Sinemada babalık en çok ona yakışıyordu. Yaşar Usta, Kel Mahmut, Baba Yaşar... Birçok filmde onurlu, gururlu, ekmeğine, emeğine, ailesine hep sahip çıkan babayı oynadı... Ondan öğrendik babalığı, ondan öğrendik evlatlarımıza şefkatli davranmayı...
Çok büyük bir aktördü. Büyük oyuncu dediğimiz pek çok ismin öğretmeniydi. Açıkçası o bizim Marlon Brando'muzdu. Naçizane Münir Özkul gitti ve aktörlük de bitti.
93 yaşında kaybettiğimiz Türk tiyatro ve sinema dünyasının dev ismi Münir Baba, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı'nda attığı ve kendisiyle özdeşleşen ünlü tiradında söylediğinin tersine unutulup gitmeyecek...
Yıllar önce kendisine doğum günü armağanı hazırlamak istemiş, A'dan Z'ye Münir Özkul'u hazırlamıştım. Şimdi onu bu satırlarla uğurluyoruz... Ama bilinsin ki filmlerini izlerken artık derin bir hüzün ve kalbimizde bir sızı olacak...
İşte 93 yaşında hayatını kaybeden Münir Özkul'un hayat hikayesi!
ADİLE NAŞİT: Münir Özkul babamız ise Adile Naşit de annemizdi. Birçok filmde karı-kocayı oynadılar. Özellikle Aile Şerefi, Bizim Aile ve Gülen Gözler'de bir aile sıcaklığını her daim içimizde hissetmemizi sağladılar. Naşit'in ölüm haberini bir oyun provasında alır Özkul çok sarsılır ve sonraki yıllarda onu ne kadar çok özlediğini dile getirmeyi de ihmal etmez.
BAKIRKÖY: Özkul'un doğduğu ve tiyatroya başladığı ilçe. Alkole düşkünlüğü bilinen Özkul, zaman zaman ilçe sınırları içerisinde bulunan hastaneyi, tedavi amacıyla ziyaret ederdi. Alkolle ilişkisini 90'larda tamamen kesmesiyle bu ziyaretler de sona ermişti.
CUMHURİYET BALOSU: 1939'un 29 Ekim'indeki Cumhuriyet Balosu'nda ilk defa, biraz da arkadaşlarının zorlamasıyla sahneye adım attı Münir Özkul. Artık bünyeye sahne tozu zerk edilmişti. Sahnenin öyle bir etkisi oldu ki, hayat senaryosunu değiştirmek durumunda kaldı ve annesine verdiği "Paşa olacağım," sözünü yerine getiremedi.
DELİ HULUSİ: Pertevniyal Lisesi'ndeki kimya öğretmeni olan Hulusi Bey'in Münir Özkul'un üzerindeki etkisi fena oldu. Okuldan, okumaktan soğudu. Hatta bir dönem her lisede bir Deli Hulusi olduğuna inandığı için lise hayatı sıkıntılı geçti. Ailesinin Özkul'u, bu düşüncesinin yanlış olduğuna ikna etmesi çok zor oldu.
ERTEM EĞİLMEZ: Özkul'un hâlâ hafızalarda yer eden Hababam Sınıfı, Gülen Gözler, Mavi Boncuk, Aile Şerefi, Bizim Aile gibi filmlerinin yapımcısı. Eğilmez'in sahibi olduğu Arzu Film'in bel kemiklerinden olan Özkul burada birçok oyuncuya da aktör olarak 'babalık' yapar. Ama Eğilmez de Özkul'u erken bırakanlardandır. Bunun için Özkul'un en çok özlediği insanlardan biri de Ertem Eğilmez'dir.
Münir Özkul sanat hayatına nasıl başladığını böyle anlatmıştı
FERHAN ŞENSOY: Münir Özkul'un İsmail Dümbüllü'den aldığı ünlü Kel Hasan Efendi kavuğunu verdiği tiyatrocu. Özkul kavuğu, aldıktan 21 yıl sonra 14 Mart 1989'da Ferhan Şensoy'a devretti. 1980'lerin sonlarına doğru Şensoy'un kurduğu Ortaoyuncular Tiyatrosu'na dahil olan usta oyuncu burada dört oyunla seyirci karşısına çıktıktan ve kavuğu da Şensoy'a devrettikten sonra sahnelere veda etti.
GÜNER ÖZKUL: Münir Özkul'un kızı. Babası gibi oyuncu olarak hayatına devam ediyor. Özkul'un son zamanlarında hep yanındaydı.
HULUSİ KENTMEN: Sev Kardeşim filminde Münir Özkul'un dünürü. Sinemamızın klasikleri arasında yer alan bu filmin Özkul'un hayatındaki önemine gelince... Özkul, Antalya Film Şenliği'nde filmdeki performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü kazandı. Bu ödül (Onur Ödülleri hariç) sinemada aldığı bir iki ödülden biridir.
İSMAİL DÜMBÜLLÜ VE KAVUĞU: 19 Nisan 1968'de Arena Tiyatrosu'nda Kanlı Nigar'ı izlemeye giden İsmail Dümbüllü, Münir Özkul'a Kel Hasan Efendi kavuğunu devrederek el verdi. Böylece tiyatro sahnesindeki ustalığı da onaylanmış oldu.
JÖN: Hiçbir zaman jön olmadı. Daha doğrusu bunu tercih etmedi. Aktör oldu, aktör kaldı, onunla birlikte aktörlük de bitti.
KÜÇÜK SAHNE: Usta oyuncunun 1950'lerde Muhsin Ertuğrul ile çalışma şansını yakaladığı tiyatro. Fareler ve İnsanlar oyunuyla başlayan Küçük Tiyatro'daki sahne yaşamı 1956'ya kadar sürdü. Özkul "Sanat yaşamımın en güzel yılları" diyerek anlatır Küçük Sahne yıllarını.
LİMON: Neşeli Günler filmindeki ünlü turşu suyu tartışmasını hatırlayın... Münir Özkul limoncu Adile Naşit ise sirkecidir. O filmden sonra hâlâ bir tartışma konusudur bu. Gerçekten iyi turşu suyu limonla mı sirkeyle mi yapılır?
MAHMUT HOCA: Münir Özkul'un Hababam Sınıfı'nda canlandırdığı karakterin adı. Mahmut Hoca, haylaz hababamcımlara göz açtırmazken paragöz eğitimcilere karşı da onların hakkını korumayı bilen, tatlı sert bir eğitimcidir. Gerçek hayatta lise yıllarında Münir Özkul'un Hababam Sınıfı'ndaki öğrencilerden daha haylaz olduğunu okul arkadaşları anlatır. Özkul'un, sınavlarda yerine arkadaşını sokacak kadar ileri gitmişliği bile var.
NURİ OSMANİYE KÜTÜPHANESİ: Lise yıllarında "Daha geçen gün okula gittik, her gün okula gidilmez ya," deyip soluğu aldığı kütüphanedir Nuri Osmaniye Kütüphanesi. Onun için burada Akbaba dergisi özellikle de Cemal Nadir'i okumak büyük bir keyiftir.
OYUNCULUK: Münir Özkul'un oyunculuğunun gizini çözmek çok zor. Fakat kendisine sorulduğunda şu cevabı veriyor: "Yaşamımda, tiyatroda da sinemada da yalnızca duygularla oynadım, oynuyorum. Seyirciye yakınlığım hep buradan gelir. Onlar beni, hep kendileri gibi gördüler."
PAŞAM DA PAŞAM: Özkul, paşa torunu olmasına ve tiyatroya hevesli değilken subay olmak istemesine rağmen 12 Eylül askeri darbesine karşı dik duran sanatçılardan biriydi. Şehir Tiyatroları'nın sahnelediği Kanlı Nigar'da rol alan Özkul, darbe olduktan sonra oyundaki 'Paşam da Paşam' repliğine müdahale etmek isteyenlere karşı direnir ve Şehir Tiyatroları'ndan istifa eder.
REHA ERDEM: Sanki sinema seyircisine veda edeceğini hissedercesine Reha Erdem'in ilk filmi A Ay'da, yabancı dilde öyle bir tirat atar ve seyirciyi selamlar ki, performansını ayakta alkışlamak istersiniz. Zaten Münir Özkul hem tiyatroda hem de sinemada tiratlarıyla ünlüdür. Ama bu filmde muhteşemdir.
STANISLAVSKI: Münir Özkul'un 1960'da Tuncel Kurtiz'e hediye ettiği Bir Aktör Hazırlanıyor adlı kitabın yazarı. Özkul yıllar önce kitabı, Türkçeye çevrilmeden edinmiş ama İngilizcesi pek iyi olmadığı için arkadaşlarına çevirtip ezberlemiş. Sonra da Kurtiz'i çok sevdiği için hediye etmiş. Ki Tuncel Kurtiz'e göre Özkul hem büyük bir oyuncu ve hem de büyük bir insandı.
ŞİZOFRENİ: Bir dönem limanına sığındığı hastalıktır şizofreni. Haldun Taner Özkul için devreye girip, ünlü psikiyatr Dr. Süleyman Velioğlu'ndan yardım ister. Ama Velioğlu'nun cevabı karşısında şaşırır: "Bu adamı neden iyi etmek istiyorsunuz, sanatı ve başarısının nedeni bu yakındığı özellikler. Onları iyi edersek, ortada sağlıklı bir kabuk kalır. Bırakın olduğu gibi devam etsin, şimdi mutsuzlukları içinde mutludur. İyi olursa büsbütün mutsuz olur."
TİYATRO: Sahne hayatı boyunca 64 oyunda rol alan Münir Özkul'un, Kanlı Nigar, Don Kişot, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı oyunlarındaki performansı, üzerinden yıllar geçse de hâlâ unutulmuş değil. Tiyatro eleştirmenleri özellikle Sersem Kocanın Kocanın Kurnaz Karısı'ndaki performansının Türk tiyatrosunda hâlâ aşılamadığını yazarlar. Bu performans kendisine dört ödül kazandırır.
UMMAN HANIM: Dört kez evlenen Münir Özkul'un son eşi. Özkul, hastalığı boyunca onu hiçbir zaman yalnız bırakmayan Umman Hanım'da aradığı mutluluğu bulduğunu her fırsatta dile getirir.
VATAN VE NAMIK KEMAL: İlk oynadığı sinema filmidir Vatan ve Namık Kemal. Sinemaya figüran olarak girse de birkaç yıl içerisinde Üçüncü Selim'in Gözdesi filmiyle aktör olarak yer alır Yeşilçam'da. Sonrasında da sinemamızın vazgeçilmezlerinden biri olur. Yaklaşık 400 filmde rol alan Özkul oyunculuk yelpazesinin çok çeşitli olduğunu sinemada da gösterir.
YAŞAR USTA: "Bak beyim sana iki çif lafım var," cümlesiyle başlayan tiradında, bir fabrika işçisi olarak memleketin en zengin adamına kafa tutup, ailesine zarar gelmesini engelleyen, Bizim Aile filminde canlandırdığı unutulmaz karakterdir Yaşar Usta. Buradaki performansıyla Azerbaycan Film Şenliği'nde özel ödül almıştır. Yıllar sonra hem tiradı hem de karakteri bir efsaneye dönüşür. Birçok gönderme yapılır. En son Arif V 216'da da gönderme vardı.
ZATEN AKTÖR DEDİĞİN NEDİR Kİ: Sersem Kocanın Kurnaz Karısı oyununda canlandırdığı Tomas Fasulyeciyan'ın son repliğidir. Bu replik Münir Özkul ile anılsa da özellikle onun gibi büyük oyuncuların mütevaziliğiyle özdeşleşir: "Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş sada olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız.
Görooorum, hepiniz gardoroba koşmaya hazırlanıorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik'in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuşla Virginia'nın bir dialogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler.
Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır... Perde !"