'Üst devrem' Olkan Özyurt omzuma dokunuyor ve bilgisayarının ekranını gösteriyor. Ekranda You- Tube'da bir video açık.
Bir grup gencin yapmış olduğu hoş bir parodi videosu bu.
Daha önce bu ekibin çektiği videolardan birkaçını izlediğimi hatırlıyorum. Olkan Abi "Görüşsene şu çocuklarla" diyor. Çok tutmuş şarkıların parodilerini yapmaktan ziyade bu ekibin keskin bir mizahı, yaşadıkları yer olan Bağcılar'a, gençliğe ve hayata dair sözleri olduğu daha ilk bakışta anlaşılıyor. Dolayısıyla "Neden olmasın" diyerek videoların yüklendiği kanalın isim ve fikir sahibi Emre Özkan'a ulaşma çabalarım böylece başlıyor.
Oğuzhan Koç'un Bulutlara Esir Olduk, Derya Uluğ'un Canavar, Çağatay Akman'ın Gece Gölgenin Rahatına Bak şarkılarına çektikleri parodiler ile Emre Özkan ve arkadaşları internet dünyasında haklı bir üne kavuşmuş durumdalar. Biz de Emre ile tüm bu parodi videoların ve şarkıların doğup beslendiği yerde, Bağcılar'da, buluşmak üzere sözleşiyoruz. Türkiye'nin bu en kalabalık ilçelerinden birinin sınırlarının içine girdiğimiz anda farklı bir dünyanın da kapısını aralayıvermiş oluyoruz. Az sonra Emre'nin de söyleyeceği gibi bu semtin her bir köşesi apayrı hikâyelerle dolu ve hakikaten herkesin hem kafası hem bedeni çalışıyor.
Emre ile oturuyoruz bir köşeye ve en baştan hikâyesini anlatmaya başlıyor. 1993 yılında Samsun Havza'da doğmuş.
Henüz 1,5 yaşındayken ise Bağcılar'a taşınmışlar. O gün bugündür burada yaşıyor. Bu semtin çocuğu olmuş. Sekiz yıllık ilkokul hayatını yedi farklı okulda bitirerek kendi ifadesiyle sıkıntılı bir eğitim hayatı geçirmiş. "Biraz dik kafalı ve fikirleri herkesle örtüşmeyen bir çocuktum" diyerek açıklıyor bu durumu.
Şu an ise İstanbul Arel Üniversitesi'nde Radyo, TV ve Sinema Bölümü'nde okuyor.
Aynı zamanda hem düğünlerde piyanistlik yapıyor, hem çekmecesinde onlarca parodi metnini ve şarkı sözünü hazır tutuyor hem de sıradaki yeni klibinin hazırlıklarını sürdürüyor.
Sohbet ilerledikçe en büyük amacının sağlam bir yönetmen olmak olduğunu anlatıyor. Ama öncesinde Emre'nin müzikle ilk bağlarını oluşturmasına, arkadaşlarıyla YouTube'da on milyonlarca defa izlenen parodi videolarının çıkma sürecine ve pek tabii Bağcılar'a da balıklama dalıyoruz.
- Parodi videoları çekme fikri nasıl ortaya çıktı?
- Ben aslında müzisyen kökenliyim, ama yaptığım müzikle bir türlü sesimi duyuramadım. Kendi kendime diyordum ki "Aslında kaliteli müzik yapıyorum ama neden bir türlü olmuyor, biz nasıl dikkat çekeriz?" Ne kadar çok alkış alırsan o kadar iyi sanatçı oluyorsun çünkü. Alkış alman için de insanların seni dinlemesi, izlemesi lazım. Peki insanlar nasıl dinleyeceklerdi? Dedim ki şarkıların sözlerini değiştirelim, sanatçıların tepkilerine bakalım. Burası aslında işin kilit noktasıydı. Oğuzhan Koç'un şarkısını değiştirip yaptık, Oğuzhan Koç bize sert çıkabilirdi, parçamıza telif gelebilirdi dolayısıyla her şey bozulabilirdi. Çok şükür demek ki bizim ülkemizde bazı değerler gelişmiş ki insanlar genel olarak hoşgörülü yaklaştılar bize.
- Hakikaten şarkılarını değiştirdiğiniz isimlerden ne gibi tepkiler aldınız?
- Çok beğendiler. Örneğin Oğuzhan Koç katıldığı bir radyo programında "Bulutlara Esir Olduk parçam iki kere patladı birincisi ilk çıktığında, ikincisi ise parodileri yapıldığı zaman" dedi.
- Senin için günümüzün Grup Vitamin'i diyebilir miyiz?
- Grup Vitamin çok sevdiğim ve saydığım bir grup. Daha önce de benzetenler oldu. Demek ki onları bilen 30'larındaki insanlara da ulaşmışız.
- Peki neydi seni bu videoları çekmeye iten neden, derdin veya söyleyecek sözün neydi?
- Burada, Bağcılar'da birtakım imkansızlıklar var. Ama biz de çevremizde olup bitenlere karşı bir tavır göstermek istiyoruz, insanlara kendimizi duyurmak istiyoruz. Birilerinin Bağcılar'a dönüp bakabilmesi açısından parodi çekme, şarkı yapma bunun, şu an için, en iyi yolu.
-Yazdığın şarkı sözleri ne kadar seni yansıtıyor?
- Bunlar benim paralel evrenim diyebilirim (gülüyor). Ben bunları yaşamıyorum ama yaşayabilirdim. Bağcılar'da bu gerçeklik var çünkü.
- "Bağcılar kalıbının biraz dışındayım" diyorsun, nasıl çıktın o kalıptan?
- Çok çalıştırdım kafayı, insanlarla sohbet ettim, hayat hikayelerini dinledim. Kendimden büyüklerle muhatap oldum her zaman. Yaramazlıkların hepsini küçükken yaptığım için büyüyünce uslandım diyebilirim. Zaten bir süre sonra kendini tanıyıp keşfediyorsun. Kendimi erken tanıdım ve bu en büyük avantajım.
BAĞCILAR'IN MÜZİĞİ RAP OLUR!
- Müzikle ilk temasın ne zaman oldu?
- Amca oğlumun düğününde oldu. Yedi yaşındaydım. Orkestra kurulmuştu benim de hayli ilgimi çekti. Merak ettim gittim yanlarına, tabii kovdular beni, küfür falan ettiler (gülüyor). Ben ilgimi çektiği için oradaydım, yani zoruma gitti neticede. Sonra harçlıklarımı biriktirmeye başladım. Babam "Ne yapacaksın bu paraları" diye sorduğunda "Org alacağım" dedim.
- Org çalarak müziğe başladın öyleyse?
- Evet. Babam bana org aldıktan sonra hemen çalmaya başladım. Herhangi birisi de öğretmedi, herhangi bir kursa da gitmedim. Notayı bile geçen sene kendim öğrendim.
- Rap müziğe olan ilgin ne zaman başladı?
- 16, 17 yaşlarımdaydım. Bazı şarkılar yapmak istedim, böyle bir yandan birilerine laf sokan, bir yandan parodi tarafı da olan. Bunu pop müzikle yapmam mümkün değildi.
- Bağcılar'ın veya isyanın müziği yalnızca rap midir senin için?
- Mesele şu ki, nasıl dikkat çekebilirsin ve müziğini kime yapıyorsun? Rock müzik yapsak bizim hitap ettiğimiz kesime uzak bir tarzda oluruz ve sesimizi duyuramayız. Bizim işlerimiz de direkt Bağcılar halkınaydı işte. Mesela ben kadına şiddet hakkında bir şarkı yaptım, bunu bir pop şarkısıyla yapamazdım, istediğim coşkuyu yakalayamazdım.
İMKANSIZLIK VARSA KAFA DA BEDEN DE ÇALIŞIYOR
- Hayatın Bağcılar'da geçmiş, çektiğin kliplerde ve yazdığın şarkı sözlerinde de sürekli bir Bağcılar vurgusu var. Ne gördün Bağcılar'da bu yaşına kadar?
- Bağcılar'da samimiyet ve doğallık gibi değerlerin paradan daha çok önemsendiğini gördüm. Esnaflık, kardeşlik, birlik, beraberlik gibi kavramlar bugün artık öyle her yerde karşınıza çıkabilecek şeyler değil. Buradaki insanların hepsi orijinal. Elit bir semte gittiğiniz zaman görürsünüz ki orada kimse kendisi değildir. Herkes cebindeki paraya göre bir kılığa bürünmüş ve o rolü oynuyordur. Hepsi birer oyuncudur ama bunu kamera karşısında yapamazlar. İşte burada öyle bir şey yok.
- Günün birinde belki sen de Bağcılar'dan çıkıp bahsettiğin o elit semtlere yerleşeceksin, o zaman ne olacak?
- Ben oralarda yaşamak istemiyorum. İstesem şu anda o semtlerden birinde yaşayabilirim. Oralarda yaşayıp sıradan bir insan olacağıma yaşadığım semti elitleştirmeye çalışıp oranın kahramanı olurum.
- Bağcılar'ı tek bir cümleyle tanımla desem?
- Cümleye gerek yok tek kelime yeter: Samimiyet.
- Yaptığın videolardan sonra "Evet Bağcılar'ı farklı bir açıdan insanlara sunabildik" diyebiliyor musun?
- Kesinlikle. Ben aslında videolarımda Bağcılar'da gördüğüm samimiyeti ve doğallığı aktarmaya çalıştım. Küçük şeylerden mutlu olabilmek bunlardan biri... Bağcılar gerçeğini ben size şöyle özetleyeyim: Bir yerde eğer zorluk, imkansızlık varsa orada kafalar da bedenler de çalışır.
Buradaki herkesin kafası çalışıyor sadece kendilerini duyuramıyorlar.
15 TEMMUZ ŞARKISININ SÖZLERİNİ BABAM YAZDI
- YouTube'da videoların milyonlarca izleniyor. Çevrenden gelip sana "Ooo Emre sen de bozuldun artık bizi tanımıyorsun" diyenler oluyor mu?
- Allah'a şükür öyle bir şeyle karşılaşmadım henüz.
- Peki sen kendinde herhangi bir değişim görüyor musun, ya da değişmemek için kendini frenliyor musun, ben daha yolun başındayım diyerek?
- Açıkçası ona da dikkat etmiyorum. Akışına bırakıyorum. Biraz kişiliğimle alakalı bu. Mesela cebime biraz para girdi diye Bağcılar'dan çıkacağım diye bir şey söz konusu değil. Bakın bu söyleşiyi bile şu an Bağcılar'da yapıyoruz. Çünkü burası benim doğduğum ve beslendiğim yer, burası benim ben olduğum yer.
- Beklediğinden fazla kitlelere ulaşmış olmak gözünü korkutuyor mu?
- Kesinlikle hayır. Çünkü ben kendimi bilen bir insanım. Şandır, şöhrettir zaten insanı değiştirmemeli. Ben şu an bir şeyler yapıyorsam, ailemin durumu iyi olsun, benim geleceğim biraz iyi olsun, ilerde çocuklarımız iyi yetişsinler diye yapıyorum. Yani fazlası yok. Altımda şu araba olsun, şurada yaşayayım gibi bir amacım yok ki zaten. Amacım kendimi doğru bir şekilde yansıtıp çevreme faydalı olabilmek.
- 15 Temmuz nöbetleri esnasında sen de Bağcılar Meydanı'na çıkıp bestelediğin Gördü Türkiye'ye şarkısını söyledin. Nasıl çıktı o şarkı ortaya?
- O şarkıyı babam yazdı. Tamamen içinden gelerek saf duygularıyla kalemini çalıştırdı ve bana gelip "Bunu bestelemeni istiyorum" dedi. Böylece biz de kendi görüşümüzü göstermiş olduk ailecek. Üstüme düşeni yaptım diyebilirim.