Ünlüler ile magazin medyası arasındaki cepheleşme giderek artıyor.
Ünlüler, magazincilerin özel hayatlarını taciz ettiğini savunurken, magazinciler ise sadece işlerini yaptıklarını iddia ediyorlar.
Peki 'kamuya mal olmak' nedir?
Bir ünlünün özel hayatının ne kadarı 'kamu malı'dır? Basın özgürlüğü nerede başlar, nerede biter? Selülitli poponun haber değeri ne kadardır?
Sadece ünlü birinin kızı olduğu için 12 yaşındaki bir çocuğun habersiz fotoğrafları yayınlanabilir mi? Ünlüler, sadece ünlü oldukları için medyaya sansür uygulayabilir mi?
Bunlar dünya üzerinde magazinciler ve ünlüler varolduğu sürece tartışılmaya devam edecek. Ancak son zamanlardaki cepheleşmeyi tehditkâr ve tehlikeli bulduğumu söylemek zorundayım.
OKTAY'IN İSYANI
Benim gazeteciliğe başladığım 80'li yılların başında da benzer sürtüşmeler olurdu ama genellikle tatlıya bağlanırdı. Çünkü her iki taraf itiraf etmese bile 'birbirine muhtaç olduğunu' düşünürdü. Şimdi mecra genişledi. Magazin sadece renkli gazete sayfalarından ibaret değil.
İnternet haberciliği, magazinin sınırlarını sonsuz kıldı. Teknolojik gelişmelerle artık herkes fahri birer magazin muhabiri oldu. Aynı durum, ünlüler için de söz konusu. Artık hiçbiri eskiden olduğu gibi iki magazin muhabirinin kalemine bakmıyor.
Kendilerini göstermek, ifade etmek için sadece konvansiyonel medyaya muhtaç değiller. Bir internet sitesi sahibi olmak ya da Facebook ya da Twitter'dan takip edilmek bile onlara uçsuz bucaksız bir ifade özgürlüğü sağlıyor. Durum böyle olunca da kimsenin kimseye müdanası kalmıyor.
Oktay Kaynarca'nın son medya isyanı da bu sürecin vardığı tepe noktasını oluşturuyor.
Oktay, ailesini bikini ile görüntüleyip, izinsiz gazeteye basanlara veryansın etti. Bunun üzerine bir gazetenin magazin müdürü de bundan sonra Oktay Kaynarca fotoğrafı basmayacaklarını, haberini yapmayacaklarını açıkladı.
Yaşananların ardından Oktay üç gün önce beni aradı. (Belli ki aynı gün herkesi sırayla aramış) "Sonunda istediğim oldu, Allah razı olsun" diyerek söze başladı. "Ben zaten yıllardır haberimin yapılmamasını, fotoğrafımın basılmamasını istiyordum. İnşallah sözlerinde dururlar. Peki ama şimdi bizim ailemizin, kızlarımızın bikinili fotoğraflarını basamayacaklarına göre ne yapacaklar? Kendilerininkini mi basacaklar?" dedi.
Görünen o ki, Ustura Kemal usturasını epey bilemiş!..
TEHLİKELİ GİDİŞAT
İşte altını çizmeye çalıştığım 'tehlike sınırı' burada. Artık ünlüler ile magazinciler arasında kılıçlar çekilmiş durumda. Bu süreç, her iki tarafın da aleyhine işleyecek. Zira ne ünlüler magazinsiz, ne magazin medyası ünlüsüz durabilir ama bir konuyu önemle belirtmeliyim: Daha önce de belirttiğim gibi magazin, artık tamamen selülit, estetik operasyon ve fazla kilo haberlerinden ibaret bir mecra haline dönüştü. Barış için öncelikle bu 'sığlığın' aşılması gerektiğini düşünüyorum. Hele ünlülerin 12-13 yaşındaki çocuklarının pervasızca magazin malzemesi olarak kullanılmasına şiddetle karşıyım. Sadece ünlü birinin eşi olduğu için ısrarla bikinili olarak görüntülenmeye çalışılan 'annelerin' magazin objesi haline dönüştürülmesinden de rahatsızım.
Şimdilerde herkesin çuvaldızı öncelikle kendine batırma zamanıdır. Aksi halde hayatı renklendirmek için takip edilen magazin, ülkemizin yüksek gerilim noktalarından biri haline dönüşecek.
Peki magazin de suratını asarsa, millet nasıl rahatlayacak? Bari magazini germesek diyorum...