Bir GSM operatörü, iki yıldır yüreğimize dokunan reklamlarıyla fark yaratıyor. Önce bir kondüktörün çocuğunu düşlediği anlarda göz pınarlarına konan damlacığı "Gözüme toz kaçtı"ya bağladılar. Sonra bir makinist, bayramda Selamsız Bandosu gibi köyünün önünden geçip akrabalarına sadece el sallamakla yetindi. Sonuncusunda yeni atanan bir köy öğretmeninin soba yakma macerasına tanık olduk. "Demek ki ne yapıyormuşuz?" diye soran öğretmene, sevimli kız öğrencinin yöre lehçesiyle, "Anamızı telefonla arıyormuşuz!" deyişine hem güldük, hem içlendik. Ben tam bu reklamın alt metninde yazan ülke gerçeklerini kaleme almaya hazırlanırken, dün sevgili Savaş Ay'ın muhteşem haber/röportajını gazetede okuyup daha bir duygusallaştım. Ağrı Eleşkirt'in Aydıntepe köyünde, üç Çalıkuşu Feride'nin yüreklerine okuma azmi aşıladığı öğrenciler, her gün okula gidip gelmek için buz gibi havada 16 kilometre yol katediyormuş. Eminim oranın öğretmenleri soba yakma konusunda çoktan uzman olmuşlardır. Sahi, fakültelerde öğretmen adayları için 'soba yakma, odunu kuru tutma, tezek hazırlama' konusunda bir formasyon eğitimi verilmeli mi dersiniz? Haberde beni en çok etkileyen ise okulun duvarındaki slogandı: "Sessiz Olun Eleşkirt Okuyor..." İki dil muamması, özerklik tartışması, terör... Ben de buradan haykırmak istiyorum: "Şşşşt! Sessiz olun, çocuklar okuyor!.."