Su ve ateş filmi için "Ağlamaktan mendil yetiştiremeyeceksiniz" dediler. Galasına korka korka gittim. Malum, yaş ilerledikçe insan daha bir duygusal oluyor.
Gelin görün ki, kendini ağlamaya şartlandıran insanları(!) salonlarda derin bir hayal kırıklığı bekliyor. Tabii ki, sulu gözlülüğü yaşam felsefesi edinenleri kast etmiyorum. Onlar filmde gözyaşı dökecekleri en az dört sahne bulacaklardır kolaylıkla ama 'samimiyet' arayan benim gibiler için film bir hayli 'zorlama', hatta doz aşımı yaratacak kadar 'arabesk' olmuş. Senarist, yönetmen ve oyuncu Özcan Deniz, 'Dur bak, şimdi milleti nasıl salya sümük ağlatacağım' der gibi çekmiş bazı sahneleri. Yani film sanki yüreklere hitap etmiyor da gözümüze biber gazı sıkmaya yelteniyor gibi...
Bana göre filmden geriye kalan tek tortu, Yasemin Allen... Her ne kadar bu filmde dramın en kasvetlisinin orta yerinde duruyor gibi görünse de; Türk sineması özellikle romantik komedi filmlerinde yıllardır aradığı güzel, sempatik ve neşeli yüze kavuşmuş görünüyor.