Vallahi beğendiğim dizi ya da programa "İyi olmuş" diye yazmaktan korkar oldum. Zira bu aralar fena nazarım değiyor.
Kimi, neyi beğensem; Reyting Hazretleri tarafından tez vakit kellesi vuruluyor. Beğeni kriterlerimin, reyting deneklerinden giderek uzaklaştığını görmek kendimi 'öteki' gibi hissetmeme neden olsa da, gayet iyi biliyorum ki; benim gibi düşünenler hiç de az değil!..
BÜLENT İNAL TAMAMDIR
Efendim, "Tü tü maşallah" diyerek başlamak istediğim dizi eleştirim, Tatar Ramazan için... Aslında övgülerimi ilk bölümün hemen ardından yazacaktım ama dedim ya; artık güzel bir şeyler yazmaya korkar oldum.
Baktım ikinci bölüm, ilkinden de iyi, artık yazmak farz oldu.
Dizinin; ismini tam olarak koyamadığım, kendime bile tarif etmekte zorlandığım büyülü bir çekim alanı var. Diziyi izlemeye başladığım andan itibaren, reklam arasında bile başka kanala geçemiyorum.
Senaryo bildik, karakterler de öyle ama hikaye su gibi akıp sizi de bu debinin içine alıveriyor. Yazım, kurgu ve yönetmenlik başarısı bir yana; son derece isabetli bir cast seçimi de var. Özellikle Bülent İnal'ın bu role 'cuk oturduğunu' söyleyebilirim.
Son yıllarda Yeşilçam'daki Kadir İnanır rolleri, televizyon dizilerinde başarıyla canlandırılamadı. Çünkü mukayese edildiğinde; Kadir İnanır hep ağır bastı. İlk kez terazinin kefelerinin dengeye gelir gibi olduğunu gördüm.
Sadece Bülent İnal mı? Dizideki yan karakterler içinde azıcık sırıtan, "Eh işte" diyebileceğim tek oyuncu yok. Özellikle 'Abdurrahman Çavuş' karakterini canlandıran Umut Karadağ'ın performansı çok etkileyici.
Acaba, Karadayı gibi Tatar Ramazan'ı da ilgi ve merakla izlememe sebep olan; gerçek hayatta mert, dürüst, adalet için savaşan 'delikanlıların' sayılarının hızla tükenmesi olmasın?
Öyle ya; bileğine kelepçe takan jandarma erinin parmağına nişan yüzüğü takacak kadar yüce gönüllü kim kaldı ki?