Babası MİT'in kurucularından Albay Mazhar Eymür... Bunun için biraz da MİT'in içine doğanlardan biri o. Liseyi bitirene kadar da hayatı MİT'in lojmanlarında geçiyor. 1965'te teşkilata katılıyor. Mehmet Eymür'den bahsediyoruz. MİT deyince akla gelen önemli isimlerden biridir. MİT'te yıllarca Kontrterör Başkanı olarak çalıştıktan sonra emekli olan Eymür'ün 2004'te yazmaya başladığı ama çeşitli sağlık sorunları nedeniyle tamamlanması zaman alan Deşifre adlı kitabı geçen hafta yayımlandı.
Eftalya Kitap'tan çıkan Deşifre'de Eymür, istihbarat dünyası içerisinde tanık olduğu casusluk öykülerini anlatıyor. Türkiye'nin yakın tarihindeki birçok karanlık olayla ilgili bilgilerin de yer aldığı kitapta Eymür, önemli iddialarda da bulunuyor. Bu iddiaları ve kitabı konuşmak için kendisiyle buluştuk iddialarının perde arkasını sorduk. Eymür de anlattı.
ASALA'YA ESAS DARBE LÜBNAN'DA VURULDU
Mehmet Eymür kitapta, özellikle 90'larda, Susurluk sonrası gündemde olan 'Terör örgütü ASALA'yı Çatlı ve ekibi bitirdi' tezinin bir kurmaca ve palavra olduğunu yazıyor. "İşin doğrusu nedir?" diye soruyorum. Eymür anlatıyor: "Çatlı ve ekibi Avrupa'da uyuşturucu işi yapıyordu. PKK ile işleri vardı. Ben muhaliftim onların kullanılmasına. Zaten kim kimi kullandı belli değil. Onlar Nuri Gündeş'e bağlı olarak çalıştılar. Bir Ermeni anıtına bomba koydular, bir de bir arabanın altına bir şeyler koydular. Doğru düzgün yaptıkları bir operasyon yok yani. Bir diğer grup MİT'in elemanı Sabah Ketene'nin Kerküklü Türkmen grubuydu. Danimarka ve Kuzey Avrupa ülkelerinde aktiftiler. Onlar da ses getiren bir eylem yapmadılar ama Çatlı ve ekibinden daha iyi ve güvenilirdi.
MİT'te önemli görevler üstlenen Hiram Abas 1988'de teşkilattan emekliye ayrıldı. 1990'daysa uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi.
İşin doğrusu şu: O dönem ASALA'nın merkezi Beyrut'taydı. Hiram Abas, Mardinli bir grupla birlikte onlarla o kadar çok şiddetli çatışmaya girişti ki, ASALA korktu, merkezini Yunanistan'a taşımak zorunda kaldı. Tek tek ASALA'nın militanlarını imha etmişler. Asıl ASALA'ya darbeyi vuran bu operasyonlardır. Mardin'de görev yapsam da 'Kim bu Mardinliler grubu?' diye merak etmedim. Ama kitabı yazarken araştırdım. Bayağı enterans bir grup çıktı karşıma. Mardinliler grubu, reisinin Mahmut El Zein olduğu kalabalık bir aile. Lübnan'da yaşayan El Zein ailesi, Mardinli Sincar aşireti ile yakın akrabalardı. El Zein ailesi daha sonra Almanya'da Berlin'e yerleşmiş. Berlin'de Kürt ve Araplardan oluşan 14 aile bulunuyor. Bu grupların en büyüklerinden birinin lideri, kendisini Kürt olarak tanıtan Mahmut El Zein. 'Berlin Cumhurbaşkanı' lakaplı Mahmut El Zein'in grubuna da 'El Zein Ailesi' deniliyor. Bu ailenin 15 bine yakın üyesi olduğu söyleniyor. El Zein, resmi olarak Alman işsizlik yardımı alarak hayatını sürdürüyor. Ancak ünlü mafya babası Mart 2008'de uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla 4 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. ASALA ile mücadelede Lübran'da yanımızda yer alan Mardinli El Zein ailesinin hikayesi böyle."
O DÖRT ASKER CIA AJANIYDI
Deniz Gezmiş ve arkadaşları 1971'de Ankara'da Balgat'taki Amerikan üssünden dört ABD askerini kaçırır. Fidye isterler, 36 saat de süre verilir. Olay dünyada bomba etkisi yapar. ABD Başkanı Nixon bile devreye girer. Sonraları Deniz Gezmiş ve arkadaşları, askerleri serbest bırakır. Aylar sonra Gezmiş hapishanede Erdal Öz'e bu askerlerin kandırılmış, sıradan halk çocukları olduklarını anlatır. Öz de bunu Gülünün Solduğu Akşam kitabında yazar. Fakat bu askerler aslında CIA ajanlarıdır. Bu gerçek de yıllar sonra Bir Casusun İtirafları: Aldrich Ames'in Gerçek Hikayesi kitabında ortaya çıkar.
Eymür bu gerçeğin nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatıyor: "Ames, sıradan bir casus değildi. CIA'in Rus masasına bakıyordu ama sonra Rusya adına çalışmaya başlayınca yakalandı ve ömür boyu hapse mahkum oldu. Ames'in yolu Türkiye'den de geçmişti. O günlerdeki en büyük öğrenci örgütü Dev-Geç'in içine sızmayı başarmış. Ankara'da görevli bir Amerikalı profesör, Dev-Geç liderlerinden Deniz Gezmiş'e yakın olan ve bir güzellik yarışmasında dereceye almış bir öğrencinin Ames ile tanışmasını sağlar. O kız üzerinden Dev-Geç ile ilgili bilgiler alır. Ankara'da görevli CIA istasyon şefine verir. Buradan da Türk istihbaratına bu bilgiler aktarılır. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kaçırdığı Amerikalı askerler Başçavuş Jimie Sexton, erler Larry Heavner, Richard Caraczi ve James Gholson Türkiye'den döndükten sonra CIA'in merkez biriminde görev aldılar. Ames ile yakın temas halindeydiler."
11 EYLÜL'Ü 40 GÜN ÖNCE ABD'YE BİLDİRDİK
Deşifre'deki iddialardan biri 11 Eylül saldırılarıyla ilgili. Eymür 2001'de ABD'de yaşarken onu Hacı Mustafa adlı biri arıyor ve konuşmak istediğini söylüyor. Buluşuyorlar. Sonrasını Eymür'den dinleyelim: "Hacı Mustafa adlı Türkiye'den tanıdığım biri benimle görüşmek istedi. PKK'ya yönelik faaliyetlerde kullanmıştık. Bizimle çalışırken uyuşturucu işine girdiğini, sonra bıraktığını söylemişti ama ben doğru söylediğinden emin değilim. Bana, Usame Bin Ladin ve ABD'deki bazı faaliyetler gibi önemli konular için geldiğini söyledi. Melih Şah adında biriyle ilişkisi varmış. Melih Şah ona 'ABD'ye birkaç varil sıvı madde taşıyabilir misin?' diye sormuş. O da bunun eroin imalatında kullanılan 'asit anhidrit' olduğunu zannedip 'O asidi ABD'de bulabiliriz, taşımaya gerek yok' demiş. Melih Şah da malzemenin asit değil patlayıcı madde olduğunu, ABD'de çok büyük bir eylem yapacaklarını söylemiş. Melih Şah, Bin Ladin ile ilişkili biri. Hacı Mustafa birçok şey anlattı notlarımı aldım. Aynı gün CIA'den tanıdığım bir yöneticiyi arayıp görüşmek istediğimi söyledim. Ertesi gün buluştuk. Anlattım. Pek ilgi göstermediler. Sebebi de Hacı Mustafa'nın uyuşturucu işinde olması. Yönetmeliklerine aykırıymış. Notlarımı verdim. 40 gün sonra 11 Eylül saldırısı olunca hemen beni aradılar. Hacı Mustafa ile iletişime geçmek istediler. Sonra buluştuklarını biliyorum. Açıkçası CIA ile ilk buluşmamızdaki tavırları tuhafıma gitmişti. Amerikalılar böylesi bir eylemi öngöremedikleri için verdiğim bilgileri ciddiye almadılar. Oysa 40 gün uzun bir zaman. Çok şey yapılabilirdi."
KİM NE DERSE DESİN FETÖ BİR CIA PROJESİDİR
Mehmet Eymür FETÖ'yü 'tarihin en büyük casusluk ağı' olarak nitelendiriyor ve "Kim ne derse desin, ne ad verirse versin bu bir CIA projesidir. Genelkurmay Başkanı'nın yaveri her hafta kendisine verilen dinleme aletini komutanın makam odasına yerleştiriyor. Necdet Özel Paşa, Hulusi Akar Paşa ve Yaşar Güler Paşa döneminde bu şekilde dinleme yapılmış. Dinleme kayıtları herhalde Gülen'e gitmiyor, CIA merkezinde değerlendiriliyordur. Bu tip dinleme kayıtları muhakkak ki sadece Genelkurmay'da değildir. Birçok yerde önemli müesseselerde vardır. Hatırlarsanız Mart 2014'te Dışişleri Bakanlığı'ndaki görüşme sızdırılmıştı. Başka misaller de verilir."?
1970'LERDEKİ SAĞ-SOL ÇATIŞMASI BULGARLARIN PLANIYDI
Mehmet Eymür kitabında Türkiye'de 1940-1994 arasında 132 casus yakalandığını yazıyor. Yakalanan bu casuslar arasında Bulgaristan lehine çalışan ajanların sayısı hayli fazla: 74. Mehmet Erel de işte bu casuslardan biri. MİT'in eski elemanlarından biriyken şüpheleniliyor ve yakalanıyor. 1972 Aralık ayında sorgulanıyor. Sorguyu da bizzat Mehmet Eymür yapıyor. Erel sorgusunda önemli planlardan bahsediyor. Eymür "Erel'e göre Bulgarlar o tarihlerde aşırı sağcıların İlim Yayma Derneği'ne para ve silah yardımı yapıyorlardı. Bulgarların Türkiye ile ilgili planı sağı silahlandırıp sokağa dökmek ve sol üzerinde bir baskı kurarak onların harekete geçmesini sağlamaktı. Sol karşı faaliyete ve silahlı harekete başlayacak, sonunda ordu müdahale edecekti. Ordunun baskı kurması üzerine halk ayaklanması ve iç savaş başlayacak, böylece aşamalı planla halk iktidarı gerçekleşecekti."
12 Eylül'e giden yolda hayata geçirildiği hep anlatılan sağ-sol kutuplaşmasının planlarının Amerikalılar tarafından yapıldığı dillendirilirdi. Mehmet Eymür'ün kitabında bu işin arkasında Bulgar istihbaratının olduğu ortaya koyuluyor. Peki Bulgar istihbaratı Türkiye'yi karıştıracak kadar güçlü müydü? Eymür "Perde arkasında Ruslar vardı. Ama o yıllarda CIA ile KGB zaten çatışıyordu her alanda. Türkiye'de 70'lerdeki o karışıklığın sebebi Soğuk Savaş'ın ülkemize yansımasıydı" diyor.