Haz kompradorları, sanat jigoloları, şöhret fahişeleri, kravatlı haydutlar, yeni çağ dabbeleri, mafya zebanileri, medya fedaileri... Bedbin, bedbaht insanlar hepsi. Belli ki kapkara bir sır saklıyorlar: Cinayet
Adam hem yazmış hem de çizmiş çekirge. Çizmiş dediysem... Kalemle, klavyeyle değil, bildiğin falçatayla, usturayla doğramış. Façalarını kırk yerinden bozmuş Beyoğlu'nun o güzel abilerinin, şuh ablalarının. Hattızatında faça bırakmamış insancıklarda.
Bak sana anlatayım babacığım! Soğuk bir kış günüydü. Bu kitabı yakarak ısındım. Sobada değil yahu, yüreğimin mazgallarında. Dışarıda lapa kar yağıyordu, benim içim yanıyordu. Ne şiş dayandı ne yürek.
Bildiğimiz bir meseledir bizim. Yağmur yağınca kaldırım taşları parlayacak. Saatler gece yarısını geçince... Gölgemiz bir önümüzde, bir arkamızda oynaşan bir zibidi olmayacak. Olmayacak dedim!
Kafayı yastığa koyunca göz kapaklarımız huzursuzlukla kıpraşmayacak. Rüyalarımızın örtüsü baba erenler hariç kimse tarafından kaldırılmayacak. Hayallerimize kimse asit doğramayacak. Yoksa yakarız bu semti de bu dünyayı da usta. Vız gelir tırıs gider.
Fakat bir yandan da korkuyoruz be kardeşim. Takılıyor peşimize, soğuk soğuk üflüyor ensemize o soluk nefesli ejderha. Ürperiyoruz bir başımıza kaldığımızda.
***
Ne demek, traşı kes! Ne demek, bizi yorma! Tamam yahu, kızma. Direk dalıyorum mevzuya.
Hadise Asmalımescit'te geçiyor cancağızım. Zaten işin içine bir mescit lafı girince bulanıklaşıyor manzara. Yahu korkma! Bildiğin gibi değil. Mevzu başka...
Kahramanımız bitirimlik mektebinden altın yaldızla mezun olmuş bir karakafa. Feleğin çemberinden zıplamış fakat zıplarken kafası karışmış bir abimiz. Çözmek için köprünün karşı tarafına taşınmış.
Köprü deyip geçmeyeceksin... Bir köprü bu kadar mı değiştirir insanı erenler. Sanırsın Himalaya.
Alengirli bir durum mu var? Kadir abimiz çözer. Kendisi bir çilingirzadedir mübarek. Bir yakınını mı kaybettin? Kadir abimiz bulur getirir. Diri ya da ölü...
Anlayacağın gayri resmi dedektif kendisi... Fakat öyle birbirini aldatan karı kocaları takip eden cinsten bir paparazzi parçası değil. Halkın adamı. Gariplerin yancısı. Bilmem kaç yüz yıllık bir handa tek göz odanın kiracısı.
Adam arıyor adam. Her aradığı adamda kendini arıyor. Zaten öyle değil midir? Adam aramak için adam olmak gerekir.
***
Anladım. Caz yapma diyorsun. Peki öyleyse... Geçelim. Olayda bir de kız var. Hangi olayda yok ki? Haklısın!
Issız yerlerde açan bir zambak kızımız. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunan doğru bir insan... Mütedeyyin bir ailenin yavrusu, hacı babasının gözünün nuru... Fakat bir yaşına gelince eve çıkacağım diye tutturmuş. Tutturmuş da n'olmuş? İşte onu anlatamam çekirge. Kitabı okuyacaksın.
Bir de polis var. İyi kalpli bir adam ama devlet memuru neticede... Dev-Mor var, Neyzen var. Kahramanımızın iç sesleri bunlar. Tinerci bir delikanlı var. Olağan şüpheli, fakat zannımca bizden biri...
Bu insanların hemen hepsi sahici. Karaköy Parkı'ndaki büfeci komutanla fakir de mülaki oldu mesela.
Bunların karşısında otuz yedi kısım tekmili birden Beyoğlu var. Haz kompradorları, sanat jigoloları, şöhret fahişeleri, kravatlı haydutlar, yeni çağ dabbeleri, mafya zebanileri, medya fedaileri... Ressamlar, oyuncular, yazarlar, sonradan görme bar sahipleri, paralel tüccarlar... Bedbin, bedbaht insanlar hepsi. Güce tapıyorlar. Ve belli ki kapkara bir sır saklıyorlar: Cinayet.
***
Cinayeti kim işledi diye sorma bana! İşlendiğini hepimiz gördük. Kim, kimi, neden öldürmüş sorma. Hunharlığın tarihi yazıldı o sokaklarda. Halen de yazılıyor.
Bizde marifet zaten ölmeden önce ölmek değil midir güzel kardeşim! Öldürmektense ölmeyi yeğlemek değil midir? Anlıyorum, hesabım mahşere kalmasın, burada göreyim diyorsun. O başka!
Aşk mı? Aşksız hikaye olmaz mı? Pek tabii. O da var. Fakat unutma! Biz sarhoş olduğumuzda şarap icat edilmemişti. Allah, Adem'e eşyanın, bu arada üzümün de ismini öğretmişti. Lakin cennetten kovulanların torunları henüz şarabı keşfetmemişti. Aşk da öyledir. Biz aşık olduğumuzda çekirge henüz ruh bedene üflenmemişti.
Olay örgüsü mü diyorsun? Ne önemi var kardeşim! Başımıza örülmüş bir çorap zaten. Onu çıkarmak için mi uğraşacağız bir de?
O adamlar, bu adamlar afişe mi olmuş kitapta? Olsun! Asmalımescit'in gayri resmi tarihi mi yazılmış? Yazılsın, yazılacaksa! Her yolu düşen kendinden bir parça mı buluyormuş? Çok da umurumda!
Neticede her insan öyle ya da böyle arızalı değil midir? Ben onları tanımam hafız, Cem Sancar'ı tanırım.