Turkuvaz Kitap'tan çıkan "Off The Record "da bir başka kıdemli Ankara gazetecisi Şebnem Bursalı sordu, Yavuz Donat anlattı. Yakın dönem siyasi tarihimizin perde arkasının yer aldığı kitapta Menderes'ten Demirel'e, Özal'dan Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan'a kadar siyasiler hakkında bilmediğimiz birçok şeyi öğreniyoruz... Donat ve Bursalı ile bir araya geldik
İnsanların Yavuz Donat'a duyduğu sevgiyi Erzurum'da canlı kanlı görmüştüm. Abartmıyorum Tarkan'a gösterilen sevgi selinin bir benzeri ona gösteriliyordu. Anadolu'da Yavuz Donat deyince emin olun tüm kapılar açılır önünüzde. Bunun sebebi üstadın yıllardır halkla kurduğu ilişki. O her daim halkın arasında. Türkiye'yi kaç kere turlamıştır kendi bile bilemiyor. Bunun için halkın nabzını tutabilen ender gazetecilerden biridir. Siyasiler dahil herkes onun yazdıklarından öğrenir halkın ne düşündüğünü. Ama bu onun bir yönü... Diğer yönden gazeteci tabiriyle iyi haber patlatır. Mesela Türkiye 28 Şubat'ı, Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanı olacağını ondan öğrendi. Demirel 12 Eylül sonrasında Zincirbozan'a gönderileceğini yine ondan öğrendi. Ya hep doğru çıkan siyasi öngörüleri... Siyasi arenada neler oluyor, seçim zamanlarında kim kazanacak kim kaybedecek Yavuz Donat'ı okuyun öğrenirsiniz. 'Gazeteci milletinin' duayenlerinden Yavuz Donat, hepimizin Yavuz Abi'si yıllar içinde tanık olduklarını, anılarını, siyasi liderlerle kurduğu dostlukları bir başka kıdemli Ankara gazetecisi, atv'nin Ankara temsilcisi Şebnem Bursalı'ya "Off The Record" adlı kitapta anlattı. Turkuvaz Kitap etiketiyle çıkan ve okurla buluşan kitapta neler yok ki... İsmet İnönü'den Adnan Menderes'e, Demirel'den Özal'a, Erbakan'dan Recep Tayyip Erdoğan'a siyasi kişiliklere ilişkin bilmediğimiz tanıklıklar ve siyasi tarihimizin perde arkası... Mesela küçük bir örnek 12 Eylül sabahı askerler gelip Süleyman Demirel'i Hamzakoy'a sürgüne götürürken Demirel günlüğüne "Su testisi su yolunda kırılır" yazmış... Kitabın üzerindeki mürekkep kurumadan soluğu Ankara'da aldık. Yavuz Abi ve Şebnem Bursalı ile konuştuk.
- Yavuz Abi, gazeteci ile siyasetçi arasındaki ilişki nerede başlamalı nerede bitmeli?
- Magazin muhabiriyle star, doktor ile hasta arasındaki ilişki nerede başlayıp bitiyorsa gazeteciyle siyasetçi arasındaki ilişki de orada başlar ve biter. Etik diye bir şey vardır bu ilişkilerde. Yani gazeteci, siyasetçiyle de askerle de polisle de dost olur. Ama bu dostluk karşılıklı güven, saygı ve sevgi içerisinde olur. Siyasetçi benim işime karışmaz ben de onun işine karışmam. Birbirimizden bir beklentimiz yoktur. Kendini koruyabildiğin, mesleğine saygıyı sürdürebildiğin sürece bir sorun olmaz. Bu konuda hesap verebileceğin tek şey insanın vicdanıdır...
- Yazdıklarınıza kızan, küsen, liderler olmuştur...
- Ecevit başbakanken "28 Şubat süreci bitmiştir" dedi. Ben de televizyonda "Birinci partinin lideri Erbakan dururken, ikinci parti ve üçüncü partinin liderleri dururken dördüncü parti lideri olarak zati devletlerinin başbakanlık koltuğunda işi ne" dedim. İki gün sonra Ecevit'i aradım, çıkmadı telefona. Anladım kırılmış. Bir süre küs kaldık. Siyasetçiyle gazetecinin küslüğü mendilin kuruma süresini aşmamalı.
- Anadolu'da bir pop star gibi olma durumunuza ne demeli, kaç kere Hıncal (Uluç) Abi yazdı "Kıskanıyorum Yavuz"u diye. Nedir bu starlığın sırrı? - Halkı seveceksin. Yakup Kadri Karaosmanoğlu Yaban romanında Osmanlı ve Türk aydınına sesleniyor "Halka ne verdin ki ne bekliyorsun." Bodrum'da evim var. Denize sıfır, oturur orada yazımı yazabilirim. Bana hiç kimse git Anadolu'yu dolaş demiyor. Ama halkın arasına girmeden de halkın nabzını tutmak mümkün değil.
- Her zaman Anadolu'ya yolunuzu düşürüyorsunuz. Sizinkisi nabız tutmanın ötesinde üstat.
- Mesela Barış Pınarı Harekatı'na İstanbul'daki bakış önemli değil benim için. Bölgedeki Suriyeliler nasıl bakıyor onu önemsiyorum. Kalkıp Akçakale'ye gidiyorum. Eskişehir'e, Bursa'ya gidiyorum. Ankara'da siyasilerin verdiği demeçlerden ziyade Anadolu'da halkın içinde bulunarak bu harekata desteğin ne ölçüde güçlü olduğunu görüyorum. Geçmişte bir siyasetçimiz "Bunların ağzı soğan kokuyor" demişti. Halkın kokusundan, traşsızlığından rahatsız olursan halkın arasına giremezsin...
- Söylemlerde gazeteciler de siyasiler de halkı baş tacı ediyor ama iş halkın arasına karışmaya gelince mi çark ediliyor?
- Siyasi, seçmeni kendisinden düşük görüyor, gazeteci kendisini okurunun önünde görüyor. Ben uzun boylu yorum yapmam yazılarımda. Yorumu okuruma bırakırım. Okurun, gazeteciden, yazardan daha ileri olduğunu düşündüm hep. Mesela halk istemediğimiz partiye oy vermediği zaman cahil oluyor, istediğimiz partiye oy verince bilinçli seçmen. Oysa asıl cahil olan, halkını tanımayan Türk aydınıdır. Benim de işim halkı tanımaktır. 90+3 sahada, halkın arasındayım.
Özal, teklifi kabul etse siyasi tarihimiz başka türlü olurdu
Sizce yakın dönem siyasi tarihimizin en önemli kırılma noktaları nedir?
- Demirel siyasi yasaklıydı. Bir gün beni çağırdı. Siyasi yasakları Özal'ın mecliste kaldırmasını, referanduma götürmemesini istiyordu. Kendi el yazısıyla bir not yazdı. Benden bu notu Özal'a götürmemi istedi. İtiraz ettim "Ben aracı mıyım" diye. "Hayır" dedi "İkimizin de güvendiği bir dostsun. Özal yasakları kaldırsın ben de ona medyunu şükran olayım." Özal'a gitti o not. Özal sessiz kaldı bir süre. Sonra anladık ki Özal siyasi yasak meselesini referanduma götürecek. İşte o zaman Demirel "Özal artık benim siyasi hasımımdır" dedi. Özal yasakları mecliste kaldırsaydı Türk siyasi tarihi başka türlü yazılırdı. Bu olay Türk siyasi hayatında bir kırılma anıdır.
- Özal neden referandum seçeneğini seçti sizce?
- Liderlik öyle bir şeydir ki güç paylaşılmaz. Yakın dönemden bir örnek. Cumhurbaşkanlığı seçimi olacak. Recep Tayyip Erdoğan'a "Aday olacak mısınız?" diye soruldu. Kendisi de "Ters köşe yapabiliriz" dedi. Ben TV'de çıktım "Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olacak" dedim. "Ters köşe yapılabilirmiş" denildi. Ben de "Sizinle dalga geçiyor" dedim ve "Eğer Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmazsa ben de gazeteciliği bırakırım. O güçteki, o oy potansiyeline sahip bir siyasi lider aday olmaya mecburdur" dedim. Aynı şey Özal için de geçerliydi. Yıllar önce "Özal da Çankaya'ya çıkayım mı?" diye sordu. Ben de "Çıkmaya mecbur ve mahkumsunuz" dedim
ERKEN SEÇİM OLMAYACAK
- Şimdilerde yine Anadolu'yu dolaşıyorsun. Ne var halkın gündeminde?
- Aş ve iş. Ekonominin biraz daha iyiye gitmesini, çocuklarının daha iyi eğitim almasını istiyorlar. Ve şunu gözlemliyorum Türkiye'nin gündeminde seçim yok.
- Son yıllarda biraz seçim yorgunu mu olduk?
- Türk siyaseti, Türk parlamentosu maalesef erken yoruluyor. Bu biraz da kendi kendini yormasıyla ilgili. Günlük çekişmelere fazlaca dalıyoruz. Sandıkların açıldığı akşam herkes şunu kabul etmeli ki bir sonraki güreş daha sonraki seçimdir. Oysa bizde sandıklar açılınca umduğunu bulamayan parti hemen "Hadi bir daha seçime gidelim" diyor. Bu Türk siyasetinin iyileşemeyen çocukluk hastalıklarından biridir.
Yazdıklarım doğru çıkmazsa mesleği bırakırım
- Yavuz Abi, sizin bir başka özelliğiniz de siyasi öngörülerinizin hep doğru çıkması... Nasıl bu kadar iyi tahminlerde bulunabiliyorsunuz?
- 1987 seçimlerinde Demirel'e "Siz bu seçimde yoksunuz" dedim. Bozuldu "Neye dayanarak söylüyorsun?" diye sordu. "Evde çalışan kadına, eşime ve çocuklarıma sordum. Bizim evde senin sağlam bir oyun var. Bizim evde durum böyleyse sizin bu seçimi almanız mümkün değil" dedim. Ama 1991'de de "Geliyorsunuz" dedim. Kamran İnan Adalet Partisi'nde Süleyman Demirel'e karşı adaylığını koydu. "Seni hayranlıkla izliyorum. Ama seçimde sonuç alabilmeniz sıfır" dedim. Bozuldu ama seçimden sonra "Aziz dostum dediğiniz çıktı" dedi.
- Dobralığınızı siyasiler seviyor mu?
- Yalan söyleyemem kimse kusura bakmasın. Seçim dönemlerinde çıkıyorlar TV'ye, yorumlar, anket sonuçları. Seçimler oluyor hepsi iki seksen yatıyor. Biri de çıkıp halktan özür dilemiyor. Bunlar ayıp şeyler. Ben öngörülerimde yanılırsam zaten bu işi yapmayı bırakırım. 1999 seçimlerinde SABAH'ta MHP ve DSP'nin yıldızının yükseleceğini ANAP ve DYP'nin kaybedeceğini yazdım. Aydın Doğan aradı "Senin yazdıklarına güvenirim, ANAP'ın bittiğini neye dayanarak söylüyorsun" dedi. "Efendim deniz bitti. Hatta sizin yakın dostunuz Oltan Sungurlu da Gümüşhane'den seçilemeyecek" dedim. Ve öyle oldu. Yine 2002 seçimlerinde Ak Parti'nin tek başına iktidara geleceğini yazdım. Dinç Bilgin aradı. "Çok iddialı bir yazı, emin misiniz?" dedi. Ben de "Yazdıklarım doğru çıkmazsa bu işe devam etmem" dedim. Etmem de...
ŞEBNEM BURSALI:
Onun sırrı haber aşkına 90+3 halkın arasında olması
- Siyasi tarihimizin perde arkasını anlatıyor Yavuz Abi. Siz Ankara gazetecisisiniz. Belki birçoğunu biliyorsunuz. Peki sizin için neler yeniydi?
- Yavuz Abi muhabir ruhunu kaybetmemiş çok az sayıdaki gazeteciden biridir. Duayendir. Onunla her konuşmanızda yeni şeyler öğrenirsiniz. Bunun için kendime örnek aldığım bir meslek büyüğümle bir kitap yapmak çok heyecan vericiydi. 26 yıllık bir gazeteci olarak onunla ilgili şunu söyleyebilirim. Siyasi tarihimizde çok şeye tanık olmuş ve mesleğinin zirvesinde birisi ama son derece mütevazı bir insan. Böyle çok insan yok hayatımızda. Ama onun sırrı bence kendisinin de söylediği gibi 90+3 sahada kalması. Bir de tüm meslek hayatı boyunca insan biriktirmiş. İşte onun siyasi öngörülerinin doğru çıkması, haberlerinin iddialı olması da bence bu yüzden.
- Anadolu'yu dolaşması...
- Merak ettim sordum "Türkiye'yi kaç kere dolaştınız" diye. Hatırlamıyor. Bence ülkeyi en çok gezdim diyen siyasetçiden bile daha çok gezmiştir.
- Hayatında neler etkiledi sizi.
- İki şey var. İlki çalıştığı yerden kolay kolay ayrılmıyor. İkincisi Kemal Ilıcak ile ilişkileri etkiledi. Düşünün patronunuz Ankara'ya gelince sizde kalıyor. Siz İstanbul'a gidince onun evinde kalıyorsunuz. İlişkiniz çok özel ve derin. Ama Tercüman'da çalışırken Yavuz Abi'nin gazetenin geleceği adına yapılmasını istediği şeyler var. Kemal Ilıcak o dönem yapamıyor. Ve o kurulan özel ilişkiye rağmen Yavuz Abi ayrılıyor. Bu profesyonellik etkileyici geldi bana.
Artık 80 milyonluk güçlü bir Türkiye var
- Yavuz Abi, siyasette mahremiyet var mıdır?
- Eskiden bir hanım vardı ABD Kongresi'ne Türkiye ile ilgili rapor hazırlandı. Burada askerlerle, siyasi liderlerle, sermayedarlarla görüşürdü. Bu raporu Ankara'da cumhurbaşkanına ve askere verdiğini biliyorum. Ama hükümete vermezdi. Amerika içimizde diye boşuna denilmiyor. Ama zaten bu çok eskilere de gider. Gazi Mustafa Kemal TBMM'nin gizli oturumunda "Burada yaptığımız bazı görüşmelerin yurt dışına sızdığına dair elimde bilgiler var. Bunu yapmayalım" diyor. Yani her dönem içimizden bazıları dışarıyla işbirliği yapıyor.
- Bu konuda bir mesafe kat edilemedi mi?
- Birtakım devlet büyüklerimiz, askerler dahil, görev süreleri bitince Amerikan şirketlerine danışmanlık yapıyorlar. Neden? Bugün 80 milyonluk güçlü bir Türkiye var. Fakat şanlı ordumuz Barış Pınarı Harekatı'ndan başı önde dönse içimizde sevinecekler var.
Evren bana "Seni MIT müsteşarı yapacağım" dedi
- Demirel, Erbakan, Ecevit, Özal, Evren, Erdoğan... Liderler neden size ilk açıklamalarını yapıyorlar.
- 12 Eylül oldu, tüm siyasi liderler yasaklı. Herkes cüzzamlı gibi onlardan uzak duruyor. Ama hepsiyle hukukum var. Ve hepsiyle görüşüyordum. Görüşmemem konusunda yüksek merciler tarafından uyarıldım. Ama yine de görüştüm. Sonra yasaklar kalktı, kimi cumhurbaşkanı kimi başbakan oldu ve ilk açıklamaları için beni tercih ettiler.
- Sizi uyaran yüksek merciler kimlerdi?
- Kenan Evren bir gün dedi ki "Seni MİT'e müsteşar yapacağım." Ben de "Ben MİT'in yolunu bilmem nereden çıktı bu" dedim. O da bana "Hakkında işlemler yapılmıyorsa şunu bil yazılarına ham istihbarat muamelesi yapıyoruz" dedi.
- Siz mütevazılığınızla tanınıyorsunuz ama haberciliğiniz son derece iddialı.
- Demirel Zincirbozan'a gönderileceğini benden öğrendi. Erbakan 28 Şubat'ın olacağını beden öğrendi. Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığına seçileceğini Türkiye benden öğrendi. Aziz Kocaoğlu ikinci defa İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterileceğini benden öğrendi. Bazı yazılarımı Özal gelip mecliste okurdu. Bazı yazılarımı CHP'liler meclis gündemine getirirdi. Her yazdığım bilgiyi iki kere teyit ederim. Bilgileri farklı kaynaklardan doğrulatırım. Mesleğimi kuralına uygun yapıyorum. O zaman da güvenilir bir kalem oluyorsunuz.