Olmadı... Soner Efendi'ye hiç yakışmadı. Sen tut, ölen Aylin'i hatırlatıyor diye 5 yaşındaki kızı terk et!...
Millet önceki gece yine Öyle Bir Geçer Zaman ki'ye ağladı... Hem de aynı gün toprağa verilen şehitler varken...
Sosyal medyada insanlar nasıl salya sümük ağladıklarını birbirlerine duyuruyorlardı.
Dış mihrakların kucağındaki Soner, nefretle tel'in ediliyordu. Bir tek 'Aylin'ler ölmez, aşklar bölünmez' sloganları eksikti!
İyi, hoş da, bir insan ölesiye sevdiği karısını hatırlatıyor diye ondan kalan tek parça olan öz kızını terk eder mi? Aslında tam tersi olması gerekmez mi?
Soner bu hatıraya sıkı sıkıya sarılacağına 5 yaşındaki sabiyi nasıl olur da bir başına bırakır? Bu nasıl bir travmadır ki, performanslarıyla tüm çizgi kahramanları gölgede bırakan Süleymen bile üstesinden gelememiştir?
Böyle bir ruh haline sahip, 'canavar ruhlu babanın' toplum içinde elini kolunu sallaya sallaya dolaşması reva mıdır?
Bu denli saçmalığa gözyaşı döken mümtaz Türk halkının durumu, ayrı bir psikoloji ve sosyoloji tezine konu olmaz mı?
Peki ya 'Ben bir garip cezveyim, elden ele gezmeyim' havasındaki Carolin yengemizin cezve sapından daha kaç kişi tutacaktır? Ve dahi Carolin'in ipe dizdiği karakterler arasında sıra Mete'ye, Osman'a filan da gelecek midir? Herkes yaşlanmış, boy atmış, serpilmişken Soner'in evindeki hizmetli kadının zamana karşı gösterdiği 'Nebahat Çehre inadının' sırrı nedir? Kendisine 'Necati Müzdarip'in 45'liği geldi mi?' diye soran müşterisine raftan 33'lük longplay uzatan Mete nasıl olmuş da bugüne kadar iflas etmemiştir?
Dizi değil mübarek, çengelli bulmaca!