Muhteşem Yüzyıl'ın bu haftaki bölümü Belgrad Kalesi Kuşatması ile başladı. Savaş meydanında kelimenin tam anlamıyla kan gövdeyi götürdü. Kılıçlar her kalkıp indiğinde 'foşurt' sesi eşliğinde kanlar etrafa saçıldı. Ama özensiz grafik animasyonlar nedeniyle, dizi değil de bilgisayar oyunu izler gibiydik. Ben, fışkıran kan efektlerini görünce, boya firmasının reklam kampanyasını hatırladım. Hani boya kutusunu duvara savuruyorlardı da, önce Türkiye haritası, sonra Avrupa şekilleniyordu ya, işte o reklam... Sahne biter bitmez sponsor tanıtımı araya girdi: "M.....ll Osmanlı renkleriyle Muhteşem Yüzyıl devam edecek!" Aman ki ne aman! Gören, duyan Osmanlı'nın renginin 'kan kırmızı' olduğunu sanacak. Oysa camilerimiz, saraylarımız, medreselerimiz turkuvaz ve çini mavisiyle bezeli değil mi? Sarı lale motifleri, birbirinden güzel pastel tonlar, ebruları süslemez mi? Dini mekanlar yeşil ile bezenmez mi? Nerede Osmanlı'nın gerçek renkleri? Malum, Kanuni ve haremi, diziyle birlikte çok tartışılır oldu. Neyse ki halvet sahneleri kırpılıp sefer ve zafer sahneleri artırılarak, tepkilerin şiddeti azaltıldı. Ama asıl bomba patlamayı bekliyor. Herkesin sevgilisi küçük şehzade Mustafa'nın öldürüleceği gün gelip çattığında bakalım nasıl bir vaveyla kopacak? (Bu arada Şehzade Mustafa'nın annesinin de babasının da gözleri renkli olmasına rağmen, çocuk koyu renk gözlü. Genetiğe aykırı olan bu durum, oyuncu kadrosu seçilirken nasıl gözardı edilmiş?) Bir de dizinin içinde kocakarı tavsiyeleri var ki, pek tehlikeli. Sarayda zehirlenen kadını kusturmak için ayrı ot, midesini temizlemek için ayrı baharat, baş ağrısına ayrı kök, bağırsak hareketini artırmak için ayrı usare kullanılıyor. Bunda yadırganacak bir şey yok aslında. Doğal olarak, o dönem şifa doğada aranıyordu. Hasodabaşı'nın 1520'de Sultanahmet'e çıkıp tarihi köftecinin sırasında nöbetçi eczane arayacak hali yoktu ya? Ama bizim millet, doktora gidecek parası olmadığı için ekrandan üfürülen her türlü şifalı börtü böcek tarifine pek meraklıdır. Ne görse, ne duysa uygulamaya meyillidir. Dizinin senaristi sevgili Meral Okay'a naçizane tavsiyem, yazarken bu toplumsal zaafımızı da dikkate alması... Durup dururken zehirlemeyelim milleti... (Hoş, gündüz ekranında Lokman Hekim'liğe özenen pek çok kişi ateşle oynamakta bir sakınca görmüyor ya, neyse...)