Yeşilçam'ın usta sanatçısı Hababam Sınıfı'nın Mahmut Hocası, Gülen Gözler'in Yaşar Ustası Münir Özkul, dün İstanbul'daki evinde hayatını kaybetti. 93 yaşında olan Özkul, 2003 yılından beri demans hastalığıyla mücadele ediyordu.
Sayısız filmlere imza atan, onlarca ismi oyuncu olarak yetiştiren Münir Özkul'un kamera arkasındaki hayatı ise pek bilinmiyordu.
Münir Özkul, 1986 yılının Haziran ayında bir dergide yayınlanan röportajında kendi deyimiyle inkar ve karanlıktan nasıl çıktığını ve Allah inancına nasıl eriştiğini anlatıyor.
Sorulan soruları tüm samimiyetiyle yanıtlayan Özkul, 30 yıl önce kendisi için "huzursuzluğu" şöyle tanımlıyor: "Huzursuzluk, tek kelimeyle inançsızlıkta. Çünkü inanacak hiçbir şeyim yoktu. Ben o zamanlar bugün inandığım şeyleri inkar etmek istiyordum. Çünkü, yine o zamanlar bize şöyle telkinler yapılıyordu: " Müsbet kafalı olun. Görmediğiniz şeylere inanmayın. Herkesin kafası ve bilinci var. Bunun için de anlamadığınız şeye inanmayın." Sonra ilkokul sıralarında da bu telkinleri destekleyen icraatlar yapıldı. Tam hatırlamıyorum, camiler mi kapatıldı, namaz mı yasaklandı, bir şeyler oldu yani…"
İşte 93 yaşında hayatını kaybeden Münir Özkul'un hayat hikayesi!
"İNANDIĞIM HER ŞEYİ İNKAR ETMEK İSTİYORDUM"
Münir Bey, içinde bulunduğunuz, inanç, fikir ve anlayış değişmesi bizi çok sevindirdi. İnşaallah hayatınız da yansıyacak olan bu iç değişmesi devam edecek ve tamamlanacaktır.
Münir Özkul: İnşallah Efendim, çok teşekkür ederim…
Ben sizdeki bu değişmeyi sormak istiyorum. Niçin değişmek istediniz? Bunu gerektiren huzursuzluklarınız, bunalımlarınız dertleriniz nelerdi?
Münir Özkul: Huzursuzluk, tek kelimeyle inançsızlıkta. Çünkü inanacak hiçbir şeyim yoktu. Ben o zamanlar bugün inandığım şeyleri inkar etmek istiyordum. Çünkü, yine o zamanlar bize şöyle telkinler yapılıyordu: "Müsbet kafalı olun. Görmediğiniz şeylere inanmayın. Herkesin kafası ve bilinci var. Bunun için de anlamadığınız şeye inanmayın." Sonra ilkokul sıralarında da bu telkinleri destekleyen icraatlar yapıldı. Tam hatırlamıyorum, camiler mi kapatıldı, namaz mı yasaklandı, bir şeyler oldu yani… Ya da o zamanki biz gençlere mi öyle geldi bilemiyorum. Bütün bunların sonunda bizim kafamıza sokulan temel fikir şöyle oldu: Dindarlık ve inanç sahibi olmak gericiliktir. İnançsızlık ise ilericiliktir. Bu da ne demektir pek derinlemesine anlamamıştık ama içimizde beliren sonuç yorum oldu. Bunun tesiriyle hepimiz yavaş yavaş o yönde ve anlayışta yetiştik. Ve beni KÜÇÜK SAHNE'de tiyatro oyuncusu iken, bilinçli olarak "hiçbir şeye inanmıyorum" dedim. (1961) Ve böyle demeyi de, babamı geçmek zannettim. Somut olarak bunu buldum.
Münir Özkul sanat hayatına nasıl başladığını böyle anlatmıştı
"BÜTÜN HAYATIM BOYUNCA ARADIĞIM ŞEY ALLAH İNANCIYDI"
Efendim, içinizde duyduğunuz Allah inancından, ondan mahrumken duymadığınız neleri duydunuz. Size nasıl bir his verdi Allah'a iman etmek?
Münir Özkul: Allah inanç ve duygusu her zaman aynı güçte duyulamıyor.
SAPIKÇA ŞEYLER YAPARIM DİYE KORKUYORUM
Bir de şundan korkuyorum. İçki dedim, sonuna kadar gittim, tadını kaçırdım. Tiyatro dedim o da öyle… Şimdi de Allah diyorum. Benim için, bunun da sonuna kadar olmaması imkânsız. Acaba o zaman ne yaparım. Bunda da aşırı gidip sapıkça şeyler yaparım diye korkuyorum. Bu de beni biraz frenliyor. Ancak, o duyguyu, Allah inancını içinde hissettiğim zaman sonsuz bir huzurla beraber, sonsuz bir güç buluyorum. Bunların neticesi olarak da tarifsiz bir güven duygusu içimi kaplıyor. Aslında benim bütün hayatım boyunca daima aradığım şey bu imiş.. Anlatamam nasıl bir zevk veren duylar bunlar… Bunları da eşimle beraber konuşuyoruz ve buluyoruz. Bu yolda onun büyük yardımlarını desteğini ve teşviğini gördüğümü söylemeliyim.
Efendim, değerli eşinizi de bu rolünden dolayı candan tebrik ederim. Bu arada şunu da ifade etmek isterim: Siz sanatçı kişiliğiniz ve bunca kültür birikiminizle, Allah inancına da ilmi açıdan bakmalısınız. Böyle yapabildiğiniz ölçüde Allah'a bağlılık ve imandan ne kadar ileri giderseniz gidiniz, ölçülü ve dengeli kalabilirsiniz.
"SECDEYİ ÇOK SEVİYORUM"
Münir bey devam ediyor... "Secde sırasında, başımı eğince galiba kan da başa geliyor, ve insanda bir küçülme, bir teslimiyet, bir mahviyet doğuyor… Bu bakımdan ben de secdeyi çok seviyorum."
Efendim sizin de katıldığınız üzere secde, teslimiyetin en bariz ifadesi oluyor. Biraz da insanın egosu eziliyor. Bir üstünlüğe teslim olmanın zevkini duyuyorsunuz. İnsan olarak yalnızlıktan kurtuluyor ve Allah'a bağlandığınızı ilan ediyorsunuz.
Münir Özkul: Ama bakınız ego dediniz. Bu tür tabirler hep Batı tesirinden gelen şeyler. Batı'nın önemli bir yanını temsil eden FROYD doktrinin altında, sanki gizli bir peygamberlik iddiası yatıyor gibi intiba bırakıyor. Çünkü, Froyd'u komple olarak da biraz biliyorum. Eski inkar zamanlarımda iki buçuk sene psiko-analiz yaptırdım.
O zamanlar, kalp durdu mu, öteki böceklerin, akreplerin işidir, her şey bitmiştir sanıyordum. Halbuki çocukluk günlerimden kalan Cennet, Cehennem gibi başka duygular başka alemler vardı. Onların hepsi silinip gitti, zannediyorum. Ama şimdi anlıyorum ki kesilmemiş.
Münir Özkul'un evi önünde taziye defteri açıldı