80'lerin başında yazılan bu kitabı okuyup bitirdiğimde 'Sovyetler Birliği çoktan yıkılmış ama kimse bunun farkına varmamış' dedim.
Yazar da bu kişiler arasında. Sistemin kokuşmuşluğunun ve çürümüşlüğünün farkında; onu en güzel biçimde hicvediyor ama sanki çökeceğine ihtimal vermiyor. Karamsar ve umutsuz; kötülüğün eninde sonunda bir yolunu bulup iktidarını devam ettireceğini düşünüyor.
Belki de haklıdır son tahlilde...
Sonra hayıflandım. Nasıl olmuştu da adı Çehov'un, Tolstoy'un yanına yazılacak kadar önemli bir yazarı bu kadar geç keşfetmiştim?
Fazıl İskender... Abhazya'da doğmuş, eserlerini Rusça vermiş bir yazar. Onun Sabri Gürses'in enfes çevirisiyle Profil Kitap tarafından basılan Tavşanlar ve Boa Yılanları adlı eseri de en az George Orwell'ın Hayvanlar Çiftliği kadar değerli.
Totaliterizmi hayvanlar alemi üzerinden eleştirmenin yazarın işini kolaylaştıran ve okuru cezbeden bir yönü var. Hatta bu örnekte de olduğu gibi kimi zaman bu yöntem bir zorunluluk haline geliyor.
İskender'in bu kitabı ilk olarak Rusya'da değil Londra'da kurulan ve Paris'te yayımlanan muhalif Kontinent dergisinde neşrediliyor. Yazarın alelade bir fabl üzerinde çalışmadığının herkes farkında... Korkunun sebebi bu.
Fazıl İskender Yüce Piton, boa yılanları, çöl yılanı, Şaşı Yılan, Tıknaz Yılan; Tavşan Kral, Şair Tavşan, yaşlı Bilge Tavşan, Kral Muhafızı Tavşan, Masaya Kabul Edilen tavşanlar, Masaya Kabul Edilmeye Aday tavşanlar, Düşünen Tavşan, Susamış Tavşan gibi imgeleri kullanarak totaliterizmin korkutucu bir sümulasyonunu canlandırıyor. Orwell'dan farklı olarak sahnenin dekorunda insanlar da var. Ve maymunlar bir tür gözlemciliğe soyunuyorlar.
Boa yılanları tavşanları yutarak, tavşanlar insanların bahçelerinden sebze çalarak besin zincirini tamamlamaktadır. Yılanlar yemeden önce tavşanları hipnoz etmekte ve tavşanlar bir yere kıpırdayamamaktadır.
Nihayet bir gün Düşünen Tavşan, hemcinslerini hipnoz eden şeyin yılanların tılsımlı gücü değil de tavşanların korkuları olduğunu keşfeder. Yılanlar göz göze gelince hipnoz olmak tavşanların kaçınılmaz kaderi değildir.
Bu keşif Düşünen Tavşan'ın hayatına mal olsa da büyük bir uyanış anlamına gelmektedir. Denge bozulur. Hem yılan hem de tavşan krallığının muktedirleri için tehlike çanları çalmaya başlar. İki krallığın da yöneticileri tebaalarını düşmanla korkutarak hüküm sürmektedir. Bu korku ortadan kalkınca bir fetret devrine girilir ve avlanma yöntemlerinin sonsuza dek değiştirilmesi gerekir.
Tavşan Kral halkını gerçekleşmesi mümkün olmayan bir karnabahar rüyasıyla avutmaktadır. Bebek bir tavşanın her fırsatta kralın karşısına çıkıp "Kral Amca, karnabahar isteyim" demesi bu rüyaya duyulan güvenin sarsılmasına yol açar. Durumu kurtarmak için yeni dalaverelerin çevrilmesi ve uluorta karnabahar isteyenlerin hain ilan edilmesi gerekir.
Eser Rusya'da ancak Perestroyka döneminde yayımlanabilir. Çevirmenin tespitiyle "Saltıkov-Şedrin'den Zoşçenko'ya uzanan bir sosyal hiciv geleneği içerisinde değerlendirilir."
Mark Lipotevski kitabı bir distopya, bir antimasal olarak tavsif eder. Los Angeles Times'da yayımlanan bir eleştiri 'İskender'in bu kitabının Gogol'ün Ölü Canlar'ı ve Nabokov'un Lolita'sı gibi hicivleri arasında kendisine önemli bir yer edindiğini' savunur.
Benim kanaatim de bu yönde. Tavşanlar ve Boa Yılanları klasik olmaya aday bir kitabın bütün özelliklerini taşıyor. Teknik ve muhteva bakımından mükemmel... Aynı anda hem mütevazı hem de iddialı olmayı başarıyor. Hemen her satırında hınzır bir zekanın izleriyle karşılaşılıyor. Sadece rejim tartışmalarına değil cemiyet içerisindeki 'insan' ilişkilerine de ışık tutuyor.
Özellikle ihanet konusunda... Kral Tavşan'a yaranmak ve masada kendisine yer bulmak için çocukluk arkadaşı Düşünen Tavşan'a ihanet eden Çevik'in söylediği gibi: "İhanete karar verince içten içe sana ihanetin vereceği bütün zenginliklere ulaşırsın."
Ve bir yılan tarafından boğularak yutulmadan önce şöyle devam ediyor: "Şeytan biz kötülüğe sürüklenelim diye ondan duyduğumuz korkuyu; kötülüğü yapmama, onunla oynama olanağı vererek hafifletiyor. 'Bu kötülük değil' diyor; 'bu makul bir hesap, aptalca önyargılardan kurtulmak için bir fırsat.'"