Geçen hafta hepimiz haber bültenlerinde karşımıza çıkan Sadiye Teyze'nin uyanıklığına alkış tuttuk. İzmir'de yaşayan 68 yaşındaki teyzemiz, kendisini polis ve savcı olarak tanıtıp evindeki altınları getirmesini isteyen dört dolandırıcıyı telefonda dakikalarca oyalayıp yakalanmalarını sağlamıştı.
Aklıma benzer dolandırıcıların ağına düşen iki anlı şanlı profesörümüz geldi.
Sen yıllarca oku, onca zorlu imtihandan geç, tez hazırla, yıllarca amfilerde öğrencilere ders ver, sonra da dolandırıcıların iki sözüne kanıp tüm birikimini poşete koyarak ellerine tutuştur. Olacak şey mi? 'Uyanıklık' son zamanlarda olumsuz bir sıfat olarak isimlerin önüne yazılıyor. Kısa yoldan köşe dönmenin, başkasının hakkını hiçe sayıp öne geçmenin, çalmanın, çırpmanın en kestirme tarifi olarak kullanılıyor. Oysa gerçek 'uyanıklık', Sadiye Teyze'ninki gibi saygı duyulması gereken bir erdem.
Bence Sadiye Teyze'ye fahri profesörlük unvanı verilmeli. Kendisine bir de üniversitede başkanlığını üstleneceği 'Uyanıklık Kürsüsü' açılmalı!