Antik çağda 'Magnesia', Roma İmparatorluğu döneminde tam ismiyle 'Magnesia ad Sipylum' olarak anılmıştır. Dünya dillerindeki mıknatıs ve magnezyum kelimelerinin kökeni Manisa'nın ismidir. Manisa dağı eteğinden Gediz ovasına bakan şehir sırasıyla Hititler, Frigler, Yunanlılar, Lidyalılar, İranlılar, Romalılar, Bizanslılar, Saruhanoğulları ve Osmanlıların hâkimiyetinde kalmıştır. Türkiyenin en gelişmiş ve en büyük organize sanayi bölgelerinden birisine sahiptir.Kent merkezi olarak Türkiye'nin en yoğun göç alan şehirlerinden birisidir. Manisa'da, batı kesimlerinde ve Gediz Nehri havzası boyunca karasal nitelikli Ege-Akdeniz iklimi hakim olmakla, özellikle doğu ve dağlık bölgelerinde İç Anadolu'nun karasal ikliminin etkileri de görülür. İlin batısından doğusuna gidildikçe, toprak, iklim ve topografya gibi çevre koşulları aşamalı olarak değişmeye başlar. Manisa tarihinde tersane adına yelken bezi dokutturulmuştur. Manisa'da önemli bir işletmecilik alanı da dericilikti. Deri; ayakkabı, at koşum takımı, kırba, matara gibi çeşitli eşyaların yapımında kullanılması bakımından hem halkın hem de ordunun ihtiyaç duyduğu bir madde idi. Deriler tabakhanelerde işlenir ve deri işleyen esnafa da debbağ denirdi. Manisa'da kösele, beyaz meşin, sahtiyan ve sarı meşin üretilirdi ki Manisa sahtiyanı, İstanbul'un ki ile aynı kalitede idi. Manisa'nın şehzade sancağı oluşu, şehzadeyle birlikte hocası, lala, defterdar, nişancı, reisül küttab, ruznameci, çavuşbaşı gibi üst düzey eğitimci ve bürokratların da Manisa'ya gelmelerini gerektirmiş, bazen de şehzade anneleri çocuklarının yanında bulunmuştur. Buna bağlı olarak Manisa'da şehzadelerin yaşadığı saray-i amire çevresine pek çok âlim, şair, musikişinas, sanatkâr akın etmiş şehir bir ilim, kültür ve sanat merkezi haline gelmiştir. Şehzadelerin valilikleri döneminde Manisa ilim ve irfan yuvası olmanın yanında, imar faaliyetleri yönünden de en üst düzeyde nasibini almıştır. Bu gün Manisa'da yaşayan tarihi kültür mirası bu yükselme devrinin ürünüdür. Osmanlılarda eğitim ve öğretim genellikle medreselere dayanıyordu. Medreselerde fıkıh, hadis, tefsir, kelam gibi dersler okutulurdu. Okuma yazma ve bir miktar ilmihal öğrenen öğrenci önce yirmili, ardından derslerini verdikçe otuzlu, kırklı, ellili, altmışlı ve üstü medreselere devam ederdi. II.Bayezit'in eşi Şehzade Şahenşah'ın annesi Hüsnişah Hatun tarafından 1490'da yaptırılan Hatuniye medresesi ile Saruhanoğlu İshak Bey tarafından 1375'de yaptırılıp Osmanlılar tarafından da kullanılan Ulu cami medresesi ellili, III. Murad tarafından 1592'de yaptırılan Muradiye medresesi ise altmışüstü medreselerdendir. Devrin ünlü ilim adamları buralarda ders vermiştir. Manisa'daki Osmanlı eserleri devrin ruh halini, ihtişamını, sağlam karakterini, hala eski zindelik, güzellik ve büyüklükleri içinde saklamaktadır. Manisa özellikle Mevlevi, Rufai, Bektaşi, Halveti tarikatlarının yaygın olduğu, bu kültürün insan davranışlarına yansıdığı bir şehirdir. Evliya Çelebi'nin Manisalılar 'Sanat ehli, kanaat ehli, ibadet ehli, ziyaret ehli' ifadelerinden de bu açıkça anlaşılmaktadır. Fatih'in, Kanuni'nin, II.Murad'in şiirleri bu güne kadar ulaşmıştır. Tarihte Manisa'da Sancakbeyliği yapan şehzadeler: Ertuğrul, Süleyman, Alaaddin, II. Mehmet, Mustafa, Abdullah, Şehinşah, Korkut, Alemşah, Mahmut, Süleyman, Mustafa, Mehmet, Selim, Murat ve Mehmet. Bunlardan II. Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat ve III. Mehmet tahta çıkmıştır. Manisa günümüzde şehzadeler şehri olmanın yanı sıra Şifalı Mesir Macunu ve Sultaniye Üzümü ile tanınır. İLGİLİ SON HABER Çinliler Türk tedarikçi arıyor Manisa’da 1 milyar dolarlık yatırım yapma kararı alan Çinli BYD, Türkiye’de otomotiv tedarikçileriyle görüşmelere başladı. 2026’da üretime başlayacak olan BYD, şimdiden Türk firmalarla işbirliği yapma fırsatlarını araştırıyor