğim halde saatlerce ona kitap okudum. Gözümün içine baksın diye çok bekledim" diyor.
HİLAL TAŞ